Toplumsal ayrımcılık, toplum hayatında ayrımcılık yapmama ilkesinin ihlal edilmesidir. Fertlerin veya sosyal grupların sosyal sınıf, ırk, din, siyasi- felsefik görüş, etnik azınlık, özgürlük vb. ayrılıklar sebebiyle toplum içinde eşitsiz işlem görmesidir. Toplum içinde yer alan bazı kişi veya grupların ayrımcılığa tutulması ve bundan ötürü da haksızlığa uğramasıdır.
Özellikle, ülkemizde sınıfsal anlamda bir ayrımcılık yapılmaktadır. İşçilerin sendikalaşması yerine, taşeronlaşması buna iyi bir örnektir. Yine, bazı toplum üyelerinin siyasi görüşlerinden dolayı, ayrımcılığa uğradıkları bilinen bir gerçektir. Fertlerin bazılarına kamu kapılarını kapatılması bilinen bir gerçektir.
Engelli yurttaşlarımızın da haklı talepleri göz ardı edilerek ayrımcılığa uğraması da aşikar ortadadır.
Kuşkusuz, toplumsal ayrımcılığın maliyeti ağır olmaktadır. Ayrımcılığa maruz kalan yurttaşlar yabancılaşma duygusuyla karşı karşıya kalmaktadır.
Yabancılaşan birey toplumla bütünleşememektedir. Bu durumun diğer anlamı toplumsal çözülmeye bir halka daha eklemektir.
Diğer taraftan fertlerin toplumsal ayrımcılığa maruz kalmasının eğitim açısından da sonuçları bulunuyor. Ailede, ayrıcılıkla karşı karşıya kalması çocuğun kendisini güvenli hissetmemesine yol açıyor. Bu durum da yetişkinlik yaşamında çevresine güvenmemesiyle sonuçlanıyor.
Aynı koşullar okullarda ve sınıflarda geçerli iken benzer sonuçlar ile karşılaşmak mümkün.
Yine çocuklarda empatik anlayışın gelişmemesi de ayrımcılığa davetiye çıkarmaktadır. Her hükümet programında derslik sayısı arttırılacağı söylense de bu hedefe ulaşılamıyor. Böyle bir ortamda empatik anlayış nasıl gelişsin?