Kırmızı Salon hem yazarının hem de yayınevinin ilk kitabı olma özelliği taşıyor. Kitap; bir aşk hikâyesi üzerinden insan ilişkileri, politika ve bürokrasiye kadar günümüz toplumunun birçok sorununu işliyor. Yazar, karakterlerin farklı sınıfsal ve sosyal konumları ile karakteristik özellikleri arasında ince düşünülmüş bir ilişki kurmuş ve bunu olay örgüsü içerisinde göze sokmadan vermeyi başarmış.
Murat ve Zümray’ın aşkları ve Murat’ın babasının, oğlunun hayatına yön verme çabasının ikilinin hayatlarında açtığı derin yaralar, roman boyunca sık sık aile kurumunun işlevini de düşünmemizi sağlıyor. Kitap; Murat’ın babasının, oğlu ile kurduğu ilişki (birçok ailede olduğu gibi) ebeveynlerin ya da güç ile parayı elinde tutan kişinin ailenin yaşamı üzerinde kurduğu hegemonyayı çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Bu parasal gücün toplumsal yaşamda olduğu gibi kutsadığımız aile kurumunda da yeniden üretilme sürecini yüzümüze vuruyor.
Kitapta, zengin bir iş adamının yalnızca aile bireyleri değil toplumun şekillendirilmesinde büyük önem taşıyan siyaset ve toplumsal düzeni için gerekli olan yargıda da nasıl söz sahibi olduğunu görüyoruz.
Bunun yanı sıra kitapta, toplumsal düzenin çürümüşlüğüne kadın – erkek ilişkilerine, toplumun kadına bakışına, kimsesiz çocukların kaldığı yurtlardan yargıya ve hatta askeri kurumlardaki ilişkilere kadar çok sayıda toplumsal konuya parmak basılıyor.
Kitap Ankara’da geçiyor. Yazar Ankara’yı ve olayların geçtiği yerleri tüm canlılığıyla kitabına taşıdığı için özellikle benim gibi Ankara’yı bilenlerin gözünde canlandırması kolay olacaktır.
Kitabın en güçlü özelliği ise kurgusu. İlk andan itibaren konunun içine girip onunla birlikte savruluyorsunuz. Üstelik kitap beklenmeyen detayları ve sürpriz sonu ile okurunu şaşırtmayı başarıyor.
Kitabın bütün bu anlattığım olumlu yanlarının yanında, anlatım içerisinde göz batan ve zaman zaman okuyucuyu olay örgüsünden uzaklaştıran bir de kötü yanı var. Yukarıda da değinmiştim, kitap olay örgüsü içinde birçok toplumsal soruna değinirken, Mustafa Enes Ardıç bu konular hakkında söyleyeceği her şeyi söylemiş. Yazar yansıttığı bakış açısında insanı, yaşadığımız toplumu ve düzeni haklı olarak eleştiriyor, zaman zaman karakterleri konuşturarak da bize kendi fikirlerini aktarıyor. Bu anlatım okura düşünecek, kitap hakkında tartışacak hiçbir alan bırakmıyor.
Bu eksikliğine –ya da fazlalığına- rağmen Kırmızı Salon ve Mustafa Enes Ardıç’ın anlatımı oldukça güçlü. Kitabın başından sonuna kadar okuyucuyu olay örgüsünün içinde tutmayı başarıyor.
Hem yayınevi hem de yazarı açısından bir ilk kitap olan Kırmızı Salon okuyucuları için yazarın ve yayınevinin bundan sonra ki kitaplarını merakla bekletecek nitelikte bir kitap olmuş.
Kırmızı Salon
Mustafa Enes Ardıç
Maruzat Yayınevi,
Kasım 2020, 292 syf.