Kültürel sermaye

Hasan Güneş

Kültürel sermaye; bir anlamda gücü bulunduranların eğitim yoluyla ailelere ve dolayısıyla bireylere aşıladığı yapıdır.

Aslında gücü elinde bulunduran küresel güçler ve yerli işbirlikçiler kültürlerini yeniden üreterek sömürgeci emellerini sürdürmek istiyorlar. Başka bir ifadeyle, küresel güçler kültürü meta haline getiriyorlar.

Kültürün meta haline gelmesi, küresel güçlerin ve yerli işbirlikçilerinin kârlarını artırmaları anlamına gelmektedir. Bunu yaparken, düşünceyi ve davranışı kültürel sermaye doğrultusunda yeniden oluşturarak yapıyorlar.

Küresel güçler, düşünce ve davranışı oluşturmada eğitim ve kitle iletişim araçlarından büyük ölçüde yararlanıyorlar. Televizyon bunlardan biridir.

Özallı yıllardan sonra "Dallas" dizisiyle başlanan bu süreç giderek hız kazandı. Bugün gösterimde olan programlar toplumsal sorun odaklı olmaktan ve bireysel gelişmeyi sağlayıcı olmaktan çok uzaktır. Bir zamanlar gösterimde olan reyting uğruna gösterilen Biri Bizi Gözetliyor programı özel hayatı ve dolayısıyla insan haklarını hiçe sayıyordu.

Diğer taraftan, bugünlerde gösterimde olan evlilik programları televizyonlarda yer alıyor. Evlilik gibi önemli bir kurum basite, birkaç dakikalık sürece indirgeniyor.

Aslında, gerçek anlamda bireyi düşündüren eğlence ve toplumsal sorunlara odaklı ve bireyin yaratıcılığına yarar sağlayan programlara yer verilmelidir. Ancak, maalesef bu duruma tanık olmak imkansız.

Oysa ergenlik dönemlerimizde yaratıcılığı özendiren dizilere tanık olduk. Öyle ki, ilk cep telefonlarını ve elektronik kapıları vb. o dizilerde gördük. Yine aynı dönemler aile içi ilişkilerin daha nasıl sağlıklı olacağına dair televizyon programlarına tanık olduk.

Oysa günümüzde bu tür programları izlemek hayalden öteye gitmez. Çünkü uluslararası sermayenin amacı halkı toplumsal, ekonomik ve siyasal sorunlardan uzak tutarak onları yönetmektir.