Türkiye nasıl bölünüyor?

Ender Helvacıoğlu

Vatan bütünlüğü, ortak vatan gibi sorunlar bağlamında, Türkiyenin siyasi tarihinden damıtarak çıkarabildiğimiz tunç kanunlarını sıralayalım:

- Milliyetçilik böler; anti-emperyalizm ve yurtseverlik birleştirir.

- Ortaçağ kalıntıları böler; demokrasi (feodal ilişkilerin tasfiyesi anlamında) birleştirir.

- Şeriatçılık, dincilik, İslamcılık böler; laiklik ve aydınlanmacılık birleştirir.

- Osmanlıcılık, saltanatçılık böler; cumhuriyetçilik birleştirir.

- Muhafazakârlık ve gericilik böler; devrimcilik ve ilericilik birleştirir.

- Sermaye böler; emek birleştirir.

Bunlar Türkiyenin yüz yıllık cumhuriyet tarihinden çıkan, binlerce olgu ile kanıtlanmış toplumsal yasalardır.

Türkiye milliyetçilikte ne kadar koyulaştıysa, ortaçağ ilişkilerine ne kadar teslim olmuşsa, ne kadar dincileşmiş, muhafazakârlaşmış, gericileşmiş ve kapitalistleşmişse, o kadar bölünmüştür.

Bizim gibi ülkelerin tunç kanunlarıdır bunlar ve bu kanunların en net biçimde kanıtlandığı coğrafyaların başında da Türkiye gelir.

Türkiyeyi yönetenlerin en anti-emperyalist olduğu dönem, milliyetçilikten, şovenizmden en uzak olunduğu dönemdir.

Yurtseverlik ile milliyetçilik arasında ters orantı vardır.

Türkiye tarihinde ilkel milliyetçi, şeriatçı, tarikatçı, gerici olup da, aynı zamanda yurtsever ve anti-emperyalist olan bir siyasi akım var mıdır? İranda, Mısırda olabilir belki, tam bilemiyorum; ama burası Türkiye. Türkiye tarihinde yoktur.

Türkiye tarihindeki sınıf mücadelelerinden çıkan birbirine zıt iki paket var:

Biri bölücülüğün paketidir: Milliyetçilik, şeriatçılık, İslamcılık, Osmanlıcılık, gericilik, kapitalistlik…

Diğeri birliğin paketidir: Anti-emperyalizm, yurtseverlik, laiklik, cumhuriyetçilik, kardeşlik, devrimcilik, eşitlik, emekçilik…

Muhafazakârlık ve dincilik ile kardeşlik ve ortak vatan arasında ters orantı vardır.

Laiklik elden giderse vatanın bütünlüğü de kalmaz. Türkiyenin aydınlanma birikimi ülkenin bütünlüğünün de teminatıdır. Bir an için Cumhuriyet mitinglerinde, Gezide ayağa kalkan kitlelerin olmadığını düşünelim; ülke çoktan paramparça olmuştu. Böyle bir toplumsal birikime sahip olmayan ülkelerin kısa sürede ne hale geldiklerini görüyoruz.

Vatan, halka şiddet uygulayarak, milli düşmanlıklar körükleyerek değil, laiklikle, demokrasiyle, yurtseverlikle, kardeşlikle savunulabilir.

Bu tarihsel olgulara çalım atılabileceği sanılmasın. Bunu ne gerici iktidar sahipleri ne de yeni yetmez ama evetçiler başarabilir.

***

Bugün Türkiyede milliyetçi, şeriatçı, dinci, Osmanlıcı, muhafazakâr, gerici ve emperyalizme göbekten bağımlı bir iktidar var. Halkın, kentlerin üzerine tankla-topla gidiyor, şiddet uyguluyor. Sözde gerekçesi ise vatanın bütünlüğü (Bunun PKKya karşı bir vatan savaşı olmadığını defalarca yazdığım için tekrar etmiyorum).

Ama Türkiye hiç bu kadar bölünmemişti! Hiç bu kadar ortak vatan duygusundan uzaklaşılmamıştı.

Cizreyi, Suru, Silopiyi, Şırnakı haftalarca abluka altına alıp, tanklarla bombalayıp yerle bir ederek vatanla bütünleştirdiğinizi mi sanıyorsunuz?

Cesedi bir hafta boyu sokak ortasında kalan ananın çocuğunun vatanla bütünleştiğini mi sanıyorsunuz?

Yaralı halde günler boyu bodrumlarda kalıp, ambulansın girmesine izin verilmeyip kan kaybından ölen insanların akrabalarının, arkadaşlarının vatanla bütünleştiğini mi sanıyorsunuz?

Siz, bütün bu şiddet sayesinde Kürtlerin vatanla bütünleştiğini mi sanıyorsunuz?

***

Bugün Türkiye halkının baş düşmanı AKP iktidarıdır.

Emperyalist tahakküme ve planlara göğüs de gerilecekse, ortak vatanın bütünlüğü de sağlanacaksa, laiklik de savunulacaksa, eşitlik, özgürlük de getirilecekse, emeğin iktidarı da hedeflenecekse, AKP iktidarının, AKPnin dayattığı rejimin halk inisiyatifiyle alaşağı edilmesinden geçmektedir bütün bunların yolu.

Bu tespit yeni değil, on yıldır böyle. İnce analizler yapmaya da gerek yok; yanıtı zaten emekçi halk vermiş: Son on yılda görülmemiş kitle hareketleri yaşandı. Bu ilerici halk kalkışmaları kimi hedef aldı?