Siyaset bilimde Egemenlik kavramı, 23 Nisan lar ve kaçgın seçim…

Dr.Noyan Umruk

Siyaset bilim klasik egemenlik kuramı, kavramın temelde iki farklı boyutu üzerinde oturur: İç ve dış egemenlik.

İç Egemenlik ve Dış Egemenlik Ayrımı

 Ulusal alanı kapsayan iç egemenlik, devletin belirli bir coğrafi alan ve o alanda yaşayan halkı üzerinde hükmetme yetkisidir. Tarihsel süreçte devlet bu yetkiyi tanrı yerine milletten alır olmuş, çağdaş devlette ise bu yetki yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında paylaşılır olmuştur.

Dış egemenlik ise devletlerin uluslararası sistem içerisinde eşit özneler olarak belirmeleri, birbirlerinin içişlerine karışmamaları, fiilî özerkliğe sahip olmaları demektir. Bu nedenle dış egemenliğin anlamını bağımsızlık sözcüğü ile özdeşleştirmek yanlış olmayacaktır.

İç egemenlik, pozitif egemenlik olarak anılırken, devletin, dış otoritelerin müdahale ve denetimlerinden bağışık olması anlamında kullanılan negatif egemenlik karşılığı olan dış egemenlik, ülkenin vatanında, kara, deniz ve hava uzamında hükümran olması ve her tür yabancı otoriteye karşı mutlak, kayıtsız, şartsız egemenliğini ifade eder.

Dolayısı ile bağımsızlığını korumak isteyen her devlet, diplomasinin karmaşık dünyasında şaşkın ördek gibi davranmak yerine, ustaca hamle yapan ehil bir satranç oyuncusu olmak zorundadır. 

Örnek Olay:

İşte size bu bağlamda iki örnek… Biri egemenlik kavramının hakkını veriyor… Diğeri tam tersi… Hakkını veren tarihsel açıdan karşıt olsak da İngiltere… Örnek olay: Artık kendisi için pek büyük bir önemi kalmamış olmasına rağmen Falkand müdahalesi… Tam tersi olan ise zamanında yeterince tartışılmayan Şah Fırat Operasyonu, Egedeki aidiyeti belirsiz, silahlandırılması hukuka aykırı  ada, adacık ve kayalıklar…

Şimdi gelin hep birlikte Şah Fırat Operasyonunun siyasi açıdan yerindeliği, oyuncuların davranışları ve bir bağımsız devlet için olmazsa olmaz  Dış Egemenlik kavramı çerçevesinde analizini yapalım:

Şah Fırat Operasyonu olarak adlandırılan harekât, siyasi erkin verdiği görev doğrultusunda sıcak bir çatışma söz konusu olmadan, ABD, İŞİD ile tam bir koordinasyon içinde, diğer bir terör örgütünün kılavuzluğunda ve kontrolü altında tuttuğu topraklarda icra edilmiştir.

Ancak olayın siyasi yanı için geçmişte yapılan  Siyasi açıdan doğrudur. şeklindeki yorumlar kabak tadı vermişti. Tabii, bu şekilde yorum yapanların siyaset biliminin egemenlik kavramı ile ne kadar tanış oldukları ayrı bir konu…

*Eşbaşkanlık ve YeniOsmanlıcılık yaklaşımları ile başlangıçta yığınakta yapılan bir yığın hata izlenen politikaların iflasını getirmiştir. 600.000 kişilik her türlü harekât kabiliyetine sahip silahlı kuvveti olan bir devlet, yöneticilerince alınan bir siyasi kararla, kendisine destek sağlandığı iddia edilen bir terör örgütünün Üç gün içinde burayı terk edin tehdidine boyun eğerek çaresizlik ve acz içinde kala kalmış, bizzat kendisinin terörist olarak nitelediği bir diğer terör örgütünün kılavuzluğundan yararlanarak, Ankara ve Lozan anlaşmaları ile vatan toprağı olarak tescil edilmiş olan, ülkenin tarihini ve onurunu simgeleyen bir bölgeyi egemenlik hakkından feragat ederek terk etmiş, Emevi camiine namaza giderken, evdeki türbeden olmuştur.

* Bu iflas ile diğer fırsat düşkünlerine de yol açılmış, ABDnin Bölgedeki Yeni ve Büyük İsrailine açılması öngörülen koridor için önemli bir adım atılmış, kılavuzu karga olanın burnunun ne olacağı belli olmuştur.

* Ayrıca, yıkılan türbenin bulunduğu Fırat kıyısındaki Karakozak Köyü ve buradaki ülke toprağı istisnai bölge-tampon bölge dahi ilan edilmeyerek, vatanın bir parçası kaderine ya da gücü yetene terk edilmiştir.

*  Bu tarihi siyasi karar meclise getirilmemiş, meclis onayı alınmamış, milli egemenlik ayaklar altına alınmış, uzun süre önce alınan "yabancı ülke de asker bulundurma" yetkisi, vatan toprağından vazgeçmek için kullanılmıştır…

* Ne olursa olsun uluslar arası hukuk açısından harekâtın icra edildiği ülkenin egemen devleti Suriye ile iki devlet arasında yapılması gereken usulüne uygun diplomatik temaslardan, Suriye topraklarının bir başka bölümü işgal edilerek, ülke, BM nezdinde hukuken işgalci durumuna düşürülmüş; Suriye hükümetinin bu konuda BM nezdinde girişimde bulunmasına yol açılmıştır.

Zaten, kendi devletinin egemenliğinin ayırtında olmayan yönetimlerin, başka devletlerin egemenliğine saygılı olmalarını beklemek fazla iyimserlik olur… 

Sonuç:

Ulusal onur doğrultusunda bir irade ortaya koyamayacak duruma gelinmişse birileri bu boşluktan derhal kendi lehine yararlanması gayet doğaldır...

Örneğin; 10-12 milyon nüfusu ile Yunanistanın bu boşluktan cesaret alarak Ege ada ve adacıklarını işgali ve de şımarıkça, küstahça meydan okumaları…  

Daima yanlış atlara oynayarak 95 yıllık T.C. tarihinde hiç savaşmadan ilk kez toprak kaybedenler millet ve tarihin yargısından kaçamayacaktır…

Daha önce de söylenmişti; inanmayın 2019 filan denildiğine diye…. Hiç öyle bir lüksleri yok. Çember daralıyor.12 ayda 230 milyar$ bulmaları lazım. Bu görüntüyle mümkün değil...Erken seçim ile belirsizlikleri azaltmak zorundalar..Halkın canına tak demiş...Dolar 4, Avro 5, benzin 6, Faiz 14den taban yapmış, işsizlik, enflasyon çift hanelerde, tarım ve hayvancılık can çekişmekte, çevre ve doğa katledilmekte, ülke koskoca bir sığınmacı kampı haline gelmiş, uluslar arası ilişkiler süreci, yargı, eğitim sistemi, medya çöküşte…  Özetle ülke yönetimi iflasın eşiğinde…Denize düşen yılana sarılır: daha 20 ay vade varken son çare: Gelsin akkoyun-karakoyunun belli olacağı yerel seçimlerden önce Haziranda baskın seçim... Baskın basanındır derler ama basan gafilse sonuç hüsrandır… Zaten bu  baskın değil kaçkın seçim aslında…Örnek olaylarda vurgulandığı gibi kaçmayı iyi biliyorlar gerçekten...

Bahçeli ise kızmayın be yaa, her zamanki gibi görevini derhal yerine getiriverdi işte... Ne de olsa görev, misyon adamı!

Şimdi hayati önemde olan seçim güvenliği... Adil ,özgür,hilesiz seçim...

Artık, bu güzelim ülkenin altından kalkılamayacak başka maceralara sürüklenmesinin, güvenlik başta olmak üzere tüm politikaların kişisel egemenlik emelleri için iç politikaya popülist yaklaşımlarla alet edilmesinin önündeki tek engel milletin egemenliğine sahip çıkması…

İşte bu nedenle yaşadığımız günlerde çok daha büyük bir önem kazanan 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı kutlu olsun ve de tarih boyunca hep yumurta kapıya geldiğinde anlam ve önemini idrak edebildiğimiz milli egemenliğimiz, kendini kollamak ve korumak çabasındaki tek kişiye teslim edilmeyerek, çocuklarımız, torunlarımız ebediyete kadar mutlu olsun…

Bu kez gerçekten köprüden önce son çıkış…

Dr. H. Emrah Beriş; EGEMENLİK KAVRAMI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME,A.Ü. SBF Dergisi 63-1