Dr. Noyan UMRUK
Eline bir not mu sıkıştırıvermişlerdi birilerinin çok bilmiş danışmanları, yoksa birden heyecana kapılıp doğaçlama mı yapılmıştı…Bilinmez.. .
“…Neyi Ördünüz? Ördüğünüz bir şey yok… Hepsini biz yaptık…”
Sözü Gazi'ye bırakalım…
“Bak şimdi otur beni iyi dinle ‘cucuk’(Gazi’nin telaffuzu). Senin “neyi ördünüz” dediğin Cumhuriyetin ilk 15 yılının, ulusal kalkınma’nın altın çağı olduğunu sana hiç söylemediler mi ? Üstelik, biz, bu altın çağı Osmanlı’nın borçlarını öderken, borca, harca girmeden yaşattık ülkeye, büyüme hızımız, 1923-1938 arasında ortalama % 10, sanayileşme hızı ise % 19 dünya rekoru ile Japonya'nın önünde idi.
Haraç mezat sata sata bitiremediğin Etibanklar, Sümerbanklar, üç beyazlar, üçsiyahlar, yurdun her köşesindeki çimento, şeker, un fabrikaları... Milletçe canımızı dişimize takarak yaptık bunları…
Yurdu demir ağlarla örmek bizim idealimizdi, cucuk… Bu işi bilen tek kişi vardı ülkede. Demiryol kumandanı Behiç(Erkin) Bey. Bu yakın arkadaşımı Demiryolları Kurucu Genel Müdürü yaptık. Lojistik bir mucize yaratarak, Kurtuluş Destanımızın sayısız mimarlarından biri de, “O” oldu… Eskişehir’de raylar arasındaki kabrinin yanından geçerken trenler yavaşlayarak sirenleri ile onu selamlarlardı, cucuk…
10. yıl marşı hazırlanıp bana sunulduğunda bir mısra’ını değiştirdim. "Yurdun her bir tepesinde dumanlar tütüyor" yerine" Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan"ı yazıp, "Sizin emeğinizin karşılığı olarak bu mısra’ı değiştirdim" demem, eminim ona en büyük armağan olmuştu. Bizim emeğe saygımız böyleydi, cucuk…
Cumhuriyeti ilan ettiğimizde, misak-ı milli sınırı içinde 4. 559 kilometre demiryolu vardı, cucuk. Bunlar da Almanlarındı; ama İngiliz-Fransızlar işletiyordu. İşletme dili Fransızcaydı. Meslek, Türklere kapalıydı. Biz bunu Haydarpaşa ve İzmir limanlarıyla birlikte satın aldık, millileştirdik, cucuk…
Sakarya Savaşı başlamadan önce ağır toplar Kars'tan Afyon'a 3 ayda getirilebiliyor; Elazığ'dan kırık bir uçak, Ankara'ya ancak 2 ayda ulaştırılabiliyordu. Çünkü doğuya da, güneye de demiryolu yoktu. Doğu ve güneydoğu yok sayılmıştı.
Demiryolcu yetiştirmek için okul kurduk. Demiryolu, Ankara ve Ulukışla'da sona eriyordu. 1927'de Kayseri, 1930'da Sivas, 1931'de Malatya, 1933'de Niğde, 1934'te Elazığ, 1935'te Diyarbakır, 1939'da Erzurum'a ulaştık. Demiryolunun her ulaştığı şehir bayram ediyordu. Demiryollarımız Tatvan'a, Kurtalan'a, Nusaybin'e ulaştı. 1940 yılına varıldığında, mevcuda ilave 3. 208 km. yeni demiryolu yaptık. Anadolu gerçekten demir ağlarla örüldü. Ülke bütünlüğü sağlandı. Türkleri Anadolu'dan kovmak isteyenlere karşı cumhuriyetin temelinin harcını demirden attık, cucuk.
1920’de Eskişehir’i kurtarıp, “Cer Atölyeleri”ni, İngilizlerin elinden aldık. Kurtuluş’un, İngilizlerce sökülüp, imha edilen onbeşlik toplarının kamaları ve raylar orada yapıldı. 1925’e gelindiğinde, vagon ve özellikle lokomotif montajı yapacak 'montajhane', buharlı lokomotifler için kazan üretecek 'kazanhane', dişli ve tekerlek üretimi için 'çarkhane', köprü, makas, kantar, yol güvenliği için araç gereç üretecek atölyeler faaliyete başladı. 1961 yılına gelindiğinde, 27 Mayısçılar Türk işçi ve mühendislerinin şeref anıtı bu fabrikada 1915 beygir gücünde, 97 ton ağırlığında, 70 km/saat hız yapabilen ilk Türk buharlı lokomotifi, Karakurt'u yaptılar.”Cer” kuvvet demektir, cucuk. Buraları “Cumhuriyetin Kuvvet Üssü” yaptık. Cer atölyeleri, işçi sendikasının kurulduğu ilk işletmelerdendi, aynı zamanda…
Böylece demiryolları milletin oldu. Demiryolundan söz edilirken, gözleri yaşarırdı, demiryolcuların…
Zonguldak'ta çıkarılan kömürü, Karabük'te kurulan demir-çelik tesisleri ile kucaklaştırdık, cucuk…
Biz bütün bunları, sonradan adımı vererek beni çok mutlu ettikleri koca baraj gibi kendi paramız, mühendisimiz, işçimizle becerdik, yabancılarla değil, cucuk…Sizler, yıllarca Marshall yardımı ile oyalanıp, sonra da haraç mezat özelleştirmeler yapıp, mirasımızı yiyip, bitirmiş olduğunuzdan, şimdi, hızlı tren işine giriştiğinizde, Türkiye'nin ilk hızlı trenini İspanyol’lara sipariş etmekten başka çare bulamıyorsunuz, ne yazık ki…
Bizlerle yarışmaya kalkma cucuk!
Yapacağın işleri adam gibi yap! İlgilileri, bilgilileri planlı, programlı bir ekip olarak çalıştır! Biz bu işleri planlı yaptık, cucuk. Danışmanların sana “1. 5 yıllık Sanayi Planı”nı okusunlar. Ülkenin bilgi, emek, moral birikimleri, heyecanı nasıl harekete geçirilir, öğren! İlla da hemen hızlı tren yapacağım diye, acele ettirerek, sana yaranmaya zorlama onları! Pamukova’da, şimdi de Çorlu'da olduğu gibi onlarca insanın canına kıyılmasın! Lakin, geç de olsa öğütlerimden nasibini alabilecek misin bilmiyorum...
Daha sana anlatacak çok şeyim var ama, yerim kalmadı, cucuk…Söyle o çok bilmiş danışmanlarına, çiçeği burnunda bakanlarına neyi, niçin, nasıl yaptığımızı iyice bir çalışıp, sana anlatıversinler…Belki, örnek alırsın…”
Şimdi gelelim henüz yaşadığımız faciaya dönüşen tren kazasına…
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde bir yocu treni raydan çıktı… 5 vagon devrildi…
24 vatandaş yaşamını yitirdi, 341 vatandaş yaralandı…
Tekirdağ valisi “Kaza hava muhalefeti nedeniyle meydana geldi” dedi…
Kazanın yağmur nedeniyle menfez ile ray arasındaki toprağın boşalması sonucu yaşandığı ileri sürüldü…
Başbakanlık derhal kaza ile ilgili yayın yasağı koydu…
Ulaştırma Bakanı hattın bakımının en son Nisan ayında yapıldığını söyledi…
Hatların sürekli kontrolleriyle görevli TCDD memuru emektar yol bekçiliği sistemine son verildiği, bu işin özel sektör, taşeronlar aracılığı ile yürütüldüğü belirtiliyor…
Bakım için 11 Haziran'da çıkılan ihale ödenek tahsis edilmemesi nedeniyle seçimlerden üç gün önce iptal edildi…
Hemen başlatılan soruşturma sonucu iki makinist gözaltına alındı… 2004'de Pamukovada 41 kişinin ölümüyle sonuçlanan hızlandırılmış tren faciasından sonra da makinistler göz altına alınmıştı… Dönemin TCDD Genel Müdürü ise milletvekili oldu… Dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da, kazanın sorumluları ve istifa meselesi hakkındaki sorulara “Ben çok rahatım…” yanıtını vermişti…
Talihin garip cilvesi Binali Yıldırım'ın son başbakan olarak kendisine madalya takılarak görevini bırakması da yine bir tren faciası ile oldu…
Sonuç olarak bütün dünya da bu tür kazalar elbette olmaktadır… Ama yine bütün dünya da ihmal, işi savsaklama ve hatalı yönetim sonucu olup olmadığı ciddi biçimde soruşturularak siyasi, yönetsel ve teknik sorumlularına dokunularak, hem bu tür kazaların yinelenmemesi için önleyici bir ortam oluşturulmakta, hem de toplum vicdanı "Bak! Devletimiz hesabını soruyor..." diye düşünülerek bir nebze de olsa rahatlatılmaktadır…