Aydın, somut olayların üstüne yükselip, soyut düzeyde düşünülebilen, toplumun yapısal meseleleri ve değerleriyle meşgul olup, başlıca sosyal, ekonomik ve politik gelişmeleri değiştirebilen, genellikle kabul edilmiş açıklama tarazları ve varsayımları tahlil ve tenkit edebilme, bunlara bir şey katabilme veya hiç olmazsa, bu görüşleri yürütebilme gücüne sahip kimselerdir.
Aydınlar hakkında söylenecek çok husus var. Bu niteliklere sahip aydınlar elbette bulunuyor. Ancak, bin bir güçlükler içerisinde görevlerini yapıyorlar.
Ya hapse gidiyorlar ya da cezalandırılıyorlar. Her nedense bir de aydın geçinenler var. Yani sahte aydınlar.
Eleştiri en doğal haktır. Çünkü, eleştiri yanlış giden hususları düzeltebilir. Yanlışı düzeltmek her aydının temel sorumluluğundadır.
Aydın, değerlendirmeyi, yorumlamayı ve sonuca gitmeyi en iyi bilendir. Bu sorumluluktan hiç kimse kaçamaz. Ulusal ve toplumsal sorunlar aydını harekete geçiren hususlardır.
Atatürk dönemi hariç, aydın olarak bilinenler sorumluluklarını yerine getiremiyorlar.
Bu durum da sosyo-ekonomik alanda birtakım sorunları beraberinde getirdi. Bunun hesabını da elbette bir yumak halinde büyüyen sahta aydınlar vermelidir.