Kuşkusuz, ulusal bilincin aşınmasında neoliberalizmin etkisi tartışılamaz. Neoliberalizm, bireyci kültürü aşılayarak ulus-ötesi varlıklar olarak görme eğiliminde. Özellikle, ulusal bilinç AKPnin yürürlüğe koyduğu eğitim proğramı ile daha da hız kazanmıştır.
Böyle bir sonuç bizi şaşırtmamalı. Gerçekten küresel güçler ulus devletleri yok edip, çıkarlarını sürdürmek ve korumak niyetindedirler.
Küresel güçlere uyumlu bireylerin yetiştirilmesi bilinç değişimiyle mümkün. Bu nedenle, küresel güçler ve yerli işbirlikçilerinin ilk yaptıkları küresel düzene uyum sağlayacak bireyleri yetiştirmek için algı dayanağı olan eğitim proğramını yerleştirmek oldu.
Bu program dikkatle incelendiğinde ulusal çıkarlara değil, küresel çıkarlara hizmet ettiği görülecektir.
Küresel güçler, bununla yetinmeyip çeşitli antlaşmalarla eğitimde özelleştirmeye hız kazandırdılar.
Küreselleşmeciler planlı düzene karşı yerelleşmeyi vurgularken de, devletin küçültülmesini isterken de, yaşam boyu öğrenme, öğrenen örgüt sözcükleriyle süslerken; yine diğer taraftan sözde demokratik katılıma katkı sağladığı düşünen toplam kalite yönetimini savundular.
Oysa bu nitelikler sermayenin kazancını arttırma ve okulu bir işletme gibi anlayışı gibi bir yaklaşıma sahiptir.
Küresel güçlerin dayatmaya çalıştığı yaşam boyu öğrenme, insanın beşikten mezara kadar( Yaşam boyu) öğrenmesi ile ilgili kavramlar ekonomik bir içeriğe dönüştürülüyor.
Yani; toplam kalite anlayışına göre; öğrenci müşteri, okul, üretim yeri. Öğretmen ise ustabaşı/teknisyen olarak görülmektedir.
Öğrenci ve veli müşteri olunca, bireyin kendini gerçekleştirmesi, özgürleşmesi, bireyselleşmesi ve katılımcı sorumlu yurttaş olması gibi eğitsel amaçlar ortadan kalkmaktadır; eğitsel amaçlar, kapitalist amaçlara indirgenmektedir.