Darb-Mesellerimiz arasında bilindiği gibi 'dananın kuyruğu kopacak' deyimi vardır, öncelikle bu özdeyişin doğuş hikayesine bir bakalım:
Efendim bir kaç yüzyıl önce Anadolu'nun bir kasabasında sahtekar biri yaşarmış.. Sıkça kıraathaneye gelip birine "Senin bana borcun vardı, niye hala ödemiyorsun" dermiş. Karşısındaki mazlum kekeleyerek "Benim sana borcum olduğunu nereden çıkardın" dediğinde hilebaz "Vaaay! Birde inkar ha..." diyerek kadıya başvurur ve her defasında iddia ettiği akçeyi alırmış.
Hayatını da bu düzenbazlıkla sürdürürmüş.
Gel zaman git zaman bu sahtekar yine kasabalıdan bir ademe aynı yöntemle girişince, adam konuyu araştırmaya karar vermiş ve sonuç olarak hilebazın kadıya yıllardır rüşvet verdiğini ortaya çıkartmış.
Rüşvet bir 'dana' imiş.
Bizim adem biraz uyanık , "Ulan madem öyle, ben kadıya daha büyük bir dana hediye edeyim ki kasabadaki bu adaletsizlik son bulsun" demiş.
Ve kadıya daha irice bir dana göndermiş...
Muhakeme günü sabahı kadı işe uyanmış ve epeyce düşünmüş ne yapabilirim diye. Yardımcılarına talimat vermiş,"İki danayı avluda kuyruklarından birbirlerine bağlayın ve onları ürkütün." Çekişmede hangisinin kuyruğu koparsa gözlerinizle göreceksiniz, haksız olan onun sahibidir ve böylelikle adalet yerini bulur.
Ürkütülen danalar yönlerinde çekişirken iri olan öbürünün kuyruğunu kopartır ve davayı kazanır.
Böylelikle sahtekarın yıllar süren zulmü biter, kadınında avantası.
Güzel bir hikaye, doğru mudur değil midir bilemem ama bildiğim şey "öğretici" olduğu.
Sevgili ABC izleyicileri, bu hafta sonu Fenerbahçe- Galatasaray derbisinde dananın kuyruğu kopacak, sonucu hikayenin neresine uyacak, bilemem.
Ancak, maça 4 gün kala radarıma gelen bazı duyumlar, senaryolar var, bunları sizlerle paylaşmak istiyorum satırlarımda..
Bunlara girmeden önce bir tespitte bulunmak gereğini duyuyorum.
Fenerbahçe - Galatasaray rekabetinin bir asırdan fazla süren ezeli ve ebedi olduğunun son bölümlerine (kabaca 1965-95), tanık olan biri olarak son dönemlerdeki tırnak içinde düşmanlığa dönüşmesini üzülerek seyrediyorum.
Amigo başkan ve yöneticilerin, rengi belli olan medya çalışanlarının ve ahlakı erozyona uğrayan taraftarların öncülüğünde durum bu hale geldi ne yazık ki!..
İstanbul'un diğer büyüğü Beşiktaş zaman zaman bu çekişmeye girdi, ama hep arka sıralarda yer aldı. Çünkü; camianın duruşu böyleydi.
Karadeniz'in bordo-mavileri yarışa girip, 1995/96 da kendi sahasında Fenerbahçe ye karşı kaybettiği şampiyonluk maçından sonra, ki bunun önceki tarihleri de var, iki kulüp arasında başlayan gerginlik 2010/11 sezonunda halen tartışılan Fenerbahçe'nin averajla şampiyonluğuyla tavan yaptı.
Şimdi gelelim bu günlere..
Trabzon Spor şu anda lider, iyide futbol oynuyor, altyapıdan gelen gençleri ülke futboluna kazandırdı, özüne tam dönmesede küçük bir adım attı..Her şey yolunda giderken iktidarın bakanları, vekilleri , tamda eski Genel Kurmay Başkanlarından Hilmi Özkök ün bir zamanlar sarf ettiği sözler gibi "kasaptaki ete soğan doğrayan" demeçler veriyorlar..
Şimdi, yukarıdaki satırlarım ışığında ana temama geleyim:
Bu hafta sonu hakikaten "dananın kuyruğu kopacak"..
Pazar günü Fenerbahçe - Galatasaray maçı var.
Halkımızın açlık sınırının altında yaşayan % 65-70'nin umurunda değil tabi, ama önemli...
Duyumlarım ışığında senaryolara başlıyorum:
1- Pazar günü Ülker Stadyumu'nda, (Şükrü Saraçoğlu) oynanacak maçta Fenerbahçe taraftarlarınca büyük bir protesto hazırlığı var.
Hedef Damat Bey ve dolayısıyla AKP iktidarı.
2- Dolayısıyla stadda önemli sayıda güvenlik tedbiri alınacak. Eğer protesto "volümü" dayanılmaz hale gelirse emniyet güçleri müdahele edecek.
3- Maç yarıda kalacak, kaldığı yerden ilerideki bir tarihte seyircisiz devam edecek.
4- Fenerbahçe hükmen mağlup edilecek.
5- Bu istihbaratlar üzerine İl Güvenlik Toplantısında Cuma veya Cumartesi günü "güvenlik endişesi gereğince" maçın seyircisiz oynanmasına karar verilecek.
6- Bu durumda Fenerbahçe cenahı maça çıkmama kararı alacak.
7- Veya , her şeye rağmen maçı oynarız diyecekler, ama stad dışında her iki takımın taraftarları arasında büyük arbedeler yaşanacak.
8.9,10...
Senaryoların bir veya ikisi gerçekleşirse sadece ülke futbolu değil, Türkiye spor eliyle dahada kaosa sürüklenecek, dolayısıyla esas sorunlarımız bir süre ertelenecek..
Umarım benim bu "baykuş" öngörülerim gerçekleşmez, 'Zeki Rıza Sporel'lerin, 'Leblebi Mehmet'lerin, 'Büyük - Küçük Fikret'lerin, 'Gündüz Kılıç'ların, 'Lefter'lerin, 'Metin Oktay'ların ruhlarına uygun temiz bir ortam olur.
Bu da olumlu senaryo!