Suriyede kimyasal silah kullanımı iddiaları, Truva savaşından günümüze kadar uzanan kimyasal ve biyolojik silah kullanımı tarihinin son evresi oldu.
TARİHTE NELER OLDU?
Homerosun Odise destanında Truva savaşlarında uçları zehirlenmiş okların kullanıldığından bahsedilir. Bu, savaşlarda kimyasal madde kullanımına dair ilk tarihi bilgidir. Mitolojide Odise, eşi Penelopenin âşıklarını Ithacada ucu zehirli oklarla ile öldürtmektedir.
1764de ABDde yerlilere dağıtılan çiçek virüsü taşıyan battaniyeler de Kızılderili katliamı sürecinin bir evresi... ABDnin arşivlerinin açılmasından ısrarla kaçındığı türlü, çeşitli yöntemlerle bir asrı aşkın sürdürdüğü Kızılderili katliamının son evresinde, 1854de A.B.D. Başkanı Franklin Piercanın toprak talebine bakın Reis Seattle nasıl yanıt veriyor.
Biz Kızılderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgârın yumuşak sesini, yağmurun temizliğini ve kokusunu, yağmurlarla yıkanıp temizlenmiş, çam ormanının kokusunu taşıyan rüzgârı severiz. Hava önemlidir bizim için. Beyaz adam için bunun önemi yoktur. Bu toprakları da bizden alacak olursanız, çocuklarınıza havanın kutsal olduğunu öğretmeniz gerekir.
Tüm savaşlarda olduğu gibi I. Dünya Savaşında da AR-GE yoğunlaştı; kimyasal silahların sıklıkla kullanımının yolu açılmış oldu. Her iki cephede de askerler zehirli gazlardan genellikle körleşerek etkilendi...
II. Dünya Savaşında ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, mihver güçlerinin kimyasal silah kullanmaları durumunda hardal gazının misilleme olarak kullanılacağını söyledi. 2. Dünya Savaşının sonlarında Hiroşima, Nagazaki bir yana napalm içerikli oksitleyici maddelerin karışımından yapılmış yakıcı bombalar ile Tokyoda 106 kilometrekarelik alan küle çevrildi.
Auschwitz ve Nazi kamplarındaki Yahudi esirleri öldürmekte kullanılan ziklon B gazının hesabını Nazi komutanı Adolf Eichmann Şubat 1961deki davada verdi.
1960 Mayısında Almanyanın Kiel kentinde Nazilerden kalan sinir gazı stokları bulundu.
1950li yıllarda Korede, yöneltildiği canlı ya da cansız hedefleri cayır cayır yakan napalm bombaları ve göz yaşartıcı gazlar bol bol kullanıldı.
1962 – 1971 Vietnam savaşında ABD, Vietnamlıların gizlenmesini ve ormanlardan yiyecek sağlamasını önlemek için yaprak dökücü kimyasalları kullandı.
En az 5.000 Kürt sivilin öldüğü Halepçe Katliamı son yıllardaki en ağır kimyasal katliam olarak tarihin karanlık sahifelerinde yerini aldı. Halepçe katliamı İran-Irak 8yıl Savaşları sırasında, 1986-1988de Saddamın K. Iraktaki El-Enfal isyanını bastırma operasyonunun bir parçasıydı. Katliamdan kaçan yaklaşık 460 bin Kürt sınırımıza yığıldı; bunun yaklaşık 51 bin kişisi ülkemize sığındı ve 4 yıl kamplarda kaldı.
Ancak yaşadığımız son yüzyılda bu tür kitle imha silahları bulunduğu iddiaları emperyalizmin saldırı ve işgal gerekçelerinden biri oldu.
ABDnin 2003 yılında Irakı işgal etmesine gösterdiği gerekçelerden biri olan Saddamın biyolojik, kimyasal silahları, giderek nükleer gücü olduğu iddialarının yalan olduğu ortaya çıktı. İddianın dayandırıldığı Iraklı kimya mühendisi yalan söylediğini itiraf etti. Guardian gazetesine konuşan Iraklı mühendis Rafid Ahmed Alwan El-Cenabi, ABD ve Alman istihbaratlarına, Irakın bu tür silahlara sahip olduğu ve bu silahların kamyonlarla taşındığı yönünde verdiği bilgilerin yalan olduğunu söyledi.
Oysa, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel, 2003 yılında Birleşmiş Milletlerde yaptığı bir konuşmada El-Cenabinin sağladığı uydurma bilgileri, bu tür silahların üretilmesine tanıklık etmiş bir kaynaktan gelen bilgiler olarak sunmuştu.
Ya Şimdi…
Ve 2013-2018… Suriye… Kim mi kullandı? 2013de BM heyeti denetiminden geçmiş, 30u aşkın siyasi eğilimdeki 1400 civarındaki bağımsız çeteyi zaten dize getirmekte olan ve muhalif unsurların tahliyesine zaten başlanan Dumada bu denli bir çılgınlığa girişmesi büyük bir akılsızlık olacak Suriye meşru yönetimi mi?
Yoksa meşru yönetimi zor duruma düşürmek için insanların iç organları parçalayıp yiyen, kanını içen ne idüğü belirsiz çeteler mi? Tamamen karine ve tahminlere dayanan bir anda bir yerlerden düğmeye basılmış intibaını veren medyatik bombardımana rağmen takdir sizlerin…
Savaş tamtamları yine bütün görkemi ile çaldırılıyor… BM.de Suriye BM temsilcisi Caferi ABD, İngiltere, Fransa, Türkiye ve Katarı teröristlere kimyasal silah vermekle suçladı. Bunun üzerine ABD, İngiltere ve Fransa delegeleri oturumu terk etti. Suriye yönetimi Kimyasal Silahlarım Yasaklanması Örgütü Temsilcilerini iddialara yönelik inceleme yapmak için ülkesine davet etti. ABD ise bu iş için Güvenlik Konseyince olaya özgü bir heyet oluşturmasını talebi red edildi… Ama ABD BM kararı olmasa da ben bildiğimi okurum havasında…
Bu arada Doğu Akdenizde ABD, Alman, İngiliz, Fransız savaş gemileri refakatinde bir uçak gemisi ve buna karşılık Rus donanmasının bir bölümü Suriyeye doğru seyretmekte… Her an bir hava harekatı ve füze saldırısı olası…Şimdilik ufukta kara harekatı olasılığı gözükmüyor...
Türkiye mi? Türkiye bir yandan Astana-Soçi-İstanbul süreçleri ile Batı ittifakı, öte yandan Esad saplantısı ile ulusal çıkarlar arasında yalpalayıp durmakta…
Tüm bu endişe verici gelişmelerin mutlu çocuğu ise hiç kuşkusuz İsrail…
(1)Topraklarının büyük bölümü zaten zorla ellerinden alınmış olan Reis Seattleın, Başkanın toprak talebine verdiği bu yanıt Seattle Squamish Müzesinde saklanmaktadır.
(2)Mahalli; Her şey çok iğrenç, Yurt G,.16.09.2013: AAnın 30 Mayıs haberi Adanada 12 Nusra üyesinin 2 kg. Sarin gazı ile yakalandığı belirtiyordu. Haber geri çekildi ve olay örtbas edildi. Lavrov BM Güvenlik Konseyine başvurarak olayın takibini istedi. BM Komisyonu üyesi Carla del Ponte de 3 Mayıstaki açıklamasında muhaliflerin kimyasal silah kullandığına dair ellerinde kanıt olduğunu söylemişti.