Akılcılaşma sürecinin özü, toplumsal aktörlerin kişisel olmayan ilişkiler bağlamında çevrelerimizdeki dünya üzerinde daha fazla denetim kurmak için bilgiye giderek daha çok başvurmalarıdır.
Gerçekten, aile içi eğitim yetersiz, çocuklarımız tesadüfen büyüyor. Öyle ki aile içi şiddetle karşılaşmak mümkün.
Maalesef, halen ailelerde geleneksel çocuk yetiştirme yöntemini görmekteyiz. Bu hususta ya bırakınız yapsınlarcı ya da otoriter anlayış hüküm sürmektedir. Bu çocuk yetiştirme biçimlerinin hangi tutarlı, işlevsel bir bilgiyle ilişkisi tartışılır durumdur.
Kuşkusuz, akılcılaşma ve okul ilişkisi önem arz etmektedir. Yönetim boyutu olsun öğretim boyutu olsun çıkmazlara doludur.
Okulların yönetiminde bilimsel bilgiye başvurulduğunu kim söyleyebilir? Çok genel anlamda okullar 1900ların anlayışı ile yönetiliyor. Okul yöneticiliği bir uzmanlık işidir. Bazı ülkelerde okul yöneticiliği bir meslek olarak algılandığından, bu mesleğin eğitimi bulunmaktadır. Ya ülkemizde durum nedir? Okul yöneticilerinin atanmasında liyakat aranmamaktadır.
Diğer taraftan, öğretme-öğrenme süreci sancılıdır. Çünkü, halen sınıf yönetiminde geleneksel yöntemler kullanılmakta, onlarca öğretim yöntemi varken kullanılan yöntem genellikle ikiyi geçmemektedir.