Ülke futbolunun kulüpler arası sıralamada sırat köprüsünde olduğu bir dönemde , yani Avusturya'nın önünde bitiremezsek puantajı seneye "Süper Lig"şampiyonumuzu ön elemeden göndereceğiz UEFA'ya, Ulusal Takımın dün geceki aldığı beraberlik takımımızı direk Londra'ya götürmeyi garantiledi..
Başka bir deyişle,annemizin liginde sahaya 11, 10,9 , neyse , yabancılarla çıkan takımlarımız başarısız oldu,,Bunun baş mimarı dönemin Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim idi..Yerine göreve getirilen Lucescu kendisine fırsat tanılan kısa sürede Terim den aldığı enkazı başarılı bir operasyonla gençleştirdi ve Avrupa da oynayan oyuncuları kadroya davet etti..
Medyamızdaki bazı "milliyetçi" ve "imparatorcu" yazarlar tarafından kovuldu ne yazık ki..
Ancak, yerine gelen Şenol Güneş aynı çizgide devam etti, üstüne kattı ve Ulusal takımın milyonlar tarafından tekrardan sevilmesini, sahiplenmesini sağladı , en önemlisi ülkede Ulusal takım için sempati yarattı..
Ve , yıllar sonra bir Avrupa Şampiyonasına katılma hakkını grup maçlarının bitimine bir hafta kala garantiledi..Hani son 6 maçın sonucunun tesadüfen lehimize bitmesiyle "playy off" hakkı kazanan bir dönemi hatırladıkça biraz gururlanıyorum...
90 dakikaya gelince..
Maç önü beraberliğin bize yettiği, İzlanda'nın ise "en iyi grup üçüncülüğü " şansını " zorladığı, hatta matematik olarak ikincilik olasılığının olduğu bir maçın böyle geçeceğini ön görüyordum..
Maçın tamamını İzlanda üstün sürdürdü, topa sahip olmada, oyunun direksiyonunu elinde tutmada , gole yaklaşmada aslında maçı bir takım kazanacak ise idi bunun adı İzlanda olmalıydı..<>
Ancak, dünkü maçı Türkiye kazanmak zorunda olsaydı eğer, oyun böyle gerçekleşmezdi eminim..Maçı böyle değerlendirmek lazım bana göre..
Neyse..