Geçtiğimiz haftanın yazısını Heyecanlı bir sürecin başındayız. Kim öle kim kala… diye bitirmiştik. Oradan devam edelim.
Evet, 15 Temmuz ile tetiklenen sürecin henüz çok başındayız. Yakın tarihimizin belki de en kaotik, önceden tahmin edilmesi en zor sürecidir bu.
Cin şişeden çıkmıştır, Pandoranın kutusu açılmıştır. Türkiye, birdenbire, dünya çapındaki satranç tahtasının en kritik hamlelerinin yapıldığı, muharebelerinin yaşandığı/yaşanacağı bir coğrafyaya dönüşmüştür; belki Suriye veya Ukraynadan bile daha fazla… Zaten Türkiye gibi bir ülke söz konusuysa diğer çatışmalar birer teferruata dönüşür satranç oyuncuları açısından.
Sürüyle iç çatışmaya karşın genelde güç dengelerinin ülkesiydik biz. Ama artık güç gösterilerinin ülkesine dönüşüyoruz. Kıran kırana bir çatışma yaşanacağı bellidir bu coğrafyada.
Yakın gelecekten her şeyi bekleyebiliriz, tek bir şey hariç: istikrar.
***
Erdoğan 15 Temmuz gecesi yaptığı konuşmada darbe girişimini Allahın bir lütfu olarak değerlendirmişti, ilginç bir biçimde…
15 Temmuzdan sonraki 25 günlük döneme, hele 7 Ağustos Yenikapı Mitingine baktığımızda bu tespit doğru gibi gözüküyor. Erdoğan, yaşanan müthiş krizi müthiş bir fırsata dönüştürmüş gibidir. Yeni anayasayı, başkanlığı bırak, neredeyse saltanatı, hilafeti bile getirecek bir güce kavuşmuş gibidir.
Acaba?
Bu, Allahın lütfunu çok hafife almak olur! Toplumsal süreçlere pek uymadığı tarihte defalarca görülmüş fazlaca pozitivist ve determinist bir tespit olur.
Yavaş yavaş değil, hayal edemeyeceğimiz kadar büyük bir hızla işin rengi değişiyor. Herakleitosun ırmağı öyle coşkun akmaya başladı ki, bu akışa öznel güdülerle belirlenen noktalarda set çekmek olanaksız hale geliyor.
FETÖye karşı mücadele edeceksiniz, ama AKPyi ve son 15 yılı sorgulamayacaksınız…
FETÖ darbesini lanetleyeceksiniz, ama bu darbenin zeminini hazırlayan ve Cemaat ile AKPnin ortaklaşa kotardıkları Balyoz, Ergenekon vb. operasyonları geçiştirmeye çalışacaksınız… Bu düzmece davaların bütün savcıları suçlu değil midir?
Gülen tarikatının türlü şarlatanlıklarını (cinleri, büyüleri, kullaştırmayı, robotlaştırmayı, beyin yıkamaları, 1 dolarları vs…) ortalığa saçacak ve ipliğini pazara çıkaracaksınız, ama aynı karanlık zeminden beslenen ve toplumu/devleti bir ağ gibi sarmış olan daha onlarca tarikata, cemaate, tekkeye dokunmayacak, hatta onlarla kol kola gireceksiniz…
Bunların hepsi aynı yolun yolcusu (cumhuriyet ve laiklik düşmanları) değil midir? AKPnin gelmiş geçmiş yöneticilerinden, vekillerinden herhangi bir tarikatın müridi olmayan var mıdır? Kimin Nurcu, kimin Nakşi, kimin İskenderpaşacı, kimin İsmailağacı olduğunu tek tek sayalım mı?
FETÖnün TSK, Emniyet, MİT, yargı, eğitim kurumları içindeki yaygınlığına ilişkin ürkütücü oranları sayıp dökeceksiniz, ama Cemaatin AKP içindeki varlığının (ki bu noktada söz konusu olan bir sızma değil ortaklık/ittifaktır) üstünü örtmeye çalışacaksınız…
Cemaat itirafçıları ortalığa döküldü, gece geç vakitlere kadar TV programlarında uzman etiketiyle boy gösteriyorlar. Daha düne kadar FETÖ örgütünün en üst kademelerinde, istişare kurullarında, imam heyetlerinde yer almışlar, Gülenin dizi dibinden ayrılmamışlar; ama ne hikmetse sadece duymuşlar, geçerken görmüşler. Yine de iyidir konuşmaları, içinde yer aldıkları fosseptik çukurunu deşifre etmeleri…
Ama diğer itirafçıları da merakla bekliyoruz: Erdoğanlar, Güller, Arınçlar, Gökçekler, Topbaşlar ve diğerleri, haydi siz de itiraf etsenize bu cemaate nasıl kol kanat gerdiğinizi, nasıl ortak operasyonlar yaptığınızı, devletin bütün kapılarını nasıl ardına kadar açtığınızı, kamunun varlığını nasıl peşkeş çektiğinizi, el etek öpmek için nasıl sıraya girdiğinizi… Hangi günahlardan dolayı Allahtan, yediğiniz hangi haltlardan dolayı milletten af diliyorsunuz; bunları açıklasanıza Yenikapı halkına…
Ya anlı şanlı büyük burjuvazimiz… Bakın 50 yıl önce, amiral geminizin eski kaptanının evinde, zamanın MİT başkanının gözetiminde kurulmuş bu Cemaat. Pek saygıdeğer Koçumuzun torunları nasıl açıklayacaklar bunu? Bu kadar gerilere gitmeyelim, daha üç yıl önce Hocanın önünde nasıl el pençe divan durduğunuz, geçmiş olsun dilemek için nasıl birbirinizle yarıştığınız belgeli değil mi? Şimdi kalkıp üç beş orta burjuvayı feda edip sıyıracağınızı sanacaksınız… 50 yıldır biriktirdiğiniz sermayeniz, FETÖlerin himmetidir sizlere…
Ve ABD, CIA… Gülen Cemaatinin Amerikan devletinin ve CIAnın denetiminde olduğu, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede ABDnin beşinci kolu olarak örgütlendiği gün gibi ortada. 15 Temmuz FETÖ saldırısının ardında da CIA parmağı olduğu netleşmeye başlıyor.
Cemaat böyle; peki, diğer Amerikan işbirlikçileri, NATO yardakçıları… BOP Eşbaşkanları, ABD ile yapılan gizli anlaşmaların imzacıları, emperyalist planların taşeronu olarak Suriyede iç savaş kışkırtıcıları… Evrenler, Özallar, Çillerler, Ağarlar, Güller, Erdoğanlar ve diğerleri, bütün suçları FETÖye yükleyip şimdi vatansever mi kesileceksiniz? Anti-emperyalist bir Kurtuluş Savaşıyla kurulmuş bu ülkeyi adım adım Amerikan çiftliğine dönüştüren sizler değil misiniz?
Şimdi demokrasi nöbetlerinde kürsüleri işgal edeceksiniz, yıllanmış Amerikancılığınızı unutturmaya çalışacaksınız… ABD ile Rusya arasında oynanan masa tenisi maçındaki pingpong topu olabilirsiniz ancak.
Türk-İslam Mutabakatının Yeni Türkiye söylemiyle parantezi kapatmaya çabalayın bakalım. Biz de yüz yıldır sizin bin yıllık parantezinizi kapatmaya çalışıyoruz. Az kaldı…
***
Bütün bu suçlar ortaya dökülecektir, dökülmeye başlamıştır. Dedik ya, 15 Temmuzda Pandoranın Kutusu açılmıştır; ardı ardına çıkacaktır bütün kötülükler piyasaya.
Kutuyu kapamaya, cini tekrar şişeye sokmaya olanak yoktur. Yatıp kalkıp küfrettiğiniz Atatürkün posterini binalarınıza asarak, saraylarınızın önünde 10. Yıl Marşı çaldırarak, ortalığa döktüğünüz halka bayrak sallattırarak, mitinglerde Nazım Hikmet, Ahmet Arif şiirleri okuma cıvıklığıyla bu akışı durduramazsınız. Bu güzelim değerlere, simgelere düşmanlık yaparak on yıllardır hükmettiniz bu topluma.
Evet, Allahın lütfudur 15 Temmuz. Sadece FETÖyü bütün çıplaklığıyla ortalığa serdiği için değil. Bilumum FETÖleri yaratan bataklığı gün yüzüne çıkardığı için.
Tam bağımsız, demokratik ve laik bir ülkeyi, eşit ve kardeşçe bir toplumu ve bütün bu hedeflere ancak sosyalizme yönelerek ulaşılabileceğini vurgulayan, Türkiyeyi kurtarmaya aday bir Sol için Allahın lütfudur…
Bağımsızlık, laiklik, eşitlik, kardeşlik vurgularına hiç olmadığı kadar açıktır Türkiye halkı, bu lütfu iyi okuyup değerlendirmeyi becerebilecek bir Sol için.
Öte yandan, solcu geçinip de demokrasicilik oynayanların, ezilmişlik rantı yiyenlerin, biri bizi kurtarsıncıların, laikliği sulandıranların, bağımsızlığın/yurtseverliğin modasının geçtiğini söyleyenlerin, Cemaati, ABDyi, CIAyı ağzına almaktan çekinenlerin, hâlâ AKPyle iş tutmaya, Tayyipte keramet bulmaya çalışanların artık solcu/sosyalist olarak geçinemeyeceklerini çarpıcı bir biçimde gösterdiği için de Allahın lütfudur 15 Temmuz.
Tabi ki hiçbir şey kolay değil. Osmanlıda da oyun çok, Amerikada da. Sadece bir lütfa dikkat çekmek istedik. Bilindiği gibi, Birinci Dünya Savaşında Rus Çarlığının yenilgisi, Osmanlının hasta adama dönüşmesi, Japonyanın Çini işgal etmesi de birer Allah lütfuydu; değerlendirmeyi bilenler için…
Allahın lütfu Tayyipe terk edilemeyecek kadar değerlidir.