Bugün özellikle kültür eserleri ve televizyon, geçmişin aksine eleştirel bakış açısı sunmuyor.
Bir gelecek vizyonu sunmuyor. Hatta bu eserler bireysel yetenek ve yaratıcılığı yansıtmazlar.
Onlar piyasada satılmak, kitleleri eğlendirip kontrol altında tutmak amacıyla kitlesel üretilirler.
Hatta Marcuse, kültür endistrüsünün tekelci sermayeye yeni pazarlar sağlama, tüketimcilik, maddiyatçılığı sürdürme ve kapitalizme karşı eleştiri ve hoşnutsuzlukları engelleme aracı olarak yanlış ihtiyaçlar doyurma biçimlerini aşılatmaya çalışılır. Modern insanının haz ve lüksü devam ettirilmeye özendirilmeye çalışılıyor.
Sadece televizyona değinmek istiyorum. Özellikle 1980lerde Dallas dizisiyle başlayan bu sürecin günümüzde halen çeşitli yerli dizilerle devam etmesi üzücü bir husustur.
Özellikle, bu diziler halkı çeşitli sorunlara karşı duyarlılığını azalttığı için bir afyon etkisi gösteriyor. Hiçbir kültürel değeri olamayan bir Brezilya filminin gösterimde olduğunda sokakların boş olduğu hafızalardan silinmiş değil.
Bu tür dizilerin afyon etkisi yaratması bir yana, eğitim açısından önemi olan biliş ve duygu üzerindeki etkisine değinmek istiyorum.
Bu tür diziler sorunlara duyarlılığı azalttığı için bireylerin problem çözme yeterliliğini azaltmaktadır. Tabii ki, duyarlık gelişmeyince bireylerde empati gelişmiyor.
Problem çözme düşüklüğü, bireylerde karar verme mekanizamasında yetersizliğine neden oluyor.
Bu durum, beraberinde bağımlı bir kişilik gelişimine neden oluyor. Böylece kişi bireyselleşemiyor.
Bireyselleşemeyen kişi de düşünce, duygu ve davranışlarını yaşayamıyor.