YÖKün 35. Yıl dönümü 6 Kasım 2015de kutlanırken, bir taraftan da eylemlere ve tutuklanmalara kadar varan olaylarla karşılaştık. Ancak, anılan günde akademik özgürlüğü ele alan yazılarla karşılaşmak pek mümkün olmadı.
Akademik özgürlük; yükseköğretimle ile ilgili bir ilke. Akademik özgürlük ilkesi, sonucu nereye varırsa varsın, gerçekleri araştırıp ortaya koymayı ve izlemeyi savunuyor. Eğitimin her zaman, korkmadan sürekli deneme ve incelemeyi özendirmesi gerekiyor.
Bu da öğretim üyelerine ve öğrencilere, hiçbir zora ve kısıtlamaya ya da başka türlü sınırlamalara başvurmadan öğretme ve öğrenme olanağı tanıma anlamına geliyor.
Gerçekten, mevcut haliyle öğretim elemanları istediğini araştırmada özgür mü? Yine, gerçekten öğretim elemanları ve öğrencilerin öğretme-öğrenme sürecinde davranışları kısıtlanıyor mu?
Üniversitede görev yaptığım sıralarda araştırma yapılacak konuların listesini imza karşılığında dağıttığına tanık oldum. Başka bir ifadeyle, araştırma yapılacak konular YÖK tarafından hazırlanmıştı. Pekâlâ, öğretim elemanının araştırma konusunu kendisinin seçmesi ilkesinin yok sayılmasına ne demeli?
Diğer taraftan, özellikle öğretim elemanlarının araştırma projeleri yanlı ve yeterince desteklenmemekteydi. Böyle bir anlayışın özgürlükle ilgisi var mı?
Yine, düşüncelerini sınıfta öğrencisiyle paylaştığı için soruşturma geçiren öğretim üyesi arkadaşımın varlığına tanık oldum.
Tabii ki; akademik özgürlüğün öğrenci boyutu bulunuyor. Suçu sınıfta düşüncelerini sınıfta tartışmak ve bunun sonucunda hocası tarafından sınıfta bırakılan öğrenci bulunmaktadır.
Düşünce üretebilmek için hem akademisyen hem de öğrencinin özgür olması gerekir. Ancak, bu önemli koşulun karşılığı üniversitelerde maalesef bulunmuyor.
Diğer taraftan, özellikle sosyal bilimler alanında toplumsal sorunlara gerçek anlamda katkı sunmayan araştırmaların desteklenmesi hangi akademik özgürlük ile açıklanabilir?
Yine; akademik özgürlük yukarıda anıldığı gibi öğretme-öğrenme süreci ile ilgilidir. Akademik özgürlüğün tam olarak bir öğretme-öğrenme sürecinde öğrencinin olay ve olguların farklı boyutlarını görmesi mümkün değildir.
Böyle bir anlayış öğrenciyi düşünce tembelliğine itmektedir. Düşünce tembelliği de öğrencinin yaratıcı, üretken ve yeniliğe açık olmasını engellemesi kaçınılmazdır.