Fransa ve Belçika yolu "Yarı"ladılar

Ali Kaya Soysal

      Çeyrek finalin ilk maçında Uruguay ile Fransa karşı
karşıya geldi. Bence ve bir çok futbol otoritesince kağıt üstünde
Fransa takımı bir adım öndeydi, çünkü Griezmann, Pogba, Giroud, Kante,
Dembele, Umtiti, kaleci kaptan LLoris gibi Avrupa’nın dev
kulüplerinde oynayan oyuncuları kadrosunda bulunduruyordu ve 19
yaşındaki büyük yıldız olmaya aday Mbappe çok formdaydı...

      Rakip Uruguay ise iyi futbolunu sonuca taşıyan Suarez+
Cavani ikilisine borçluydu, bunlardan Cavani sakatlığından ötürü ne
yazık ki kenardaydı. Yukarıda saydığım isimlere turnuva boyunca etkili
top oynayan sağ savunmacı Pavard hücumda da ön plana çıkıp eklenince,
Fransa maçın başından sonuna kadar oyunu üstün götürdü.

40. dakikada Griezmann’ın sağdan ortaladığı serbest vuruşa Real Madrid’in stopperi
Varane kafa hamlesiyle takımının ilk golünü kaydetti ve ikinci
devrenin başlarında Griezmann’ın sol çaprazdan sert şutunu Muslera
büyük bir hatayla elinden kaçırınca zaten ezik oynayan Uruguay pes
etti. Ancak Uruguay özellikle taraftarıyla Dünya Kupası’nda sempati
topladı. Fransa 2-0’lık haklı galibiyetiyle yarı finalin ilk ayağı
belli oldu.

      Günün ikinci maçını şahsen çok merak ediyordum, çünkü ABC’deki
ilk Dünya Kupası analiz yazımda Belçika ve Hırvatistan’ı “plase” olarak
göstermiştim, ancak öte yanda her maç üstüne koyarak oynayan Brezilya
takımı ve turnuvada form grafiği yükselen, sonuca %100 katkı yapan
Neymar gerçeği vardı...

Brezilya Teknik Direktörü Titi, cezalı Casimiro’nun yerine
Fernandinho’yu tercih etti ama aynı verimi alamadı. Ön libero
bölgesi çok aksadı ilk yarı boyunca. Belçika hocası İspanyol Roberto
Martinez ise son Japonya maçının 2-0’dan 3-2’ye çevrilmesinde büyük
katkısı olan Fellaini ve Chadli’yi haklı olarak ilk onbire almış.

      Maçın ilk 10 dakikasında Brezilya fırtınası vardı açıkcası.
Hatta bunlardan birinde Tiago Silva’nın direkten dönen bir gol
girişimi oldu. İlerleyen dakikalarda Belçika önce rakibinin hızını
iyi savunma yaparak kesti, ardından Hazard ve De Bruyne isimli
orkestra şefleriyle sahaya futboldan "nağmeler" dökmeye
başladılar. Bu ikiliye orta alanda Vitzel, sol kanatta hem savunma,
hem de hucümda harika oynayan Vertongen, forvette sağ kanatta Lukaku’nun ezici driplingleri katıldı. Dakika 13’de Kompany’nin, 31’de de De Bruyne’nin golleriyle taçlanınca Belçika soyunma odasına avantajlı bir
skorla gitti...

       Titi ikinci yarıya Vertongen’in sahadan sildiği Willian’ın
yerine Firmino’yu alarak başladı, skorun yarattığı psikolojik etkiyle
Belçika’nın üstüne çullanmaya başladılar. Soldan Marcelo’nun bitmez
tükenmez atakları, ortaları, sağ kanatta oyuna giren Douglas Costa’nın
bindirmeleri, ortada Coutinho’nun verkaç denemeleri, şutları ve tabi
Neymar’ın driplingleri, çalımları Belçika’ya adeta kendi ceza alanı
civarına demir attırdı. Bu dakikalarda kaleci Courtois bir çok rakip
gol girişimlerini önlerken kalesinde yıldızlaştı.

Belçika bu panikle karışık savunma futbolunu 75’lerin
sonlarına kadar sürdürdü, ama gerek Brezilya’nın skordan yavaş yavaş
ümitlerini kesmeleri, gerekse de fizik açıdan yorulmaları ve Hazard’ın
tekrar topa sahip olması,rakip alana taşıması, De Bruyne’nin ona
yardımıyla sambacıların amansız baskısı etkinliğini kaybetti.

      Ancak, futbol bu, maç hakemin son düdüğüyle son bulur,
nitekim 82’de Augusto golü Brezilya’yı tekrar öne itti, bu dakikadan
sona doğru 2 beraberlik fırsatını heba eden arkadaşlarına isyan eden
Neymar son bir ümitle 90+4 de üst doksana gönderdiği şut Courtois
tarafından kornere gönderilince kader ağlarını örmüş oldu.

      Tüm Dünya Kupalarına katılan tek ülke, defalarca kupayı
kazanmış koskoca Brezilya hayalleri yıkılmış , Almanya, Arjantin,
İspanya ve son Avrupa Şampiyonu Portekiz’den sonra evine dönüyordu...

      Fransa ve Belçika yarı finale kalırken diğer 4 takım , İsveç,
İngiltere, Rusya ve Hırvatistan’ın da iştahlarının kabardığını
tahmin edebiliyorum. Bir son tahminde ikinci yarı finalistler bana
göre İngiltere ve Hırvatistan olur diye düşünüyorum. Aksi ancak şöyle
olabilir, İsveç İngiltere’den çok koşarsa, Rusya’da 120 dakika
rakibini bekleyip, işi penaltılara götürme mucizesini bir kez daha
tekrar ederse... Futbol bu, olur mu olur....