Geçenlerde değerli hocam Taner Timurun gazetemizde yayımlanan harika bir makalesini okudum: Referandum, Erdoğan ve diyalektik dersleri. Okumanızı tavsiye ederim.
Şöyle diyor sayın Timur özetle; "Erdoğan usta bir diyalektisyen; fakat Hegelin değil de Aristonun diyalektiğini, mantık uslamlamasını kullanıyor! Kuşkusuz okuma ve incelemelere dayanan dürtülerle değil; daha çok, yaşayan Osmanlı değerlerinin güçlü bir taşıyıcısı ve kulaktan dolma temsilcisi olarak..." Ülke açısından değil ama kendi ikbali açısından toplumun aydınlanmadan nasibini almamış kesimlerini de peşinden sürükleyerek başarısını sürdürüyor.
Hocam haklı… Bu anlaşılabilir bir tespittir de, anlaşılamayanı Baykal gibi akademisyen kökenli, entelektüel ve son derece deneyimli bir politikacının da bu yöntemin tutkunu olmasıdır… Hileli referandum sonuçlarını göz ardı ettiği intibaını veren Baykalın Aristo mantığı ile siyaset yapmak gibi bir alışkanlığı var…
Bu üslubunun Erdoğanı milletvekili seçtirdiğinden bu yana her dönemeçte uygulamalı örneklerini verdi.
Lakin Baykalın bu yöntemle aynı başarı düzeyine ulaştığı söylenemez…
Siyasi yasaklı Erdoğana dokunulmazlık zırhı ve başbakanlık koltuğunun armağan edilmesi de bu mantıkla demokrat Baykalın desteğiyle oldu.
Yani mantık aynı mantık.
Demokrasi seçimdir…
AKP seçimleri kazanmıştır.
Erdoğan AKP başkanıdır.
O halde Erdoğan da seçilmelidir…
Sayın Baykalla bir uçak yolculuğu sırasındaki bir sohbette, bu durumu sorduğumda kendileri "Bunun demokrasinin gereği olduğunu" bizzat bana söylemişlerdi.
Böylece Abdullah Gülün başbakanlığında kurulan 58. hükümet döneminde Erdoğanın siyasi yasağının kaldırılması için TBMMden yasa çıkarıldı.
CHPnin o günkü yönetimi, Erdoğanın ülkeyi yönetemeyecek nitelikte olmasını demokrasi ayıbı olarak niteledi ve sürece destek verdi. Yasa kabul edildi, Siirtte yenileme seçimi yapıldı ve ömür boyu siyaset yasağı olan Erdoğan bir dizi manipülasyonla başbakanlık koltuğuna adeta gökten zembille indirilerek oturtuldu.
Böylece kuyudan çıkarılan o adam, içinden tramvay geçen demokrasiden ne anladığını yakından ve şahsen izletmek fırsatını kendilerine bol bol sunmuş oldu.
Yetmedi… AKPnin hüsrana uğradığı 7 Haziran seçimlerinin hemen Erdoğan ile alelacele görüşerek Meclis Başkanlığı şansını mı zorladı ne. Lakin öteki kaçın kurası… Alan da kaçan mı… deyince, sonuç yine hüsran…
Geçen gün Baykal yine Aristo mantığı ile bizlere müthiş(!) bir strateji sunmuş oldu:
*Cumhurbaşkanı adayı derhal belirlenmeli
*Bu aday mutlaka CHP başkanı olmalı
*Kılıçdaroğlu adaylığını derhal ilan etmeli...
*Kılıçdaroğlu aday olmak istemiyorsa kurultaya gidilip yeni bşk. seçilip, adaylığını ilan etmeli.
*Hadi buraya kadar anlaşılabilir diyelim...
*Ya eski Çankaya noteri aday olursa, Baykala göre bu "değerlendirilebilir" bir husus… (Olacak iş değil ya)
*Eee hani aday mutlaka CHP başkanı olmalıydı...
* Aristo mantığı uyarınca eski Çankaya noterine CHP başkanlığı... Hadi bakalım ekmel-ettin... Buyrun cenaze namazına...
Güç elinizde olmayınca düz Aristo mantığı ile son derece karmaşık siyaset ortamında Abdülmucit Kesbiçer liğe soyunursanız sonuç yine hüsran.
Benden bu kadar, takdir sizlerin.
...