Henüz çok genç olmasına rağmen ameliyat masasına oturmaya çoktan karar vermişti. Son zamanların tüm dayatmalarını uygulamaya oldukça hevesliydi. Umurunda değildi... Ne yüzündeki kendine has olan o gülüşü ne de her şeyiyle kendine ait olan o özgün mimikleri hiç de umurunda değildi.
Güzel olması gerekiyordu; kendini bu derin ve güçlü arzudan geri koyamıyordu. Ne de olsa etrafındaki her şey kendini buna itiyordu; televizyon, tüm sosyal medya araçları, plaza insanının konuştuğu güncel meseleler vs...
Plan belliydi: Önce, rinoplasti operasyonuyla aslında hiç de büyük olmayan burnunu küçültüp, azımsanmayacak derecede de yukarı kaldırtacaktı. Ayrıca, burun tabanları daralacak, burun delikleri de küçültülecekti. Daha sonrasında sıra gözlerine gelecekti. Blefaroplasti ile göz kapaklarını kaldıracak, kendini olabildiğince badem göz yapacaktı. Bu işlemi yaptırırken elbette ki kaşlarını atlayamazdı. Kaşlarının dış-uç kısımları yukarıya doğru kaldırılacaktı. Ek olarak, kaşlarını microblading yöntemiyle yeniden çizecekti. Gözler ve kaşlar bu denli değişirken çene ve elmacık kemiklerine dokunmadan olmazdı. Daha belirgin hatlara sahip olmak adına çenesine ve elmacık kemiklerine dolgu yaptıracaktı. Muhakkak dolgu yaptırması gereken bir başka yer ise dudaklarıydı. Dudak sınırlarını daha da göze çarpar hale getirmek ve daha simetrik bir görünüm için dudaklarını hyaluronik asit ile şişirecekti. Son olarak da pahalı bir yüz germe operasyonuyla kendine güzel bir cila vurarak pürüzsüz bir yüze sahip olacaktı.
Sahiden de son derece simetrik ve dikkat çekici bir görünüm kaçınılmazdı. Hele bir de bu operasyonlardan sonra en pahalı makyaj malzemelerini ve bakım kremlerini de kullanmaya başlarsa havasından geçilemezdi.
Fakat, kaçırdığı bir nokta vardı. Herkes aynıydı... Sokakta rastladığı çoğu insan artık böyleydi. Birbirinin aynısı kalkık burunlar, aralarında hiçbir fark bulunmayan badem gözler her yerdeydiler. Sosyal medya alanında gördüğü her kaşın aynı kalemden yapılmış olduğu belliydi. Çeneler aynı sivrilikteydi... Elmacık kemikler herkeste aynı şekilde çıkıktı... Belliydi, en pahalı yüz bakım ürünleri son hız tüketiliyordu. Herkesin yüzü aynı sıkıcılıkta pürüzsüzleşmişti.
Bilmiyordu; bu derece pürüzsüzlük tehlikeliydi. Bir nevi insanoğlunun robotlaşmasının yavaş yavaş yüz bulmuş haliydi. Mimiklerin yok olması, gülüşlerin aynılaşması korkunçtu. Dudaklar, son sürat dolgu malzemeleriyle doldurulurken bir taraftan da insanın içi boşaltılıyordu. Ruhsal ve zihinsel gelişimden ziyade dış görünümün bu denli önemsenmesi ve abartılması demek insan türünün kendini diğer canlılardan farklı kılan çoğu özelliğini yitirmesi demekti.
Pürüzsüz yüzler, belki de 21. yüzyılın en büyük çirkinliklerinden biriydi.