Ukrayna krizi patlayınca, bir sosyal medya hesabının canına tak etmiş olacak ki komik bir paylaşım yaptı. Paylaşımda, dünya haritası üzerinden halatla Türkiye çekilerek Cebelitarık Boğazından çıkarılıyor ve Anadolu toprakları İngiltere’nin ötesine konumlandırılıyor. Tabii yavru vatan da unutulmamış. O da halatla aynı şekilde Türkiye’ye bağlanarak arkasından çekilmiş. Epey güldüm buna. Öyle ya izahı olmayan şeyin mizahı olur. Bu güzel toprakların en büyük handikabı istikrarsız bir bölgede bulunması herhalde…
***
Kanada’da yaşayan bir insanın tek derdi, sabah kalktığında kar küremek olabilir. Norveç’te yaşayan bir insanın tek derdi tekneyle balığa çıktığında halibut mu morina mı yoksa lur balığı mı tutacağını düşünmek olabilir. Yeni Zelanda’da yaşayan bir insanın tek derdi yemeğin içine denizkestanesi koyup koymayacağı olabilir. Ama Türkiye’de yaşayan bir insanın dertleri bu ülkelerle elbette kıyaslanamaz. Dertler derya olur biz de sandal… Tüm mesele devrilip batmak, boğulmak mı ya da meseleyi görkemli bir sörfe dönüştürmek mi? Bunların hepsi bizim elimizdedir. Çünkü tarih boyunca birçok medeniyetin elde etmek için savaş verdiği bu coğrafyada yaşamanın bir bedeli vardır.
***
Savaş, salgın, ekonomik kriz gibi faktörler dünya genelinde bir belirsizlik durumu yarattı. Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyayı da göz önünde bulundurduğumuzda, belirsizlik daha da hayatımızın bir parçası haline gelmiştir şüphesiz. Dolayısıyla ülke olarak hatta yurttaşlar olarak bir şeyi artık anlamamız gerekmektedir. Belirsizlik şikâyet edilmesi gereken bir süreç değil, yönetilmesi gereken bir süreçtir.
***
Dünyada gelmiş geçmiş usta siyasetçilerin ortak özelliğini irdelediğimde, belirsizliğin diplomasi ve politikanın bir parçası olduğunun farkına varabilmiş olduklarını görüyorum. Bu yüzden onlara usta siyasetçi diyoruz biz. Çünkü belirsizliği öngörüp ustaca yönetebilme kabiliyetlerine sahipler. Cumhuriyet’in kurucu kadrolarında da bu özellikleri görmemiz mümkündür. Yaşadıkları, yetiştikleri bu coğrafya onları diplomasi dehası haline getirmiştir. Çünkü belirsizliği yönetme kabiliyetlerini bugün gelinen noktada daha iyi görmekteyiz. Son Ukrayna kriziyle Lozan’ın, Montrö’nün önemini bir kez daha anladık. Biz zaten biliyorduk da bilmeyenler ya da bilip de işlerine gelmeyenler de anlamıştır diye umuyorum. İnatla anlamak istemeyenler zaten konumuzun dışındadır.
***
Belirsizliğin iletişimsel bir süreci de temsil ettiğini ve günümüzde iletişimle doğrudan ilgili olan dijital diplomasi kavramının önem kazandığını da söylemek gerekir. Ukrayna krizi üzerinden bir askeri okuma yapacak olursak kazanan tarafın Rusya olduğunu söylememiz mümkündür. Ancak belirsizlik yönetimi ve dijital diplomasi açısından batının bir adım olduğunu da belirtmek gerekir.
***
Ülke olarak tüm bu iletişimsel süreçleri doğru okumak zorundayız. Çünkü yaşadığımız kadim coğrafya bu okumayı doğru şekilde yapmayı zaruri kılıyor. Halatla memleketi taşıyamayacağımıza göre bu deveyi en doğru şekilde gütmek en mantıklı yol. Bir sonraki yazıda görüşmek ümidiyle… ESEN kalın.