Dün gece "Gilette Milliyet Yılın Spor Ödülleri törenini tam 2 saat sabırla izledim, hayretler içinde kaldım, detaylara girmeden aklıma takılanları peşinen sorayım:
1- Devlet televizyonu TRTnin 8 kanalı var iken tören niye TV 8de yayınlandı?
2- Milliyetin ilk sahipleri Karacanlardan bu yana düzenlenen yılın sporcusu ödülleri bugüne kadar her sene 31 Aralıkta gazetede yayınlanırken bu kez niye 4 Nisanda yapıldı? 3 - 63 yıldır Milliyet tarafından organize edilen bu geleneksel ödül yarışması okuyucuların oylarıyla sonuçlanırdı; dün geceki 64üncünün birincilerini kimler hangi kriterlere göre belirledi?
4- " Gilette" Milliyet ödül töreni ne anlama geliyor, Lefter Küçükandonyadislerin, Şükrü Gülesinlerin, Metin Oktayların tarih içinde kazandıkları madalyaları bir jilet reklamı uğruna bu kadar küçültmek sizlere yakışıyor mu?
Bu tip soruları çoğaltabilirim, ama adeta bir Oscar taklidi olarak düzenlenen bu organizasyonda gözüme çarpan, beni rahatsız eden detaylara değineyim isterseniz..
Namık Sevik, ki Milliyetin efsane spor müdürüydü, İslam Çupi, ki Tercümanın edebi yazarıydı, adlarına verilen ödüller iyi düşünülmüş.. Fakat, bir başka duayen spor müdürü Necmi Tanyolaç niye unutuldu? Orhan Aldinçlerin, Necati Bilgiçlerin, Samim Varların, Kahraman Bapcumların, Halit Kıvançların, Arman Talayların adına birer "mansiyon" verilemez miydi?
Sunucular o kadar spor aktualitesinden uzaktılar ki, yılın sporcusu ödülleri verilirken Ampute Milli Takımının kaptanı Osman Çakmakı anons ettiklerinde sahneye koşa koşa gelmesini bile algılayamayıp , "işte geliyor" nidalarıyla karşıladılar. Meğerse gelen, onun adına ödülü alacak kişi sağ kolu olmayan yedek kaleciydi..
Yılın özel ödülü, ne demekse, Azerbaycanın Karabag Futbol Takımının başkanına layık görüldü. Ödülü verecek olan Lucescunun eline iki obje verildi, adamcağız şaşırdı, birini Azeri Başkana verdi; sonra sunucuya döndü; "bu kimin" dedi; sunucu da elinden kapıp "ben hallederim" diye problemi güya giderdi.
Sıra yılın takımına geldi, tahmin ettiğim gibi geçen yıl Avrupa Şampiyonu olan Fenerbahçe Basketbol Takımı haklı bir kararla ödüle layık görüldü. Ancak, burada bir parantez açmam gerekir, basketbolde 40-50 milyon Euroluk takım kuran 5-10 milyonluk bütçe sahiplerini yüz maçın 99unda yenerler.
Neyse, devam edelim..Fenerbahçe basket takımı Obradoviç iyle, oyuncularıyla, menejerleriyle sahneye çıkarken , Spor Bakanı nın yanında oturan başkan Aziz Yıldırım yerine bir yönetim kurulu üyesi ödülü aldı ve kısa bir konuşma yaptı..Başkan niye çıkmadı, hatta geçen yıl sponsor olan Ülker Grubundan bir üst düzey yönetici niye rol almadı , garipsedim doğrusu..Halbuki planlanmış bir senaryo varmış, ilerleyen dakikalarda anladım, geleceğim o konuya..
Sıra geldi yılın teknik adamına, 6 aday var, biri Şenol Güneş, diğeri tabiki Obradovic, Abdullah Avcı ve ve 3 amatör branş hocası... Ödülü verecek olan Cumhurbaşkanı Spor Başdanışmanı Hidayet Türkoğlu, hangi Türkoğlu, NBAden sporcuyken dopingden ceza alıp dışlanan kişi... Mikrofana geçti, şahane bir yıkama yağlamayla 120 saniyelik konuşmasının yüz saniyesinde Türkçe hatalar yaparak "and the Oscar goes to Obradovic" dedi, tabi Türkçe... Obradoviç bu ödülü anasının ak sütü gibi hak etmiştir, itirazım sadece bir üst satırlardaki gerçeğe...
Baskette 50 milyonluk takımın 10luğu yenmesi kaçınılmazdır, fakat futbolda katıldığı Şampiyonlar Ligi Kupasında bütçesi kendisinden fersah fersah yüksek olan takımlara karşı yenilmeden 14 puanla Avrupanın en başarılı 16sına kalan Beşiktaşın teknik adamı Şenol Güneşi nereye oturtacağız?? Veya, Altınordu devrimini yapan Hüseyin Eroğlunu apoletlerin neresine asacağız?
Bunuda geçelim; yılın spor yazarı ödülünü sevgili Bilal Meşe aldı; öğretmeni olduğu Milliyet Spor Müdürünün elinden, hemde geçen yıl Türkiye Futbol Direktörünün gözlerinin önünde, Futbol Federasyonu Başkanının patronajlığındaki bir uçak dönüşünde topçu Ardanın fiziki saldırısına uğramasına rağmen.. Eee, dostlar, ne oldum değil, ne olacağım diyeceksin... Bu çirkin olayın aktörlerinden birisi başarısız olduğu dönemin hakedişi olan milyon euroları için mahkeme kapılarına düşmüş; diğeri dünya devi Barcelonada oynarken birden birkaç yüz kişiye top oynayan Başakşehire gerilemiş; Bilal Meşe ise ödül almış. Aslında, dün geceki, başından beri eleştirdiğim, daha da devam edeceğim ödül töreninin en hoşuma giden noktası bu idi. Birde Bilal kardeşin smokin giyme saygısı.
Yılın sporcusu 200 metre şampiyonu Ramil Guliev oldu; kesinlikle karşıyım. Bana göre yıldızlar ve gençler dalında, Türkiyenin güreşle beraber en eski spor branşı olan eskrimde 95 yıllık özlemimizi gideren Deniz Selin Ünlüdağ bu onura çok daha layıktı. Fakat, başından beri yazıyorum ya; kriterler ne? Kimler karar veriyor? Bu saçma organizasyon birdenbire nasıl planlandı?
Yılın Futbolcusu ödülü Cenk Tosuna verildi; bana göre bu noktada Cengiz Ündere haksızlık yapıldı; niye? Cenk 26 yaşında, Almanya alt yapısı, Gaziantep, Beşiktaş derken, Evertona gidinceye kadar ülkede 6 sezon geçirdi. Oysa, Cengiz 23 yaşında ve son 3 yıllık kariyerine Altınordu, Başakşehir ve Romayı büyük hızla sığdırdı. Üstelik Cenkin Beşiktaşta oynamış olması gibi bir avantaja sahip değildi..
Neyselere devam, çivisi çıkan ülkemde Acun Ilıcalının spor muhabirliğinden gelipte TV 8 patronluğuna nasıl atladığının, bu paraları kimin verdiğinin asla ortaya çıkmayacağını bilmeme rağmen, 3 sene önce vefat eden eski bir arkadaşımın cenazesine çok el verdiğini gördüğümden bu konunun üstüne fazla gitmek istemiyordum.
Ancak, ödül töreninin sonlarına doğru, yılın spor adamı olarak Aziz Yıldırım seçilince bu tip naif düşüncelerimden vazgeçmek zorunda kaldım. Şunu sormak istedim kendi beynime, 2017 yılında Sayın Yıldırım neler yapmıştı ki bu ödüle layık görülmüştü? Eğer basketbol takımının şampiyonluğu ise zaten takım ve antrenörü 2 ödül almıştı. Bana göre kriter idarecelikse Fikret Orman bunu çoktan hak ediyordu, Altınordu Kulübü Başkanı, haydi biraz alt liglere gidelim, Menemen, Altay, Darıca, Uşak Spor Kulüplerinin başkanları da bu ödüle layık görülebilirdi...
Ve, sahneye çıkan Aziz başkanın söylemleri benim düşüncelerimi doğruladı:
- Türkiye tarihi demek Fenerbahçedir...
- Bizim 3 Temmuzda uğradığımız FETÖ darbesi...
- Kulübümüzü ele geçirmeye çalıştılar.
- 1.8 milyar dolar olan bütçemiz birden 650ye indi..
- Bizden başka hiçbir kulüp buna direnemezdi...
- Bakın buradan sesleniyorum; bizim otobüse kim ateş açtı,
- Federasyon başkanına tesekkürlerr, ama hakemlere dikkat et...
Tüm bu doneler, TV 8, Acun Ilıcalı, devlet, spor, bakan, federasyon, bürokrat, malum şahıs arasında bağlantı kurulması için yeterli.
İşte dün geceki TV komedyasının özeti...