Türkiye kumpasta. Türkiye çok zayıf bir durumda, hamur gibi…
Bunun Türk devletinin krizi olduğunu, sosyalistlerin ve emekçilerin sorunu olmadığını, hatta devrimciler açısından olumlu olduğunu söyleyenler çıkabilir.
Bunlar emperyalizm çağında -ister sosyalist ister ulusal demokratik karakterde olsun- devrimlerin nasıl gündeme girdiğinden bihaberdirler. Hâlâ 19. yüzyıl Avrupasında yaşadıklarını sananlardır.
Emperyalizm çağında devrimler daima ülkeyi kurtararak gerçekleşir; emperyalizmin boyunduruğundan kurtararak… Bu topyekun kurtuluşa hangi sınıf damgasını vurursa, devrimin karakterini de o belirler. Ülkeyi kurtaran devrimini de yapar.
Çağımızın bütün büyük devrim pratikleri (Sovyet devrimi, Çin devrimi, Kore, Vietnam vb devrimleri, Türkiye devrimi…) incelendiğinde bu nitelikleri apaçık gözükür.
Yakın dönemde sıkça yaşanan emperyalizmin turuncu devrimleri ve yalancı baharları ile gerçek devrim hareketleri arasındaki temel fark da budur.
Birinciler ülkeyi yıkarken, ikinciler ülkeyi kurtarır.
Bugün Türkiye yıkılıyor ve kurtarıcısını arıyor.
***
15 Temmuz sadece bir darbe değil, aynı zamanda bir kumpastı da. İlk bakışta hedefi yıkmak olarak gözükebilir; ama asıl hedef teslim almaktı.
Olay bir darbe ve yıkma eylemi olarak analiz edildiğinde sadece Cemaat gözükür. Ama olayı, yüzeyde görülen darbe ve yıkmayı da kapsayacak biçimde bir kumpas ve teslim alma eylemi olarak kavradığımızda, Cemaatin arkasındaki emperyalizmin çirkin suratını da fark edebiliriz.
Teslim almak, yıkmanın en ağır biçimidir. AKP iktidarı ABD emperyalizmi tarafından teslim alınmıştır. Meselesi ülkeyi değil kendi iktidarını kurtarmak olan AKP ve Erdoğan kliği, sopanın ucu gösterilerek tehdit edilmiş ve teslim alınmıştır.
Ve teslim alınanlar, şimdi doludizgin yıkmaya başlamışlardır. Ülkenin zaten 15 yıldır iyice zayıflatılmış, direnci kırılmış, içi boşaltılmış bütün kurumları, AKP marifetiyle yıkılmaktadır bugün.
Ne güzel! Kendileri yıkmıyorlar. Sözde yıkmak istedikleri, kendini kurtarmak için, onlar adına yıkıyor!
Teslim alınanlar, ülkenin bütün kurumlarını -teslim alanlar adına- teslim alıyor. Ahmaklaştırılmış halk da bunun kitle desteğini oluşturuyor.
Dört başı mamur bir turuncu devrim yaşanmaktadır bugün güzel ülkemizde.
A planı Cemaat darbesiydi. Başarıya ulaşamadı mı yoksa bilinçli olarak erken doğurtulup başarısızlığa mı mahkum edildi, orasını bilemeyiz. Ama hızla B planının yürürlüğe sokulduğu anlaşılıyor.
Biz turuncu devrimi ahmak solculardan bekliyor ve buna karşı donanıyorduk; ama turuncu devrimi ahmak sağcılara yaptırıyorlar.
Demek ki Hazirandan ders almışlar. Sol görünümlü bir turuncu devrimin ellerinde patlayacağını, Türkiyenin aydınlık yüzünün, laik cumhuriyetçilerinin ve sosyalistlerinin olaya el koyacağını, o turuncuyu kızıla çevirebileceklerini, Gezinin Hazirana dönüşebileceğini kavramışlar. Hiçbir şey yapamadıysak bunu becermişiz sosyalistler ve cumhuriyetçiler olarak, az şey değil…
Ama sağcılara, AKP tabanına yaptırılacak bir turuncu devrime hazırlıklı değildik ve bugün demokrasi nöbeti adı altında yapılan budur.
AKP önderliğindeki demokrasi nöbetleri kime karşı tutuluyor? ABDye ve emperyalizme karşı değil. Lafta öyle belki ama aslında FETÖye karşı da değil. FETÖ bahane edilerek TSKya karşı tutuluyor demokrasi nöbetleri.
Böylece muhafazakar kitleler turunculaştırılırken, Türkiye de hamurlaştırılıyor. AKP iktidarının ve Erdoğanların politikasıdır bu ve tam da ABDnin istediği şeydir.
***
Emperyalist taleplere ve dayatmalara karşı son derece dirençsiz ve her türlü emperyalist müdahaleye açık bir durumdadır bugün Türkiye.
Peki, bu durum tersine çevrilemez mi? Türkiye toparlanamaz mı? Öyle gözüküyor ki, her biri bir öncekinden daha yıkıcı tehlikeleri yaşaya yaşaya becereceğiz toparlanmayı Türkiye toplumu olarak.
Dayanacağımız kuvvet, Gezinin bir turuncu devrim olmasını engelleyen ve onu Haziran Ayaklanmasına dönüştüren kuvvettir öncelikle. Tabii, bu kuvveti etkili bir politik güce dönüştürecek siyasi önderliği oluşturmayı becerebilirsek. Yine anlaşılıyor ki, birleşe birleşe değil, elene elene oluşacak bu siyasi önderlik.
Yaşadığımız musibetlerin esas kaynağı olan ABD emperyalizmini göz ardı eden ve anti-emperyalizmi politik gündeminin baş köşesine yerleştirmeyenler elenecek.
Ortaçağ kalıntılarının kökten tasfiyesi ve bilimsel düşüncenin toplumsallaştırılması anlamındaki gerçek laikliği, emekçi aydınlanmasını sulandıranlar ve küpeşteden atanlar elenecek.
Demokrasicilik oynayanlar elenecek. ABDnin beşinci kolu FETÖnün darbe girişiminden bir hafta sonra, içinde ne ABDnin ne emperyalizmin ne Cemaatin ne de laikliğin geçtiği şu rezalet bildiriyi yazıp imzalayanlar örneğin…
Linkini veriyorum, isteyen baksın: