Acımasızca söndürülen bir meşalenin öyküsü...

Dr.Noyan Umruk

17 Nisan Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümü...

Köy Enstitülerinin temelleri 1935lerde atılmış, 17 Nisan 1940 tarihinde kabul edilen Köy Enstitüleri Kanunu ile yasal temele oturtulmuştu.

1935 Cumhuriyet Halk Partisi Büyük Kurultayı, o zaman nüfusun çok büyük çoğunluğunu oluşturan kırsal kesimi eğitip, aydınlatacak bir eğitim sistemi arayışına yönelmişti. Bunun için Atatürkün yakın mesai arkadaşlarından Saffet Arıkan Milli Eğitim Bakanlığına (o zaman Kültür Bakanlığı) getirilerek olağanüstü yetkilerle donatıldı.

Arıkan, uyumlu çalışabileceği bir kadro oluşturmakla işe başladı;  o zaman Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürü olan İsmail Hakkı Tonguçu, köy eğitimi seferberliğini yönlendirmek üzere İlköğretim Genel Müdürlüğüne atadı.  O tarihten sonra Tonguç ve Köy Enstitüsü sözcükleri ortak bir simge oldu.

Sonuçta Hasan Ali Yücelin 1940 taki TBMM Konuşmasında

"Bu bizimdir, kimseden almadık; Bizden alsınlar!" dediği tamamen özgün bir eğitim sistemi ortaya çıkmıştı.

Üzerine yapılan tartışmalar bugün de süren Köy Enstitüleri olgusu, en çok siyasal platformda ele alınmış, yıkılışından sonra da eğitim sistemi ve ilkeleri açısından pek fazla incelenmemiş,  Kanadalı  Fay Kirbynin tezi dışında önemli bir akademik çalışma da yapılmamıştır. (F. Kirby, Türkiyede Köy Enstitüleri, 1962).

KÖY ENSTİTÜLERİNİN İLKE VE DEĞERLERİ
Köy Enstitülerini çağdaş, demokratik eğitim kurumları yapan, sadece siyasal bir iktidarın desteğini sağlamış olmaları değil onun aydınlanma, çağdaşlaşma, modernleşme özlemine hitap eden nitelikleridir. 

EN YÜCE DEĞER İNSANDIR
Tonguça göre, köy insanı yüzyıllardan beri ezilmiş ve geri bırakılmıştır. Cumhuriyet rejimini gerçek bir halk egemenliğine dayandırabilmek için halkı siyasal bilince kavuşturmak gerekir. Köyü kalkındırmak yetmez. Onun rejime sahip çıkması, daha ileri demokratik özlemlere sahip olması onu canlandırmakla mümkün olur. Tonguç şöyle diyordu:

Köy meselesi bazılarının zannettikleri gibi, mihaniki bir surette köy kalkınması değil manalı ve şuurlu bir şekilde köyün içten canlandırılmasıdır. Köyü öylesine canlandırmalı ve şuurlandırmalı ki, hiçbir kuvvet, yalnız kendi hesabına ve insafsızca istismar edemesin. Ona esir ve uşak muamelesi yapamasın (Canlandırılacak Köy, 1939, s. 88).

Köy Enstitüsü sistemi, her insanı, cins, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin bir değer kabul eder. Eleyici değildir. Sistem tam anlamıyla bir kişilik eğitiminden yanadır. Her insanın, bilimsel bilgi öğrenme yanında, müzik, spor, sözel sanatlar, resim etkinlikleri gibi etkinliklerden geçerek, çok yönlü gelişmesine önem verilir. Bu tür etkinlikleri, klasik okulda olduğu gibi sadece özel yetenek sahiplerine özgü saymaz.

KURAM - UYGULAMA İLİŞKİSİ
Köy Enstitüsü sisteminde gerçek rehber bilimdir. Bilimsel bilgiler, deneme ve gözlem olanaklarından yararlanılarak kazandırılmıştır. Merak eden, araştıran, neden sonuç ilişkisi üzerinde ısrarla duran bir anlayış temel alınmıştır.

Bir fizik kuralı sadece anlatılarak geçiştirilmemiştir. Örneğin, bileşik kaplar kuralı öğrencilerin kendi açtıkları su kanalları üzerinde, ısının etkisi demir işleri atölyesinde ya da kiremit ocağında, doğum, çimlenme, büyüme tarlada ya da hayvan ahırlarında gösterilerek, sağlam ve bilimsel bilgi öğretimine önem verilmiş, kuram-uygulama ilişkisi hiçbir zaman gözden kaçırılmamıştır.

DEMOKRATİK EĞİTİM
Tek Parti yönetiminin tüm devlet kuruluşlarına hakim olduğu bir dönemde demokratik eğitim olabilir mi? Olabilmiştir. Demokrasi özlemi Köy Enstitülerinde eşitlik ilkesiyle ortaya konulmuştur. Öğrenciler yapı işlerinde, tarlada Enstitü yöneticileri birlikte çalışmışlar, Öğretmenlerle öğrenciler aynı karavanadan yemek yemişler, birlikte iş başarma anlayışı yerleştirilmiş, öğrencilerin öneri ve eleştirileri sistemde saygı görmüştür.

ÜRETİME KATILMA
Bu okulun Almanyadaki en ünlü temsilcisi G. Kershesteiner, Amerikadaki temsilcisi ise John Dewey. Deweyin üretken, uyumlu bireyler, Kershesteinerin de üretken, ulusal benliği gelişmiş Alman yurttaşları yetiştirmeyi amaçladığı açıktır. Tonguçun eğitim anlayışı, bilimsel bilgi ve tavır kazanmış, siyasal bilinci olan, üretken, ürettiğinin hesabını sorabilen yurttaşlar yetiştirmeyi amaçlar. Enstitü öğrencileri sadece tüketen, tükettiğinin hesabını bilmeyen insanlar olmayacaktı.

İLERİ TEKNOLOJİ KULLANIMI
Köy Enstitüsü sistemi, hem üretimde hem eğitimde ileri teknolojinin kullanımına büyük önem vermiştir. Kuşkusuz bu eldeki olanaklara bağlı kalacaktı. Ancak, bu olanağı yaratmak için her türlü çaba gösterilmiştir. Çok kısa zamanda bozkırda elektrik ışığı parlamış, iletişim araçları sağlanmış, motorize güçten yararlanılmıştır.

Bu konuda bir tebliğde şöyle deniliyor: Köy okullarında ve Enstitülerinde basit telefon ve elektrik cihazlarından başlanarak talebeye radyo, bisiklet veya motosiklet kullanmayı öğretmemiz lazımdır. Pahalı ve yalnız derste kullanılacak tesislerin kullanılmasını beklemeyip, köyce kullanılacak su ve değirmen motörlerinde çalışmak gibi ameli istifade yollarını aramalıyız. (1943 tarihli Tebliğler Dergisi, s. 11).

ULUSAL KÜLTÜRDERN EVRENSEL KÜLTÜRE
Konu bir İzahnamede ise şöyle yer alıyor: . (İ. S. Güner, Köy Enstitüsü Hatıraları, 1963,).

Çocukların köy aleminden öğrenerek getirdikleri dilin malzemesi arasında mevcut birçok kelimeler, tabirler, darbı meseller, teşbihler onların içinde doğup büyüdükleri alemi hakiki renkleri ve tam manasıyla anlatma bakımından çok kıymetlidirler. Bu itibarla talebeye öğretilen yazı dilimizi bu kıymetlerle hem zenginleştirmemiz hem de süslememiz lazımdır… Enstitüdeki yaşayışlarından başlayarak, temasa geldikleri türlü konuları manzum veya mensur parçalar halinde yazmalarına önem verilmelidir. Böylece onları düşündüğünü, duyduğunu, güzel, açık, doğru bir şekilde yazabilen insanlar haline getirmelidir. (s 112).

Kuşkusuz, köy kaynaklı bilgi ve zevk birikimi yeterli olmayacaktı. Oradan getirilen malzemenin, çağdaş ölçülere göre değerlendirilmesi, işlenmesi gerekecektir. Bunun için de Köy Enstitüsü öğretmenlerinin, usta öğreticilerinin, kendi meslek ve işleriyle ilgili kaynaklarla birlikte senede en az, memleket ve dünya muharrirlerinden 24 eser okumuş olmaları ve aynı okuma zevk ve itiyadını talebelerine de sindirmeleri en başta gelen vazife şartlarından biridir. (İzahname, s. 98). 

Özellikle, Hasanoğlanda açılan Yüksek Köy Enstitüsü, bir yandan kuramsal çalışmalara, öte yandan da derleme, inceleme ve araştırmalara ortam hazırlamıştır. Burada çıkarılan Köy Enstitüleri Dergisi ve çeşitli Enstitülerin çıkardığı dergi ve gazeteler, gençlerin, ulusal ve yerel kültürden evrensel kültüre doğru etkilendiklerini göstermiştir. Böylece Enstitülüler Köy Enstitülü Yazarlar ve Sanatçılar Kuşağını oluşturdular. 

EMPERYAZLİME KARŞITLIK
Bir büyük yanılsama Köy Enstitülerinin sadece toprak ağalığına karşı olduğunu düşüncesidir. Köy Enstitüleri salt toprak ağalığına değil aynı zamanda emperyalizme de karşı olmak zorundaydı.

Devrim, muhaliflerini Osmanlının takipçisi olarak görüyor, Osmanlı feodalizmini yeniden canlandıracağını düşünüyor ve tehdidin kaynağını orada arıyordu. Tarihin tecellisinin buna izin vermeyeceği gibi muhalefetin de böyle bir gücü yoktu. Bunu iyi gören karşıdevrimciler yaslanabilecekleri tek güce yaslandılar. Emperyalizme! Bu nedenle Köy Enstitüleri emperyalizme karşı mücadele etmeden feodalizmi tasfiye edemezdi.

HESAPLAŞMA - DEĞERLENDİRME
Köy Enstitüsü sisteminin eğitim hayatımıza getirdiği en önemli katkılardan birisi hesaplaşmadır. Eski eğitim kurumlarımızda ve dünyanın birçok yerlerindeki eğitim kurumlarında asttan hesap sorma olurken, Enstitülerde hesaplaşma vardır. Ötekilerde yönetici ya da öğretmen öğrenciye ya da astlarına hesap sorarken Köy Enstitülerindeki hafta sonu toplantılarında, ya da bir iş ünitesinin bitiminde herkes birbirine hesap soruyordu.

Sonuç:

Cumhuriyetin ilk on yıllarında gerçekten büyük işler başarılmıştır… Bilmek gerekir…

Aydınlanma devriminin kuş yuvası Köy Enstitülerinin ne yazık ki ömrü kısa sürmüş, ama 8-10 yıllık kısa ömrüne günümüze çocukları ve torunlarıyla ulaşan cumhuriyetçi, demokrat kuşakların uçmasını sağlamıştır.

Mütegallibe-Toprak ağaları ile emperyalizm işbirliğinin şimşeklerini Komünist Yuvası olarak üzerine çeken Köy Enstitüleri 1946-47li yılların Marshall yardımları eşanlı olarak acımasızca söndürülmüş, karşı devrim tarafından devrime ilk ağır darbe vurulmuş, Aydınlanma Devrimine ilk ciddi çelme atılmış, arkası çorap söküğü gibi hızlanarak günümüze kadar gelmiş, kaybımız çok büyük olmuştur… 

O gün sarı öküzü ele geçirenler, 70 yıllık sinsi karşı devrim sürecinin vardığı noktada, bu gün sürünün alayını arsızca istemektedirler…

Sözün kısası 16 Nisanda artık bu hayasız karşı devrime "dur!" demek gerekiyor…

*Sn. Niyazi ALTUNYAnın 12 Mart 2012 tarihli "Köy Enstitüsü Sistemine Toplu Bir Bakış" başlıklı makalesinden yararlanılmıştır 

">