Haydi gençler! Geleceğinize sahip çıkın...

Dr.Noyan Umruk

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

ve ipek bir halıya benziyen toprak,

                        bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

yok edin insanın insana kulluğunu,

                        bu dâvet bizim....

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

                        bu hasret bizim...

Tarihimizin, bizleri ve tüm mazlum ulusları onurlandırıp, kıvançlandıran 19 Mayısla başlayan döneminin isimsiz genç kahramanlarını Kuvayi Milliye Destanında Koca Nazım öylesine içten bir coşku ile ve öylesine duygu yüklü anlatır ki; gözlerimizin yaşarmaması mümkün değildir.

Antep köylüklerinde ırgatken, ulusal efsane kahramanına dönüşen Karayılanı, kuvvacılara ulaklık yapan 14 yaşında fidan gibi bir gençken attan düşüp sakatlanan Adapazarlı kambur Kerimi anımsamamak mümkün mü?

Ya Anadoluya takasıyla silah taşırken Karadenizin hırçın dalgalarında yitip giden Arhavili İsmail, kamyonetinin patlayan lastiğine üstünde başında ne varsa doldurup,sen Süleymaniyelisin oğlum Ahmet, sana tek başına verilmiştir üç numrolu kamyonet diyerek görevine çırılçıplak devam eden Süleymaniyeli bitirim şoför Ahmet…

Bugün, bir başka isimsiz ve gerçek bir genç kahramanı anacağız: Tıbbiyeli Hikmet Bey. 1901 yılında Balıkesirin Savaştepe bucağında (O zamanki adı Giresun - daha eski adı Kiresun), telgraf memuru Hakkı Beyin oğlu Hikmet başarılı bir öğrenim sürecinden sonra, 1919 yılında İstanbulda Askeri Tıbbiye öğrencisi olmuştur.

Mustafa Kemal " Gençlerin de görüşlerini almalıyız " diyerek  Sivasta toplanacak olan kongreye 3 öğrencinin   katılmasını ister.

Bunun üzerine Askeri Tıbbiye, Sivas Kongresine 3 delege göndermek ister. Üçüncü sınıf öğrencisi Hikmet Bey ve Yusuf Bey (Balkan) delege seçilir ve yol paraları olmadığı için aralarında para toplarlar. Ancak 9,5 lira yani bir kişinin Sivasa gidebilmesine yetecek miktarda para toplanabilir. Bunun üzerine sadece Hikmet Beyin Sivas Kongresine gönderilmesine karar verilir.

Hikmet Bey, Sivas Kongresinde ABD ya da İngilterenin manda ya da himayesini savunan söylemlere çok şaşırır.

Oturumlar sırasında söz aldığında, delegelerin hayret nidaları arasında yüksek ve heyecanlı sesle şu sözleri söyler:

Delegesi bulunduğum Türk gençliği, beni buraya bağımsızlık yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdi. Mandayı kabul edemeyiz. Eğer manda fikrini kabul edecek olanlar varsa bunları şiddetle reddeder ve kınarız. Eğer manda fikrini  kabul ederseniz sizleri hain ilan ederiz ".

Daha sonra Mustafa Kemale dönerek aynı coşku ve kararlılıkla "Paşam siz de manda fikrini kabul ederseniz sizi de reddederiz. Mustafa Kemali vatan kurtarıcısı olarak değil vatan batırıcısı olarak adlandırır ve lanetleriz

Herkes bu net ve heyecanlı söylem  karşısında Mustafa Kemal in tepkisini beklerken, yanıt gelir:

Evlat içiniz rahat olsun. Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Manda da yok, himaye de yok. Parolamız tektir ve değişmez: Ya İstiklal, ya Ölüm." Gazi, Tıbbiyeli gencin bu içtenlikli çıkışından çok mutlu olmuştur.

Yıllar sonra Mustafa Kemal  yakınındakilere " Bize Sivasta çok güzel yol gösteren Tıbbiyeli bir genç vardı. Onu bulun, mebus yapalım, vatana hizmet eder " der. 

Bu teklif üzerine Hikmet Bey "Paşamın ellerinden öperim… Kendilerine söyleyin, ben burada ülkeme daha yararlı oluyorum "yanıtını verir. Bu yanıt kendisine aktarıldığında Mustafa Kemal gururla gülümseyerek" Ben o değerli çocuktan (cucuktan) böyle bir cevap bekliyordum… " der (T. Ateş, Cumhuriyet G., 4 Eylül 1999).

46 yaşında veremden ölen Hikmet Bey, ünlü sunucu rahmetli Orhan Boranın babasıdır.

Dünya değişti, Türkiyede değişiyor, değişime karşı durulmuyor…  Ama, aman gençler, bizleri biz yapan haslet ve erdemlerimizi yitirmeden değişelim. Rahmetli Can Yücele aşağıdaki dizeleri yazdıranlar gibi… 

MARE NOSTRUM(DENİZİMİZ BİZİM)
En uzun koşuysa elbet Türkiyede de Devrim,
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
En hızlısıydı hepimizin, en önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!