Erdoğan-AKP iktidarı Kuzey Suriye harekâtını neden yapıyor? Hangi ihtiyaçtan kaynaklanıyor bu operasyon?
Açıklanan somut hedef, Fırat’ın doğusundaki Suriye sınırı boyunca YPG’ye karşı 30 km derinliğinde bir güvenli bölge oluşturmak.
YPG-PKK yapılanmasını tamamen yok etmek gibi bir hedef var mı? Mevcut operasyonun değil ama uzun vadede böyle bir hedefin bulunduğu söylenebilir.
Öte yandan duruma göre Suriye’nin kuzeyinde kalıcı olabileceğinin sinyallerini de veriyor AKP iktidarı. Fetih söylemleri dile getiriliyor. Suriye’nin meşru iktidarı Esat yönetimi ile ilişki kurulmazken “Suriye Milli Ordusu” adı takılan ÖSO adlı terörist artıklarıyla ortak hareket edilmesi, bu haksız hedefin göstergelerinden biri.
Erdoğan iktidarı bu hedeflere ulaşmak için hangi stratejiyi izliyor? Her zamanki stratejisini: ABD’yi Suriye’de YPG ile değil kendisiyle işbirliği yapmaya ve dolayısıyla Türkiye’deki iktidarını da desteklemeye ikna etme stratejisi. Kısacası ABD taşeronluğuna devam stratejisi.
Eğer böyle olmasaydı, ABD’ye Suriye’de ve içte net tavır alınır, pazarlık bırakılır, Rusya-İran hattı ile -göstermelik değil gerçekten- işbirliği yapılır, Esat yönetimi ile ilişkiye geçilip sahada ortak hareket edilir ve ÖSO denen terörist takımı terk edilirdi. AKP iktidarı böyle bir politik hattan uzak duruyor.
ABD için ise fazla bir sorun yok. Hem Türkiye’yi hem de YPG’yi kendisine daha fazla muhtaç etme stratejisi izliyor. İki tarafa da sınırlar koyuyor, ek sorunlar çıkarıyor (örneğin IŞİD’in Türkiye’nin kucağına bırakılması, ekonomik krizi derinleştirecek dış müdahaleler); iki tarafın biri diğerini yok etmeden birbirlerini zayıflatması işine geliyor.
Kabaca durum böyledir. Erdoğan iktidarının, bırakın anti-emperyalistliği, anti-Amerikan bile olmadığını görmek gerekir. Tek derdi vardır Erdoğan ve şürekâsının: Aşınmaya yüz tutan iktidarlarını korumak, ülke içindeki muhalefeti susturmak, dağılan tabanlarını ve kitle desteğini yeniden toparlamak.
Erdoğan’ın Suriye operasyonunun şu andaki politik hedefi budur. Somut bir “beka sorunu” çıkarıp içte “milli birlik” sağlamak. “Milli birlik”ten kastın Erdoğan iktidarının devamı olduğunu söylemeye gerek yoktur herhalde.
Bu bıçak sırtı strateji başarıya ulaşabilir mi? Ana muhalefetin tüm çapsızlığına, gerçek sol bir muhalefetin tüm zayıflığına karşın başarılı olacağını sanmıyorum. Çünkü hem bölge ve dünya konjonktürü böyle bir stratejinin uzun süreli olmasına elvermiyor hem de AKP-Erdoğan iktidarı Türkiye halkı üzerindeki etkisini geri döndürülemez biçimde yitirmiştir artık.
Fakat Erdoğan da mecburdur bu yamalı bohça stratejisine. Gittiği yere kadar… Ne kadar giderse Türkiye o kadar bataklığa batacaktır, o kadar bağımsızlığını yitirecektir, o kadar yeni belalara maruz kalacaktır, halkımız da o kadar çile çekecektir. Hele fetih hedefi, Türkiye’nin Ortadoğu bataklığına, hem de haksız bir pozisyonda, sonu gelmez biçimde batması anlamına gelecektir.
Türk devletinin şoven-milliyetçi kanadı (politik sözcülüğünü Bahçeli ve Perinçek yapıyor) Erdoğan’ın stratejisini görmüyor mu? Yaptıkları uyarılardan ve ayar çabalarından gördükleri anlaşılıyor. Fakat onlar da Erdoğan’a mecburdurlar. Son 4-5 yıldır Erdoğan onlara mecburdu (Perinçek bunu “Türkiye Erdoğan’ı teslim aldı” diye ifade etmişti). Bugün ise onlar Erdoğan’a mecbur. Çünkü bir iktidar seçeneği değiller; Erdoğan giderse onlar da gidecektir. İktidarın bunca rezaletine ve halk düşmanı uygulamalarına karşın kraldan çok kralcı olmalarının nedeni budur. Erdoğan’ı anti-emperyalist ve anti-Amerikan gibi göstermeye çalışıyorlar ki, iktidar ile yaptıkları anlaşmanın kabul edilebilir bir gerekçesi olsun.
Peki, Türkiye emekçi halkının çıkarları hangi stratejiden yanadır? Kısaca toparlayalım:
- Komşularımızla anti-emperyalist (en azından anti-Amerikan) temelde işbirliği.
- Kürt sorununun eşitlik, özgürlük, kardeşlik temelinde, emperyalistleri bulaştırmadan barışçı yollarla çözümü için çaba sarf etmek.
- Hem ülkeyi her türlü belaya açık hale getiren zayıf karnı oluşturan hem de halk düşmanı uygulamaların odağı olan AKP-Erdoğan iktidarından ivedilikle kurtulmak.
Hayal mi? Bugün öyle gibi gözüküyor; çünkü bu stratejiyi hayata geçirecek güçlü bir odak bulunmuyor. Fakat göreceğiz, bu strateji kendini dayatacaktır, eğer toplum olarak dağılıp gitmek istemiyorsak. Hatta son harekât bile giderek bu seçeneğin güçlenmesi sonucunu verecektir. Karamsarlığa kapılmayalım.