AKP Genel Başkanı Erdoğanın devletin tüm imkanlarını seferber ederek yandaş medyanında desteğiyle, MHP ile kurduğu ittifakın stresli 24 Haziran seçimlerini kazanmasının yankıları daha uzun sürecek gibi.
Hepinizin bildiği gibi Türkiye dışında yaşayan T.C yada çifte vatandaşlığa sahip Türkiyelilerde bu seçimlerde bulundukları ülkelerde oy verdiler. Yaşadığımız Almanya’da seçme hakkı bulunan vatandaşlar %50’lik bir katılım oranıyla seçimlere katıldılar.
Bu katılımcıların yine %65’e yakını Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’yi seçti. Referandum oylamasından sonra tekrar AKP’ye çıkan bu yüksek oy oranı Alman kamuoyunda, medyada, sokakta, işyerinde her yerde ciddi biçimde tartışılmaya başlandı.
Almanlar, bu AKP ve Erdoğan tercihine çok kızıyorlar ve bu tercihin ve katılımın Türkiyeli göçmenlerin topluma uyumunu engellediği, yavaşlattığı için ilerde toplumsal sosyal barışında tehlikeye gireceğini düşünerek bu konuda artık önlem alınmasını talep ediyorlar.
Dün Hollanda Devletinin önümüzdeki dönemde T.C vatandaşlarına Türkiye’deki seçimlerde oy attırmayacağını duyduk. Sebeplerden biriside araba konvoylarıyla aşırılığa kaçan, Hollandalıların huzurunu kaçıran kutlamalarmış.
Almanlar, Avusturyalılar, Hollandalılar bu konuda kararlılar. Demokrasinin tüm nimetlerinden faydalanıp yılda en çok bir kez gittikleri tam tanımadıkları, yaşamadıkları ülkede otokrat bir sisteme onay verme, orada yaşayan insanların kaderine müdahele ve uyumu tökezlettiği için burada Avrupa’da yadırganıyor, istenmiyor.
Ama buna rağmen neden bu insanlar Erdoğan’ı seçiyor. Hangi unsurlar bu tercihte önemli rol oynuyor?
Bunun Almanya’daki birlikte yaşama hangi yansımaları var ?
Neden bu oran Türkiye’dekinden daha yüksek?
Öncelikle bu tercihlerinden dolayı burada yaşayan bütün Türkleri eleştirmenin ve suçlamanın doğru olmayacağınına inanıyorum.
Bazı T.C vatandaşlarının AKP’ye yönelmelerinin bir çok haklı yada haksız nedeni var.
En başta bu insanlar oy verirken yapılan köprüler, tüneller, yollar, alışveriş merkezleri, hava limanları, stadyumları insan haklarından medya ve düşünce özgürlüğünden, demokrasiden, ekonomiden, adaletsiz gelir dağılımından daha önemli görmüşlerdir.
Kimse kızmasın onlara belki saygım var ama AKP’yi seçenler genelde kırsal alandan Almanya’ya göçmüş eğitim seviyeleri düşük dış dünyaya kapalı insanlar. Onların çocukları yada torunları oldukça muhafazakar ve dindar kesimden insanlar. Bunlar onların kötü insanlar olduğunu göstermez sadece tespittir.
Onların üzerinde burada kurulu inanç kurumları ( Camiler), Dernekler , Medya yoluyla Erdoğan’ın ve din referanslı bir parti olan AKP’nin etkisi inanılmaz derecede yüksek.
Almanya’daki AKP’li seçmenlerin büyük bir çoğunluğunun işyeri yada ticaret haricinde Alman toplumuyla fazla bire bir ilişkisi yok.
Onların çoğu toplumsal yaşamda, kültürel etkinliklerde maalesef yoklar. Bir sergi açılışında,tiyatroda, sinemada, operada, kabarede, şehir şenliklerinde göremezsiniz. Çoğu merak edip Alman TV kanallarını, haberleri izlemez, Radyolarını dinlemezler. Genelde Göçmenlerin-Türklerin oturduğu semtlerde oturur, kendilerine kurdukları küçücük bir dünyada yaşarlar. Yaşamları çalışıyorlarsa iş, ev, cami ve kahve üçgeni, dörtgeni içerisinde geçer.
Almanya’da bugün paralel toplumların varlığından söz etmek mümkün.
Alman toplumuna her yakınlaşma Almanlarla kaynaşma, samimiyet, içiçe geçme, bazı gelenekler, örf ve adetlerini üstlenmek aile büyükleri ve dini kanaat önderleri için kendi kültürüne yabancılaşma ve asimilasyon olarak görülür ve engellenir.
Almanya’da bile bu nedenlerle bu grup içerisinde müthiş bir sosyal kontrolü, mahalle baskısını gözlemlemek mümkün. Ama aynı insanlar Almanya’da tüm sosyal haklardan ve demokrasinin tüm nimetlerinden faydalandıkları, tüm kurumlar ve kurallar işlediği için asla Almanya’dan başka bir ülkede yaşamayı düşünmezler.
Peki neden bu insanlar Türkiye’yle bu kadar ilgileniyorlar, her seferinde AKP’yi, Erdoğan’ı seçiyorlar?
Bence bu insanlar göçün üzerinden 60 yıl geçsede her şeye rağmen kendilerini buraya ait hissetmiyorlar. Bunda ne yazıkki Alman ırkçı partiler, politikacıların yada bazı ırkçı bürokratların Türkiyelileri sağcı-solcu, alevi-sünni demeyip topunu çoğu zaman dışlaması ve Türkiye’den esen AKP propaganda rüzgarı önemli rol oynamaktır.
Onları kıran, üzen, hiçe sayan küçük şeyler AKP’yi tercihlerinde belirleyici olmaktadır..
Türkiyelileri en çok hayal kırıklığına uğratan ve bu toplumdan soğutan olaylar şunlardır ve detaylara inerek bunları sıralamak istiyorum:
1) 90 yıllarda Mölln ve 2000’li yıllarda, Solingen ve Ludwigsburgta evlerinin ırkçı neonaziler tarafından yakılması sonucu insanların ölmesi
2) NSU denen Neo Nazi yeraltı örgütünün elini kolunu sallayarak 10 ayrı şehirde 10 Türkiyeliyi katletmesi...
3) Eski Berlin Finans Senatörü Sarrazi’nin Türkleri aşağılayan 1 milyon satan kitabı.
4) 40 yıldır Türkiye’nin AB’ye alınmaması, dışlanması, oyalanması...
5) Romanya ve Bulgaristan gibi çok daha az gelişmiş ülkelerin Türkiye’den önce AB’ye alınması
6) Alman Konsolosluklarında akrabalarına Turist ve Ziyaretçi Vizesi alınması konusundaki çıkartılan zorluklar
7) Burda ki Türkiyelilerin büyük bir çoğunluğu AB’nin bu tutumunu kabul etmiyor, hazmedemiyor. Bu hayal kırıklıklıkları haliyle yaşadıkları topluma karşı bir soğukluk yaratıyor. Yine AKP seçmenin tercihinde dünya politikalarıda önemli rol oynuyor diye düşünüyorum.
8) ABD ve Müttefiklerinin -ki buna AKP’de dahildir- savaşçı, yıkımcı Ortadoğu Politikaları BOP ( Büyük Ortadoğu Projesi) , İsrail’in Filistinlileri ezmesi, katletmesi
9) Bunların yanısıra meslek kursu yada yüksek okul bitirmiş iş arayan bazı gençlerimizin ayrımcılığa uğraması, devlet dairelerine yada sosyal kurumlara çok az Türkiyeli Personel alınması insanları çok geriyor.
10) Proje verip fonlardan teşvik, ödenek alamayan dernekleride bu kategoriye koyabiliriz. Düşününüz bir Türkspor kulübüsünüz size , genç takımınıza antrenman sahası verilmiyor. Sahada, maçta önyargılı ırkçı bir hakem size karşı düdük çalıyorsa siz o insanı bu topluma entegre edemezsiniz.
11) O insanlarda muhafazakar aileden geliyor bu haksızlığa karşı mücadele etmeyip Erdoğan’ı seçiyorsa ona fazlada kızamazsınız.
12) Almanyada medya alanındada sıkıntılar var.
13) Türklere hitap edecek ortak Alman-Türk ortak TV kanalları yok.
14) Medyada genelde göçmenler üzerine negatif haberler hakim.
15) Oysaki bizim insanlarımız da Devlete Radyo TV vergisi veriyor. Onlara güzel, kaliteli programlar sunulabilir. Burda oralarda çalışacak bir çok letişim, gazetecilik okumuş insanımız var.
16) Bu insanlar böylece Türkiye’den uydu anteniyle ulaşılan toz pembe bir Türkiye gösteren onca TV programından kurtarılabilirdi.
Yukarda saydıklarım Türkleri üzen nedenler ve Almanlar’dan beklentileri. Frankfurt’ta yaşayan Türk Kabare sanatçısı Şinasi Dikmen’in Almanlarla ilişkilerimizi bir cümlede anlatan güzel bir sözü vardı: Dikmen ‘’ Türklerin hali, Almanlardan hayal kırıklığına uğramış sevgili gibi’’ demişti yıllar önce ve haklı da bu tespitinde.
Almanlarla ilişkilerimiz med–cezir, gel-gitli yani. Din, kültür ve tarihten kaynaklı sorunlar, farklılıklar var. Almanlar Türklerden çok farklı yaşayan insanlar. İnsani , komşuluk ilişkileri, çocuklarını yetiştirme , cinseliğe bakış açıları, eğlence kültürleri, boş zamanlarını değerlendirmeleri sadece muhafazakar değil bir çok Türkten çok farklı. Bizlerden çok farklı belirgin özellikleri var ve bir bölümü öncü kültür bizim kültür olmalı diyor, sizin kültürünüzü aşağılıyorlar.
Almanlarında muhafazakar Türklerden istekleri’’ bizim toplumumuza uyum sağlayın, dilimizi öğrenin, Anayasamıza, yasalarımıza, örf ve adetlerimize saygı gösterin, kurallarımıza uyun’’. Aksi takdirde burda istenmiyorsunuz diyebiliyor ırkçı olanları.
Bence burda en sağlıklı çözüm iki kültürün en iyi yanlarını alıp harmanlayarak bir sentez yaratmak. Türkiyeliler Almanlara küsmemeli, Almanlarda ayrımcılığa, dışlamaya son vermeliler. Almanların nüfusu geriliyor, kaliteli, eğitimli Göçmen/ Türkiyeli ailelerin çocukları onlar için kazançtır, gelecekte önemli iş gücüdür. Almanlar akıllı olmalılar.
Muhafazakar Türklerde ‘’ Papaza kızıp ‘’ oruç bozmamalılar. Toplumsal yaşama katılmalı, STK’larda sorumluluklar almalılar. Çünkü her şeye rağmen onların geleceği burdadır. İnsanlarımız artık bu toplumun vazgeçilmez bir parçasıdırlar ve bu ırkçı, ayrımcı Almanlar bu toplumda azınlıktadırlar unutmasınlar. .
Almanya’da en büyük göçmen grubunu oluşturuyoruz. Bu sosyal entegrasyon ve göç, son dönemde Almanyanın önemli politik ve sosyolojik konular arasında kalmaya devam edecektir.
Evet iki ülke arasında derin bir kriz yaşandı. Bu son seçimlerdeki tercihlerde tuz biberi oldu belki ama bu küskünlüklerin aşılacağına inanıyorum. Demografik değişimler ve Almanya’daki Türklerin, burdaki sosyal haklarından, düzenden daha doğrusu Almanya’dan vazgeçemeyeceğini düşünüyorum.
Burdan AKP’yi yada başka bir partiyi taparcasına seçmek buradaki Türklerin sorunlarını zerre kadar çözmez işler dahada karmaşık bir hal alır. Türkiye kendi sorunlarıyla o kadar meşgul ki, güzel sözler ve duygulara hitap eden konuşmalar, mesajlar dışında. Almanya’daki Türkiyeliler için somut büyük bir şeyler yapacağını sanmıyorum. Ayrıca AKP’nin politikalarıyla Türkiyeli AKP’li seçmenlerin Almanya’da yaşadıkları değerler birbirine zıt oranlı.
Tüm bu tartışmaların ışığında Alman kültürünü benimsemede, Türk kültürünü devam ettirmede suç olamaz. Vatandaşlarımız Almanlarla iletişimi asla kesmeden yaşamlarına devam etmeliler. Sosyal alanda çalışan ve Medyanın içinde olan birisi olarak benim tavsiyelerim ve bu konudaki analizim bunlardır.