Sürdürülebilirlik raporunuz ve beşerî - sosyal sermaye bilançonuz

Prof. Dr. İ. Melih Baş

2017 yılına girerken, geride bıraktığımız yıla ilişkin bireysel beşerî ve sosyal sermayenize dayalı sürdürülebilirlik raporunuzu hazırlasanız nasıl olur? 

Şu sermaye kavramından başlayalım meseleye. Farsça sermaye sözcüğündeki ser baş, maye de maya anlamındadır. Kapital sözcüğü de Latincede baş anlamındadır. Sermaye kavramı üç ayrı anlam taşır: a) üretim aracı olma (stok yaklaşımı); b) belli bir tarihsel dönemde üretim ilişkisi sayılma; c) artık yaratan bir süreç, devinim. Aslında sermaye kavramı ancak bu üç nitelik birlikte ele alındığı zaman açıklığa kavuşabilir ve bir anlam geometrisi kazanır. Liberal düşünürler ve yazarlar salt ilkine odaklanırlar nedense!

Sermayeyi değişmez-değişken, gerçek - hayali gibi sınıflayabiliyoruz. Bu bağlamda gerçek sermayenin üç türden oluştuğunu söyleyebiliriz: üretken sermaye, para sermaye ve ticari sermaye. Sanayi ve banka sermayesi malî sermaye içinde kaynaşırken, hayalî sermaye gerçek sermayeyi ele geçirmek ve tekelci konumunu güçlendirmek için çalışır.

Bir de insani (beşeri) sermaye kavramı var. O da maddi ve maddi olmayan unsurlar olarak iki öbekte inceleniyor. Maddi unsurlar olarak uzun yaşam, fiziksel durum, sağlık vb. sayılıyor. Maddi olmayan unsurlarda ise psiko-motor temelli yetenekler (örneğin yöntem bilgisi vb.), klasik yetenekler (yapıcılık, yenilikçilik, sosyal yetenekler, dürüstlük, bağlılık, güven, esneklik, görev bilinci, liderlik vb.) ve kavramsal yetenekler (neden bilgisi, ne bilgisi vb.) sayılmaktadır.

Gelelim sosyal sermaye kavramına. Oldukça eski (L.J. Hanifan, 1916) olan bu kavram daha sonra hem liberallerce (bkz. Dünya Bankası örütbağı) hem de yeni Marksçılar (özellikle Pierre Bourdieu) tarafından ele alınıp, işlenmiş. Bourdieu sınıflar arasındaki çatışmayı çatışma alanları üzerinden açıklamaya koyulur. Bu çatışma alanları güce göre biçimlenirken, bu gücün dağılımı da sermayelerin dağılımıyla belirlenir. Bourdieu sermayeleri üç+bir olarak ele almaktadır: iktisadî, toplumsal, ekinsel (kültürel) ve simgesel. Tanımsal olarak bakarsak, iktisadi sermaye, iktisadi kaynaklar anlamına gelir. Toplumsal sermaye, toplum içerisindeki ilişkiler bütününü yansıtır. Ekinsel sermaye, eğitim yoluyla öğrenilmiş tüm kabulleri, davranış kalıplarını, kısacası toplumun özünü içerir (burada Gramscinin kültürel hegemonya kavramını anımsamak yerinde olacaktır). Simgesel sermaye ise her sermayenin içerisinde görülebilecek, sahip olunan simgesel değerler bütünü olarak tanımlanmaktadır. Bir toplumda bir sermaye ön plana çıkarken diğerinde bir başkası ön plana çıkabilmektedir. Sosyal sermaye genel anlamda bireylerin ve örgütlerin karşılıklı tanışıklık ve aşinalığa dayalı sosyal ilişkilerden elde ettiği soyut ve somut kaynaklar bütünü olarak tanımlanabilmektedir.

Bu tanıma dayalı olarak toplumsal ağlar da sosyal sermaye gelişimi bağlamında önemli bir araç olmaktadır. Bu toplumsal ağlar dijital ortama da taşınmaktadır. Toplumsal sermayenin bir alt kavramı olarak toplumsal değişmez sermaye kavramından da söz edilmektedir, örneğin eğitim, sağlık altyapı yatırımları gibi.

Acaba bireysel beşerî ve sosyal sermayemiz 2016 başında ne idi, şimdi ne oldu? Sürdürülebilirliğimiz ne oldu? Ölçüp biçip, bir yılsonu raporu hazırlasak? Anımsar mısınız? Ali Kocatepenin Dönence şarkısında şöyleydi dizeler: Bundan böyle düşünerek atın adımlarınızı / Elbet bir gün mutluluktan yana alırız payımızı.

Aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz..

Ne demiş Galileo Galilei: Ölçülebileni ölç, ölçülemeyeni ölçülebilir yap!

Niye?

Onu da bir Çinli General yanıtlasın: Tanımlayamazsan ölçemezsin, ölçemezsen yönetemezsin!

Yaşamınızı yönetmek istiyorsanız (başkası yönetmesin!) onu ölçmelisiniz - muhasebe yapmalısınız - , ölçmek için de iyi tanımlamalısınız.

Bireysel yaşam kalitesi nedir, nasıl tanımlanır ve ölçülür sorularının bilimsel yanıtlarını bulmalıyız. Bu konuyla ilgilenenler yazık ki, çok az kişiyiz.

Sonuç olarak, yılsonunda yaşam kalitesi tanımı ve ölçümüne dayalı olarak, geçimbilimsel - ekolojik -toplumsal sürdürülebilirlik raporunuzu hazırlamanızı, bireysel beşeri ve sosyal sermayenizi üç ayda bir gözden geçirip, gereken önlemleri almanızı salık veriyorum.

Sevgideğer okurlarımız, 2017de geçimbilimsel, ekolojik ve toplumsal olarak sürdürülebilir bir yaşam geçirmenizi; gelecek yıldaki yazgınızın yılbaşı akşamı İstanbula yağacak gözüken kar gibi bembeyaz olmasını dilerim.

Bembeyaz kar, kapkara kışa da yakışır, Beşiktaşk olurlar! Kartal bakışıyla bakan Çarşı, hem geçimbilimsel, hem ekolojik hem de toplumsal sermaye aşınmasına karşı!

">