Son yıllarda verdiğimiz yüzlerce şehidimizin, yitirdiğimiz yurttaşlarımızın derin acılarına rağmen, iç ve dış tüm saldırı ve ihanetlere karşın bir asra yaklaşan Cumhuriyet yaşam mücadelesine devam ediyor…
Tüm şehitlerimiz ve gazilerimiz, Cumhuriyetin, canlarını bu uğurda esirgemeyen kutsal savaşçılarına karşı namus ve minnet borcumuz var…
Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmadı beyefendiler, hanımefendiler… O, Anadolu halkının dişini tırnağına takarak, kanının son damlasına kadar mücadele verdiği, bugün hala dünyada emsali görülmemiş, tüm mazlum ülkelere örnek olan bir bağımsızlık ve kurtuluş savaşı destanı sonunda yüzyılın dehasının beyninden gürbüz bir çocuk gibi doğdu.
Onun kıymetini biliniz efendiler…
Neden mi? Bakın neden…
Kayseri eşrafından tornacı Hacı Ahmet Hamdi efendinin oğlu Abdullah , Windsor hanedanının varisi, Kral 6ncı Georgeun kızı, Birleşik Krallık hükümdarı, İngiltere Kraliçesi 2nci Elizabeth Alexandra Mary ile birlikteliğini hatırlayın…
Rize Güneysulu taka kaptanı Ahmet reisin Kasımpaşalı oğlu Tayyip ise, Yunan Kralı 1inci Georgeun torunu, veliaht Galler Prensinin babası, Greenwich Baronu ve Edinburgh Dükü, Prens Philip Mountbatten ile sohbetini anımsayın.
Hiçbir etnik ve dinsel ayırım gözetmeden yurttaşlarına fırsat eşitliği sağlayan halkçı, devrimci cumhuriyet işte buydu…
Devrimlerine savaş açılan Mustafa Kemal, meraklılarının öve öve bitiremedikleri saltanata son vermeseydi, Abdullah ve Tayyip Efendiler, bu gün ofis olarak kullandıkları Dolmabahçe Sarayına bahçıvan bile olamazlardı...
Bahçıvanlık bile babadan oğula geçiyordu çünkü…
Bugün hala "smokin caiz mi, değil mi" diye tartışmayı marifet sayan "gardırop edebiyatı" meraklıları, Cumhuriyeti numaralandırma bezirgânları, inanç simsarları hala farkında değil misiniz?
Mustafa Kemal, Batı ölçütlerini aşan bir ileri görüşlülükle, Anadolu çocuklarının önünü açmış, tornacı çocuklarına, taka reisi çocuklarına "fırsat eşitliği" sağlamış olmasaydı, Eminönü esnafı Ahmet Beyin kızı "first lady" Hayrünnisa Gül, balkabağının faytona dönüştüğü "peri masalını andıran gecede, Kraliçeyle sohbet edebilir miydi?
Ama onlar farkındalar…
Yenilmez armadasıyla Çanakkaleyi geçemeyen İngilterenin Queen Elizabethi,hayranlığını özetleyen şu kelimeleri yazıyordu Anafartalar Kahramanının özel defterine: "Mustafa Kemale saygılarımı sunmak benim için büyük onurdur."
Atatürkün Türkiyede yaptığını hiçbir tarafta, hiçbir kimse yapamadı; ne Cavour, ne Cromwel, ne de Washington... İlham verdiği kimseler ve kendi prensiplerine göre yarattığı yeni kuşak, Onun eserine devam edecektir. diye yazıyordu bir Yunan gazetesi (Tipos)
Cumhuriyetin kıymetini bilmek, onu, erdemlerinin farkına vararak özümsemektir.
Atatürkün en büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyetini emanet ettiği gençler, Anadolunun işgalden nasıl kurtulduğunu, bu cumhuriyetin nasıl kurulduğunu ve erdemlerini çok iyi özümsemelidirler.
Örneğin; Onun kıymetini idrak edebilmek;
Tüm toplumun katkısıyla oluşan yakın tarihimizden intikam ya da rövanş almak değildir…
İğneyle kuyu kazarcasına oluşturulan ve çağın koşullarına göre geliştirilen Cumhuriyet Kurumlarını soysuzlaştırmak değildir…
Cumhuriyet saraylarınız, villalarınız, özel uçaklarınız, helikopterlerinizle itibar edinmek hiç değildir…
Cumhuriyet adalet, Cumhuriyet üretim, Cumhuriyet hakça paylaşım, Cumhuriyet demiryolu demektir… Atatürk yurdu trenle dolaşırdı. Ne diyelim? Balık baştan kokar…
Ve de Hakiki mürşidi (gerçek yol gösterici, aydınlığı) bilim olarak ilke edinmesi ile hiç de modası geçmiş, statükocu değil, tam tersine bilim, bilginin açtığı aydınlık yolda halkçı, sürekli devrim ve değişimci bir aydınlanma devrimidir CUMHURİYET…
Başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere tüm Cumhuriyet kurucuları huzurunda tazim, minnet ve derin bir saygı ile eğilirken, en büyük bayram tüm kıymetini bilenlere kutlu olsun...