Dün gece ulusal takım son derece zor bir maça çıktı birçok açıdan... O coğrafyanın "Beyaz Gecelerinde" sahaya, iklime, atmosfere alışmak çok zordur, en belirleyici örnek Şenol Hocanın pardesülü kıyafetine karşın tüm "Buz Ülkesi", yani İzlanda'nın seyircileri kısa kollu gömlekleydi tribünlerde...
Son Dünya Şampiyonu Fransa'yı haklı olarak yendiğimiz maçın yazısını ABC de benim kalemimden okumadınız, özellikle yazmadım, bir kaç gün bekleyip anlı şanlı 'futbol' medyamızı izlemeyi tercih ettim.
Hepsi uçtular. Makale ve yorumlarında... Artık Şenol Güneş'le farklı bir futbol ülkesi olmuşuz, gruptan birinci çıkarmışız, Lucescu ile çok zaman kaybetmişiz, öbüründen, yani ülke futbolunu FIFA da 42. sıraya geriletirken aynı zamanda servetine servet katandan tek söz yok, Hakkı Yalçın ve Cem Dizdar kardeşlerimizin dışında.
Evet, Şenol Hoca ile güzel bir ivme yakaladık, genç bir jenerasyona kucak açtık ama 60 küsür yıl önce yaşadığımız Macaristan zaferini Fransa galibiyetiyle abartmak yanlış oluyor, oldu da...
İşte, 300 bin nüfuslu " Iceland" ülkesinin 300 binin çok altında tirajı olan Fotomaç gazetesinin bu sabahki duman duman ırkçılık kokan manşeti.
"Bir osmanlı tokatı atın onlara"
Gazetenin ana sayfasında ise Emre Bölezoğlu'nun Fatih'in öğrencisiyken basın tribününe yaptığı ölüm tehdidi jesti...
Bu bağlamda bir soru Güneş Hoca'ya, Emre'yi bu maçın en ihtiyacın olduğu son 20 dakikada da oyuna sokmayacaksan niye kadroya aldın?
Neyse, yazımı toparlamam gerekiyor...
Gençleri yaratarak 2020'li yıllara yelken açanlara selam olsun...
Kim açtıysa...
Ünal Kahraman, Samet Aybaba vs.
Hani o , ihaleye fesat karıştırmaktan yıllardan beri yargılanan yeni federasyon başkanı Nihat abimiz döneminde de böyle giderse biz bir "İce land" dahi olamayacağız...