Bu memleket bizim!
John Reedin Dünyayı Sarsan On Gün adlı eserinden Sergei Bondarçukun aynı adla uyarladığı filmin ünlü sahnesini herkes bilir. Bir Menşevik ile bir işçinin polemiğini canlandıran sahne. Menşevik uzun uzun anlatmaktadır, işçi ise sürekli sormaktadır: Burjuvaziden mi yanasın, proletaryadan mı? Menşevik yine bir araba laf etmekte ama bir türlü işçinin sorusuna yanıt verememektedir.
İşçi temel çelişmeyi (kalın çizgiyi) yakalamıştır, tavrını almıştır ve dünyanın en net insanıdır. Menşevik ise kalın çizginin etrafında dolanmakta ve bir türlü yakalayamamaktadır.
Şimdi, günümüzün en kalın çizgisini çekmeye çalışalım: ABDden yana mısın Türkiyeden mi?
Bakın, kapitalizm, Türk devleti, Türkiye emekçileri, sosyalizm vb. demiyorum. En kalın, en kaba hattı çiziyorum ki, konum belirlemek çok daha kolay olsun...
Bu soruya Türkiyeden yanıtını veremiyorsan, geçmiş olsun. Senin bu halkın değerleriyle, birikimiyle, dahası yurtseverlikle, devrimcilikle, sosyalistlikle hiçbir ilişkin yok demektir. İpini koparmışsın, ipsiz sapsızsın! NATO generalleriyle de kol kola girersin, Amerikan bayrağı altında da devrimcilik taslarsın, halka kurşun da sıkarsın, her haltı yersin… Seninle işimiz olmaz.
Soruya Türkiyeden diye yanıt verebiliyorsan, canım ciğerimsin. Şimdi gel konuşalım, kalınlıkları inceltelim, kabalıkları kibarlaştıralım, bulanık kalan noktaları netleştirelim.
Türkiyedeki mevcut Erdoğan-AKP iktidarının devamının ülkeyi ve toplumu emperyalist müdahalelere karşı zayıf düşürüp düşürmediğini konuşalım, örneğin…
Erdoğana anti-emperyalist payesi vermenin doğru olup olmadığı konusunu da netleştirelim, kafa karışıklıklarına meydan vermeyelim, örneğin…
Anti-emperyalizm ile milliyetçiliğin farkı konusunu da konuşup inceltelim, örneğin…
Anti-emperyalizm ile laiklik, anti-emperyalizm ve laiklik ile sosyalizmin ilişkisi konularını hem tarihsel hem kuramsal hem de pratik olarak tartışalım ve belirleyelim, örneğin…
Anti-kapitalist olmadan anti-emperyalist olunmaz tezi ile anti-emperyalist olunmadan anti-kapitalist olunmaz tezini şöyle bir kapıştıralım, örneğin…
ABD emperyalizminin Ortadoğudaki planları nedir, hangi araçları kullanmaktadır, bu planlara ve araçlara karşı nasıl mücadele edilmelidir, bunları netleştirelim, örneğin…
Örneğin, örneğin, örneğin… Bilumum taktiksel incelik… Bütün bunları aynı hedefe kilitlenmiş insanlar olarak tartışalım. Bizim safın entelektüelleri ve kuramcıları olarak kalınlıkları inceltelim, oya gibi işleyelim...
Ama dediğim gibi, önce en kalın hattın neresinde (orasında mı, burasında mı) olduğuna karar verecek kişi. Stratejik yığınağını nereye yapacak? Kimin adamı olacak? Silahı nereye doğrultacak? Buna karar verecek öncelikle.
Eğer veremezse, hayat onu dışlar (çünkü kalın hattı hayat belirler; kalın hat nesneldir). Daha kötüsü karşı safa sürükler. O zaman yaptığı incelikler emperyalizmin incelikleri olur, Amerikanın incelikleri olur.
Yazık olur!
Halkımız çok şeyi affeder, ama vatan hainliğini affetmez. Bu da halkımızın kalın çizgisidir.
Zaten bu nedenle devireceğiz o Tayyipi… ABDnin devirmesi Tayyipin kurtuluşudur. O hesabı emekçi halk kesecek; o kesmedikçe kesilmiş olmayacak.
***
Aslında, kendisine sosyalist ve solcu diyen bir kişi ile böyle bir tartışma yapmak bile abes olmalı. Sosyalist kişi böyle bir tartışmanın muhatabı olmaya son derece sert tepki göstermeli.
Örneğin Deniz Gezmiş veya Mahir Çayana ABDden yana mısın Türkiyeden mi? diye sorulabilir mi? O gençler memleket sevdası uğruna canlarını verdiler. İdam sehpasında Kahrolsun Amerikan emperyalizmi! diye haykırdılar. ABDnin ve NATOnun kurduğu kontrgerilla timlerinin operasyonlarında katledildiler; tıpkı Che gibi.
Hikmet Kıvılcımlıya, Mehmet Ali Aybara, Behice Borana, Mihri Belliye böyle bir soru sorulabilir mi? Sormaya kalksan dayak yersin! ABDye ve işbirlikçilerine karşı mücadeleye bir ömür verdiler.
Siz hiç, Türkiye sosyalist hareketinin bu anıt isimlerini, NATO generalleriyle kol kola hayal edebilir misiniz? Amerikan bayrağı altında operasyona katılan (veya ne yapalım, başka çare yoktu diyen) bir Deniz/Mahir düşünebiliyor musunuz?
Hele günümüzde… Amerikan emperyalizmi bütün Ortadoğuyu bir kan gölüne çevirmişken… Ülkeler işgal edilip, ülkeler bölünürken… Amerikan ajan örgütlenmeleri Türkiyede operasyon üzerine operasyon düzenlerken… Kâh IŞİD, kâh TAK, kâh PKK adı altında bombalar patlatırken… Hatta darbe girişimlerinde bulunurken, Meclisi bombalarken… Her türlü küstahlığı ve aşağılamayı yaparken…
Bu Erdoğan ile ABDnin çatışmasıymış, bizi ilgilendirmezmiş, birbirlerini yesinlermiş…
Bu memleket bizim, emekçilerin, arkadaşım… Tayyip gibilerinin değil… Bu memlekette Amerikan ajanları cirit atamamalı. Operasyon düzenleyememeli. Bomba patlatamamalı. Küstahlık yapamamalı. Bu işleri yapanlar karşılarında en başta sosyalistleri bulmalı. ABDyle, emperyalistlerle -hangi gerekçeyle olursa olsun- işbirliği yapanlar en başta sosyalistler tarafından teşhir edilmeli, lanetlenmeli.
Bu memleket bizim; emek verenlerin, can verenlerin… Bu memleket bizim, kahrolsun emperyalizm!