Her şerde bir hayır yok mudur dostlar...

Dr.Noyan Umruk

“HER ŞERDE VAADIR Bİ HAYIR BE YAA…”

Başta ekonomik gidişat olmak üzere yarattığı ağır iç ve dış sorunlar labirentinde çuvallayan, hiçbir çağdaş yönetişim ilkesini sallamayan keyfi ve baskıcı tek adam yönetiminin, sırtındaki ağır günah yükünün hesabını ödemekten kaçınmak için baskın bir erken seçim kararı ile süreci 50 güne sıkıştırmak kurnazlığıyla ülkeyi; OHAL koşullarında sürüklediği seçim süreci sonuçlandı. 

Bu adaleti sıfır olan yarışta, hukuk dışı ve zaman zaman şiddete varan yoğun kısıtlamalara rağmen ülkeye, 50 gün de olsa demokratik bir umut ve heyecan yaşatan başta Sayın Muharrem İnce olmak üzere muhalif başkan adayları ve partilere teşekkürler...

Peki, bu süreçte ana muhalefet partisinin Millet ittifakı'nı oluşturmak için uyguladığı, TBMM'de üç muhalefet partisi olmasını sağlayan siyasi taktikler, sahneye çıkardığı başkan adayının takdire şayan performansının yarattığı heyecan ve umut dalgasına rağmen sonuçlar sürpriz mi?

Hayır…

Çünkü perşembenin gelişi çarşambadan belliydi…

Devletin baskı aygıtları ve paramiliter güçler oldukları intibasını veren grupların seçim öncesi süreçte, seçim günü ve gecesi yasa ve kural dışı olarak kullanılması olgusunun öngörülebilir olmasına rağmen parlamento içi ve dışı muhalefetin her şey normalmiş gibi seçim öncesi dönemde en azından OHAL’siz bir seçim için boykot seçeneği dahil hiçbir demokratik eylem ya da tepki ortaya koyamamış olması bu sonucu zaten kaçınılmaz kılıyordu…

Aklı başında her vatandaş cumhuriyet tarihimizdeki en hayati kararlardan birini alacağımız bu seçimde, hep yapıldığı gibi yangından mal kaçırırcasına, OHAL koşullarında, zor kullanma da dahil devletin ve yaratılan yandaş sermayenin imkanlarının sonuna kadar kullanıldığı; medyatik bombardıman altında her türlü kepazelikten kaçınılmayacağını öngörüyor ve böyle bir sonucu bilinç altında da olsa bekliyordu…

Hatırlarsanız seçimlerden önceki son yazımı şu satırlarla bitirmiştim: “Tanrı Atatürk Cumhuriyetinin sonunu, Tayyiban Faşizminin miladını yaşlı gözlerle izlemeyi bu millete nasip etmesin dostlar…” Ama artık gün yaşlı gözlerimizi silip, geleceği ciddi bir şekilde değerlendirme günüdür…


Şimdiii, bu siyasi iktidar, sırtındaki ağır günah yükünün hesabını ödemekten kaçınmak için girdiği bu girdapta diğer ağır sorunlar yanında, uluslar arası konjonktürü ve kendisine uluslararası platformda duyulan güvensizliği de karşısına almışken ülkeyi bizzat kendisinin sürüklediği ağır bir ekonomik manzarayla karşı karşıya…

Değerli okurlarımı fazla rakamlara boğmak istemiyorum ama;

*Sıcak para akışının durması ve yabancı sermayenin ülkeden kaçışı bir yana, yerli sermaye yurtdışına kaçarken 200 milyar dolar civarındaki kısmı kısa vadeli olmak üzere 450 milyar dış borç yükü,

*Koşar adımlarla büyüyen dış ticaret (ithalat- ihracat) açığı ve dolayısıyla cari açık,

*Yıllardır üretime değil aşırı israf ve lükse yönelik, denetimsiz harcamalara ilave olarak tek adamın keyfi geldikçe sürüklendiğimiz ölçüsüz seçim harcamaları sonucu giderek büyüyen bütçe açıkları,

*Fert başına milli gelirin 10.000 dolar tuzağının altına çakılmışken, zaten son derece eşitsiz gelir dağılımı,

*İnşaat sektörü ve arazi rantlarına dayanan üretimsiz ekonominin kaçınılmaz sonucu giderek hızla yükselen çift haneli işsizlik ve enflasyon oranları ile…

*Ve sonuç olarak dövize karşı değer kaybında dünya şampiyonu bir Türkiye var masada…

Bu gidişatın küresel ekonomide tek devası var dostlar… Tıpkı, 2002 de 57. Hükümet döneminde ve komşu Yunanistan’da yapıldığı gibi kendi yarattıkları “enkazı” onarmak için, bir günah halka acı ilacı içirmek…

Hah işte şimdi, yurtseverler olarak ülkeyle ilgili heyecanlarımızı yitirmeden sakinleşip, durup düşünme zamanı…

Şayet kazara da olsa başkanlık seçimleri kazanılsa ve parlamentoda çoğunluk sağlansaydı millete acı ilaç içirmenin siyasi bedeli Millet İttifakı tarafından ödenecek, tıpkı bir önceki dönemin yarattığı enkazı devralan 2002 de rahmetli Ecevit’in 57. Hükümeti'nin başına gelenler Millet İttifakı'nın gelmeyecek miydi?

Sözün kısası: Zaman, kazanmış gibi görünenler için, cumhuriyet tarihimizde belki ilk kez yedikleri hurmaları -sosyo-ekonomik bedelini halka ödeterek de olsa- siyasi bedelini ağır bir şekilde ödemek, kaybetmiş gibi görünenler için ise her şeye rağmen kuyruğu dik tutarak planlı bir hazırlık içinde olunması gerektiğini idrak etme zamanı