Makine Mühendisleri Odasının (MMO) X. Endüstri-İşletme Mühendisliği Kurultayı 25-26 Aralık günlerinde yapıldı. Öncelikle MMOnı her şeyden önce bu kurultayın adından (Yönetim Stratejileri ile Üretim Süreçlerine Toplumcu EİM Yaklaşımları) ötürü kutluyorum. Kurultayda görev alan tüm kurulları ve kurultay sekreteri Selma Aydını da kutluyorum.
Kurultayın duyurusundaki amaç bölümünde vurgulanan kimi şeyler şöyleydi:
Ülke olarak en büyük ihtiyacımızın bugünün tespitini tam doğru yapmak, yarına dair ihtiyaçlarımızın yarının fırsat ve tehditleri karşısında ulusal menfaatlerimizden yana ve ülke insanımızın güçlü ve zayıf yönlerini kısıt kabul ederek planlamak, yatırımlarımızı bu kararlarımız ışığında maksimum verimlilikte yaparak, insanımızı, sistemimizi ve imkânlarımızı bu çerçeve içinde yönetip toplumsal refaha ulaşma beklentimizi gerçekleştirme zorunluluğumuz vardır. İlgili alanda yapılması gereken birçok şey varken, endüstri-işletme mühendislerinin ya işsiz ya da mesleğini yapamıyor olması tartışmasız bir ironidir. Ülkemizdeki tüm endüstri-işletme mühendisleri toplumsal gelişim adına mesleki disiplinin kendisine kazandırdıklarını kullanmak, yönetim stratejileri geliştirerek doğru, verimli üretim süreçlerini kurmak ve yönetmek zorunluluğunu Oda, Sanayi ve Üniversite işbirliği ile yapmak istemektedir.
Bu vurgulanan hususların sonunda bir de şu gibi şeylerin altı çizilmiş:
Yatırımların kişilerin yatırım merakı ve kapitalinin dışında ülkenin toplumsal menfaatlerini esas alınarak yapılmasının değerlendirilmesi gerekliliği / Yönetim ve adalet sistematiğinin sürekliliği ve ihtiyacının analiz edilmesi.
Eski bir Millî Prodüktivite Merkezi (yeni adıyla Verimlilik Genel Müdürlüğü) uzmanı olarak endüstri-işletme mühendisliği ya da YAEM (Yöneylem Araştırması Endüstri Mühendisliği) kongre, sempozyum ve kurultaylarına geçmiş yıllarda ya bildiri sunarak, ya izleyici olarak katılırdım. Birkaç yıldır katılamamıştım ama, ilk kez bu alandaki kongre, sempozyum ya da kurultay ne dersek, adında toplumcu sözcüğü geçiyor gibi geldi bana. Atlamışsam, affola. Çok yerinde bir vurgu.
Bu kurultaya gittim, birkaç oturumu izledim. ProManage adlı üretim yönetim sistemi yazılımını piyasaya sunmuş olan Doruk Otomasyonun promosyonu olan taşınabilir bellekte yüklenmiş oturum sunumlarına da bakabilme şansım oldu.
İzlenimlerimden yola çıkarak kimi şeyleri paylaşmak geleceğe yönelik olarak önlemler alma açısından yararlı olabilir kanısındayım.
Endüstri-İşletme mühendislerinin İstanbuldaki sayıları, kurultayın merkezi bir yerde ve de hafta sonu yapılması avantajı vb. hususlar düşünülürse, insan hem daha fazla izleyici olsaydı, hem de izleyicilerin üniversite-sanayi-bürokrat/teknokrat dağılımı daha dengeli olsaydı keşke diye düşünmeden edemiyor.
Kimi sunuşların sahiplerinin gelmemiş olması ya da kimi sunuşların sahipleri içindeki profesör ve doçentlerin şehir dışı seyahatlerinin çıkmış olması nedeniyle genç araştırma görevlisi kardeşlerimize sunuşların yaptırılmasının ardından sunuşların tartışılması bölümünde ortaya çıkan tıkanmaların faturası elbette ki, MMOya değil, akademiaya çıkarılmalı!
Sunuşlarda kullanılan dilin bu bilim dalındaki Türkçe söz dağarcığının gelişmesine köstek değil, destek olması gereğinin altının çizilmesi de önemli. Bu konuda TDKnın yeni yayınladığı Yöneylem Araştırması Sözlüğü de yararlı kaynaklardan biri ama Prof.Dr. Hasan Erselin İktisatçılar İçin Matematik adlı eserine de bakılmalı. Belki C. Marazzinin Sermaye ve Dil adlı yapıtını (Ayrıntı Yay.) incelemek çok iyi bakış açısı verebilir.
Kimi bildirilerde tema ele alınırken kavramsal olarak, iktisadın neoliberal anaakımına uygun olan bir işletmecilik bakış açısıyla, söylemle ve yöntemlerle ele alınması yerine, kurultayın başlığındaki toplumcu vurgulamasının hakkının verilmesine daha fazla destek verici nitelikte olabilir(di).
Birkaç örnek verelim: Endüstri mühendisliğinin personel yönetiminden insan kaynakları yönetimine geçişe katkısını ele alırken İK kavramındaki neoliberal anlam ve içerik eklemlenmesinin irdelenmemesi ve insan varlıkları deyimine yer verilmemesi; yabancı sermaye konusu ele alınırken gerçek yatırım-mali yatırım kavramları ayrımı yerine neoliberalizmin mali yatırımlarla gerçek yatırımları çorba eden doğrudan yatırım kavramının veri alınması; şirket başarımını (performansını) ele alırken tüm sosyal paydaşların (hissedarlar ile birlikte çalışanlar, tüketiciler, tedarikçiler ve hatta toplumun) çıkarlarına bütünsel bakmak ve bu bağlamda katma değere odaklanmak ya da EFQM Mükemmellik Modeli gibi yaklaşımlara yönelmek yerine salt hissedarların kâr amacına odaklı biçimde analizler yapmak; senaryo planlaması çalışmalarında ideolojiden soyut bilimselliğin olabilirliğini savlamak; sosyal güvenlik sisteminde kısmen de olsa piyasalaşmanın –özelleşmenin- kaçınılmaz olduğunu savlamak, örneğin çevre koşullarının tüketicilerin satınalma davranışları üzerine etkileri incelenirken satın aldıkları kalemlerin ihtiyaç mı istek mi olduğu konusuna girilmemesi, işçi sağlığı yerine neoliberal söylemle iş sağlığı denilmesinin veri olarak alınması vb. hususları sayabiliriz.
Kimi bildirilerde gerçekten günümüzün can alıcı gelişmelerine ilişkin sorunlara değinilmesi izleyici ilgisini arttıracak nitelikte gözüküyordu. Birkaç örnek verelim: Senaryo oluşturma, eğitimde ve iş yaşamında çoklu zekânın kullanılması, yeşil lojistik, işçi güvenliği konularındaki risk analizleri, sağlık dizgesinde poliklinik hizmetlerinde hizmet alma süresi ve kalitesi konusu, büyük veri ve stratejik planlamanın şirketlerdeki uygulamalarda pek iç açıcı olmayan durumunun gündeme getirilmiş olması vb. hususları sayabiliriz.
Toplantılar için artık kaçınılmaz olan bir demirbaş konu önerisi daha yapalım, o da küresel tedarik zincirleri.
Yukarıdaki önerilerimi oluşturma sürecimde, kimi görevliler ve kimi katılımcıların konuşmalarından esinlenmeler bana çok yardımcı oldu, onlara teşekkür ederek saymalıyım: MMO Kocaeli Şubeden Murat Kürekçi, İstanbul Şubeden Neşe Gündoğdu, Prof. Dr. A.F. Özok ve kimi diğer ismini alamadığım Zonguldaklı öğretim üyeleri ve İTÜlü öğrenciler.
Yazdığımız hususların geleceğe yönelik öneriler olduğunun, sunulan tüm emek ürünü çalışmaları saygıya değer bulduğumun altını bir kez daha çizeyim ki, yanlış anlamalara yol açmasın.
Sonsöz (MMO Yön.Krl.Bşk. Ali Ekber Çakardan): …Sanayimiz küresel üretim zincirince belirlenen ihracatta / pazarda ve ithalatta, bağımlılık süreçlerince belirlenmektedir…Bilimi ve teknolojiyi esas alan, ARGE ve inovasyona ağırlık veren, yerli yatırımcıyı ve yerlileşmeyi özendiren, koruyan, devletin ekonomideki yönlendiriciliğini arttıran, dış girdilere bağımlı olmayan, sosyal devlet anlayışı ile istihdam odaklı ve planlı bir kalkınmayı öngören politikalar uygulandığında, durumun değişeceği kesindir…