Bugün öğlen saatlerinde Fenerbahçe Kulübü'nde Başkan Ali Koç ile yeni Teknik Direktör Ersun Yanal'ın katıldıkları imza töreni düzenlendi... Bir saat süren tören ilginç bir basın toplantısına dönüştü, tesbitlerle, açıklamalarla ve soru cevap bölümüyle bana hayli çekici gelen bu toplantıyı ana hatlarıyla irdelemek istiyorum...
Öncelikle belirtmeliyim ki toplantı çok şeffaftı, bir tarafta ülkenin en büyük iki sanayi devi ailesinden birinin patronu Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç ve diğer yanda benim kriterlerime göre yerli teknik adamlar içinde öne çıkan birkaç isimden biri olan, düzgün karakterli Ersun Yanal olunca bu tesbitim gerçeklik kazandı...
Başkanın sorulara içten ve samimi yanıtlar vermesi, özeleştiri yapması, hiçbir şekilde komplekse kapılmaması göze batan noktalardı. Kaldı ki son lig maçının da hüsranla bitmesi gibi psikolojik bir handikap vardı... Ersun hoca göreve geleli henüz üç gün olması, başkanla transfer dahil teknik detayları görüşecek kadar zaman geçirmiş olmamasını öne sürerek geniş basın toplantısını Antalya maçı sonrasına ertelediğini açıkladı...
Ali Koç'un sorulara verdiği yanıtlardan bir demet yaparsak:
En önemlisi Ersun Yanal'la çalışmak istememesi fikrinin niçin birden değiştiği yönünde soruya futbol kamu oyunda merakla beklenen yanıtı idi... Başkan önce zamanında Ersun Yanal hakkında sarfettiği sözleri hiç çekinmeden aynen yazılı arşivden okudu:
" Ersun Yanal ile ne bugün, ne de yarın çalışmayı düşünmüyoruz", "Gündemimizde hiç yok", " kendisiyle uzun vadeli projeler yapabileceğime inanmıyorum" şeklindeki keskin sözlerini açık yüreklilikle tekrarladı... Fakat şartlar gereği günler önce anlaşmak için bir araya geldiklerinde, Yanal'ın bu eski edilmiş sözlere kızsa bile uzun vadeli projeler konusunda kendisini ikna ettiiğini, fikrinin değişmesine bunun yol açtığını, hatadan dönmeninde bir erdem olduğunu açıkladı...
Ben bu noktada şahsi yorumumu eklemek isterim: Başkan her ne kadar medeni bir açıklama yapmış olsa da , kötü saha sonuçları sürdükçe artan taraftar baskısının Ersun hocanın takımın başına getirilmesinde büyük rol oynadığını biliyorum...
Başkan açıklamalarına devam ederken, "Ben aslında yabancı hocadan yanaydım. Ne yazık ki futbol medyamızın sevmediği, kendileriyle sıkı ilişkiler içinde olmayan yerli teknik adamları yıprattıklarını görüyorum. Halbuki yabancı hoca ile basın arasında ister istemez bir mesafe oluyor" şeklinde bana göre çok doğru bir tesbit yaptı... Bu sözlerin aynısını yıllar önce başkanlığı döneminde rahmetli Süleyman Seba'dan bir sohbet sırasında işitmiştim...
Fakat, tabi bu konuda kafamda soru işaretleri oluşuyor. Nedeni de, daha dün gece ilk maçına çıkan Ersun Yanal'ı mucizevi bir şekilde 2-2 biten Erzurum maçından sonra acımasızca eleştiren "skor yazarlarını" izlememdir...
Ali Koç'un bir başka açıklaması "Ara transfer döneminde gözümüzü karartabiliriz" sözü üstüne gelen soruya verdiği enteresan yanıttı... Başkan, financial fairplayden tüm Türk kulüplerinin sınıfta kaldığını, kendilerininde bu şartları yerine getirmek yerine 11.9 milyon Euro olan transfer bütçesini delerek Avrupa'ya gitmemeyi göze alarak 2019/2020 sezonunda şampiyon olacak kadroyu kurmayı hedeflediğini belirtti...
Bu iddialı sözleri yanlış buluyorum. Çünkü ocak ayı sonunda kulupler UEFA tarafından tekrar denetimden geçecek, eğer transfer döneminde mali kriterlerin aşıldığı tesbit edilirse Avrupa men yasağı hemen uygulamaya sokulabilir... Fenerbahçe'nin Zenit maçları Mart ayında oynanacağına göre bu riske girmek doğru olmaz... Kaldı ki, ara transferde alınacak futbolcuların kalitesi bir sonraki sezon şampiyonluğunun garantisi olabilecekmi? Diyelimki oldu, 2-3 yıl ceza çıkarsa UEFA dan mali portre ve sportif başarı ne derece etkilenecek?
Bence bu konuda hoca ve yönetim bir dizi toplantılar yapmak zorunda, yapacaklardırda. Çünkü bu hedef bana hiç realist gelmiyor..
Comolli hakkında gelen sorulara başkan, "Ben sportif direktörlük kurumundan yanayım" diye yanıt verdi. Bence bu konu da tartışmalı, böyle çok başlılık değil futbol takımında, hiçbir kurumda başarı getirmez...
Ersun Yanal toplantının sonunda söz aldı ve hasta olduğunu, geniş açıklamaları önümüzdeki haftaya bıraktığını, henüz başkanla detaylı görüşmeler yapılmadan sağlıklı bilgiler vermesinin yanlış olduğunu söyledi... Ancak mealen şunları ekledi: "Türk futbolunda yönetimsel ve kurumsal hatalar vardır. Ama Koç ailesinin geçmişi, duruşu bugünü Fenerbahçe için büyük referanstır.".
Yani, benim yorumuma göre şunu demek istedi hoca: Evet, ekonomik durum ve takımın ligdeki konumu hiç iç açıcı değil, işim çok zor, ama Ali Koç'un varlığı benim görevi kabul etmemi sağladı...
Konular o kadar derin ve ikilemlerle doluydu ki, nerdeyse imzaların atılması unutulacaktı son anda... Fakat, benim düşüncem imzaların kağıta değil, kafalara; yüreklere ve gerçekçiliğe atılması gerek...
Sevgili ABC okuyucuları, Fenerbahçe'liler, futbolseverler, bir saatlik bu toplantıyı kendi görüşlerimide ekleyerek kaleme almaya çalıştım, sizlerin düşünceleri, yorumları nedir, merak ediyorum...
Fakat bir gerçek var, sarı-lacivertli camiayı zor bir süreç bekliyor. Umarım akıl, sağduyu ön plana alınır ve yeni yılla birlikte 112 yaşına basacak kanarya bu badireleri çabuk atlatır, hak ettiği başarılı günlere bir an önce kavuşur...