Türkiyede 24 Haziran seçimleri yaklaşırken çağdaş, laik muhalif kesimlerde iki duygu ve görüş hakim.
Bir kesim AKPnin uyguladığı iç politikadaki ayrımcı, baskıcı, özgürlükleri gasp edici, kutuplaştırıcı, iflas etmiş ekonomik politikalarıyla, dış politikada ise mezhepçi, yayılmacı ve gerici, radikal islami gruplarla birlikte çalışmasından dolayı gidici olduğuna inanıyor. Seçimleri artık kaybetmesi gerektiğini düşünüyor.
Diğer kesim ise AKPnin sandıkta yenilgiye uğratılsa bile iktidarı terk etmek istemeyeceğini, sandıklara müdahale edeceğini, birazda haklarındaki suç içerikli sayısız iddialar nedeniyle yargılanma korkusuyla ülke yönetiminde kalmak için her yolu deneyeceğine inanıyor.
İki tarafında kendilerine göre haklı yanları var.
Ama şu gerçek ki halkın çoğunluğu AKP den bezmiş bunalmış durumda.
AKPnin seçimleri kaybetmesi için bir çok neden var. Biraz hafızamızı yoklayalım aşağıdaki icraatlarını hatırlayalım:
Türkiyede iktidara itiraz, eleştiri her hareket, eylem, haklı bir talep hükümet tarafından büyük bir şiddetle bastırılıyor.
Çokta kibirliler halka müthiş tepeden bakıyorlar, azarlıyorlar, dalga geçiyorlar hatta Somada tekme bile atmadılar mı?
Oysaki bu AKPli politikacıların çoğu yoksul aile çocukları değil miydi?. Neden böyle oldular? Para ve güç zayıf insanın karakterini bozar derlerdide inanmazdık. Doğruymuş demek.
Bu gaddarlığa, çekilen acılara ve kibire karşı milyonlarca insanda büyük bir öfke var. İnsanlar kendilerine bir şeylerin dikta edilmesini değil tam aksine özgür, kardeşçe, barış içinde birlikte yaşamak istiyor.
Türkiye askeri diktatörlük dönemlerinden daha kötü bir dönem yaşıyor. Şu anki CHP, İyi Parti ve Saadet partisinin seçim ittifakı AKPyi devirmek için umut vaat ediyor.
Gönül isterdi ki HDP de bu bloka alınsın. Çünkü AKP tarafından imha ve inkar politikalarına maruz kalan HDP, muhalif Kürt vatandaşlarımızın oyları son derece önemli . Onlarda ama ittifak oluşumunun şu an itibarıyla dışında ulundukları için yine de ‚ Papaza kızıp Oruç bozmamalılar.
İkinci turda kendilerinin geleceği, güvenliği içinde mutlaka Muhaliflerin Cumhurbaşkanı Adayına oy vermeliler
Bu yurtsever yan yana gelme demokrasiye geçiş sürecinde atılmış çok önemli bir adımdır. Umarız stabil ve kalıcı olur.
Bu ittifak başarılı olursa HDPde yanına alarak ülkeyi tamirat döneminde en az 2-3 seçim dönemi daha korunmalıdır.
Çünkü bu baskıcı zihniyetin yenilmesi, gitmesi yetmiyor. Bu oluşum yenilerinin doğması, oluşması nasıl engellenir onunda yasal temellerini atmalıdır.
Bu nedenle ileriye dönük Stratejik Planlar hazırlanması da gerekiyor. Bu çoğu kez unutuluyor yada geri plana atılıyor.
Şu anda tüm Türkiye ayakta, Avrupada ki Türkiyelilerde de hava aynı, yine öyle. Herkes 24 Haziranı bekliyor.
Almanyada sokaktaki Almandan, Federal Hükümetteki Bakanlara, Meclisteki (Bundestag) Parlamenterlere kadar Almanlarda Türkiyenin düzlüğe çıkmasını, seküler kalmasını ve Batıdan kopmamasını istiyor ve AKPnin Almanyada ki seçim çalışmalarına konan yasağı savunuyorlar.
Yeniden günümüz Türkiyesine dönülecek olursa Toplumsal hareketlerin, muhalif siyasi Partilerin zor şartlar altında da olsa barışı, demokrasiyi tesis konusunda ve AKPyi yenmek için önemli bir mücadeleye imza attıklarını görüyoruz.
Şu anda bilinçli herkes Türkiyede neo-liberalizme, özelleştirmelere ve küreselleşmeye karşı ciddi bir muhalefet yürütüyor.
Bunu 70li yıllardaki gibi varoşlara,fabrikalara, işletmelerede taşımak gerekli. CHPnin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce gayet iyi bir politikacı. Pısırık birisi değil. Cesur içten, mütevazi ve mücadeleci bir kişiliği var. O bir halk çocuğu. İyi Parti Başkanı Meral Akşener de kendine göre iyi bir mücadele veriyor.
Şayet bu seçim kazanılırsa Sosyal Demokratlar, Sol önemli bir sınavdan geçecek.
CHP iktidara gelir gelmez bu hükümetin sosyal politika uygulamaları olan eğitim ve sağlıkta özelleştirme ve sosyal güvenliğin özelleştirilmesi gibi uygulamaları terk etmeli, medyanın üzerindeki inanılmaz baskıyı kaldırmalı, hukuk, adalet kurumlarını adil adalet dağıtan bağımsız, özgür iradesiyle adil kararlar veren inandırıcı kurumlar haline getirmelidir.
Bunların hepsini ancak Sosyal Demokrat, Sol damgalı bir iktidar yapabilir. Solsuz bir ülke, toplum olamaz. Sol halkın vicdanıdır. Dirençli, güçlü, dinamik ama Lider eksenli olmayan yeni bir Sol gerekiyor belki de Türkiyeye.
Ama her kriz kendi kadrolarını yaratıyor.
Binlerce insanın hapse tıkıldığı, işini kaybettiği, bir çoğunun ülkeyi terk ettiği bir ülkede son derece yıpranmış, yorgun iktidardaki Partinin bu şartlarda seçim kazanması diyalektiğe mantığa ters düşen bir olay.
Yoksulluk almış başını gidiyor, işciler, emekçiler haklarını talep edemiyor hiç bir iş güvencesi olmadan haftada 5 gün 12 saat çalıştırılan mesaisi ödenmeyen asgari ücrete talim eden insanlar var Türkiyede.
Gelir dağılımının en bozuk olduğu dönemden geçiyor Türkiye. Yoğun bir eşitsizlik ortamı ve bölüşümde adaletsizlik var.
Küreselleşen Dünyada ve Türkiyede kaybedenler emekçilerdir. Kendisine dindar diyen, din referanslı bir Partinin bir avuç yandaşı aşırı zenginleşirken yanına (satın) aldığı medyayla algı operasyonları yapmıştır. Ülke insanı bugün kendisini yoksullaştırılmış, uyutulmuş, kandırılmış, aldatmış hissediyor.
Farklı sorunlarla boğuşan, hiç bir perspektif sunulmayan milyonlar çare arıyorlar. Çareyide bu özgürlük mahkümu insanlar AKPnin sandıkta yenilip ülke idaresini bırakmasında görüyorlar.
AKP şu anda yolun sonuna gelmiştir. Artık Kral çıplak diyebiliriz. 15 yıldır Türkiyede iktidarı elinde tutan Parti zayıflamıştır ve gerçeklerle yüzleşmek zorundadır.
Genelde güçlü, dirençli kendine güvenen mücadele eden kitleler akıllı stratejilerle bu tür Rejimleri , iktidarları yenebilirler. Yani Umut için bir çok neden var.
Türkiyede Değişim ve Dönüşüm için tüm şartlar olgunlaşmıştır yandaş Medyanın yalanlarla AKP ye verdiği sınırsız desteğe , halkı yanlış bilgilendirmesine rağmen.
Ama halk bu oyunu da bozacaktır.
Ama onlar bilmeliler ki bu ve benzeri suçları işleyen, ayrımcılık yapan, halkına kötü davranan, onu yanlış yönlendiren, gerçekleri çarpıtan, muhalif adayları ekranlarda göstermeyen, onlara ambargo koyan, ayakta kalan onurlu, gerçek gazetecilerin yaşatmaya çalıştığı bir kaç muhalif kanala baskı yapan ülkesine kötülük eden herkes mutlaka bir gün bağımsız yargı tarafından yargılanacaktır.
Şurası bir gerçek: AKP giderken gelecek nesillere, kuşaklara devasa borçlar bırakacaktır.