İnsanın insana özgü güçleri, akıl ve sevgidir. İnsan bu güçlerini geliştirip, optimum bir özgürlüğe ve içsel bağımsızlığa kavuşur.
Konuyu detaylandırmadan önce; özgürlüğünü ve bağımsızlığının birey açısından önemine değinmek gerekiyor. Elbette, özgürlük kişinin birey olmasından bağımsız düşünülemez. Birey olan kişi seçimlerini özgürce kullanandır.
Bu seçim bireysel toplumsal, ekonomik ve siyasi olabilir. Kişi, bireyleşme ve özgürleşme ile kendi tutum ve ilgi ve benzerlerini yaşayabilir. Yani kendisi olabilir. Kendisi olan bireyin kendisini yaşaması ve gerçekleştirmesi kaçınılmazdır. Bilindiği gibi; kendini gerçekleştirme insanların temel güdülerinden olduğu kabul edilmektedir.
Kuşkusuz, kişinin akıl ve sevgi güçleri gelişmeden özgürlük ve bağımsızlık gerçekleşemez. Akıl güçlerinin gelişiminde kalıtımsal nitelikler kadar çevresel koşullar da önem taşımaktadır.
Başka bir ifadeyle, ailenin sağladığı olanakların anında okullar da belirleyici bir role sahiptir. Zira, öğretmen problem çözme yeteneğini, düşünme yeteneğini yaratıcılığı okul sıralarında edinmektedir.
Problemlerin çözümü konusunda bilgi sahibi olmayan özgür olabilir mi? Yine, sorunlar hakkında alternatif çözüm üretemeyen kişiler yaratıcı olabilir mi?
Diğer taraftan, özgürlük ve bağımsızlık için sevgi önemli bir yer tutmaktadır. Sevgi duygusunun gelişiminde ebeveynlerin sağlayacağı ortam önem taşıyor. Ancak, bu hususta sorunlarımız bulunuyor. Ancak, aile içi şiddetin halen hüküm sürdüğü ülkemizde bu anlayışı geliştirmek zor görülüyor.
Yine, bazen varlığına tanık olduğumuz akran zorbalığı, madde kullanımının yaygınlaşması ve otoriter öğretmen tutum ve davranışları sevgi tohumlarının gelişmemesi; dolayısıyla öğrencilerin özgürleşmesi beklenebilir mi?