YSK'nın dünkü İstanbul seçimine müdahalesi ve seçimi yenileme kararıyla Türkiye politik anlamda tam bir türbülansa girdi. Faşizm son virajını alıyor diyebiliriz.
YSK'nın seçimlerin yenilenmesi için oy veren Hukukçuları ülkenin imajını, itibarını, ekonomisini düşünseler böyle haksız ve tartışmalı bir kararı almazlardı. Seçimin tekrarı da bal gibi ülkenin bekası olmuyor mu?
Demokrasi yerlerde sürünüyor şuan Türkiye'de. Hukuk devleti yeniden tesis edilmezse korkunç felaket kaçınılmaz olacak.
Adalet hafife alınamaz. O mağdurların, haklıların sığınacağı tek sağlam limandır. Dünya bile onun üzerine kurulmuştur.
YSK'nın bu kararıyla anlıyoruz ki ülkenin en büyük ve en önemli şehrinde ne zorluklarla kazanılan bu tarihi seçim zaferi demek ki birilerinin hoşuna gitmedi.
Rant, vurgun ve çok büyük hacimlerdeki gelir kaynaklarının kesileceğini görenler kaybettikleri seçimi tarafsızlığını yitirmiş YSK'ya antidemokratik biçimde iptal ettirdiler.
AKP bu tavrıyla hem demokrasiyi hem de kendini bitirdi ama büyük bir iyilikte yaptı çünkü. Muhalefeti birleştirdi.
İstanbul'u kazanayım derken de Türkiye'yi kaybediyor...
Almanya'da ve Avrupa'da Basın ‘’Erdoğan seçimleri iptal ettirdi, Demokrasiyi rafa kaldırıyor ‘’ diye başlıklar atıldı. Sol partilerden, bloktan çok Alman ve Türkiye kökenli politikacı mağlubiyeti hazmedemeyen YSK ve AKP'yi en sert biçimde eleştiriyor.
Yabancı yatırımcı artık Türkiye'ye gitmek istemiyor, oradakilerde tüyüyorlar. Çünkü "Hukuk, adalet sistemi tam işlemiyor" diyor Alman iş insanları.
Peki bu halkın iradesini ayaklar altına alan ona ipotek koyan hak gaspının hesabını kimler verecek?
İnanın Türkiye hiçbir dönemde bu kadar perişan olmamış, çaresiz kalmamıştı.
İnanılmaz bir partizanlık yaşanıyor. Bir yanda yoksulluk, yoksullar, muhaliflere baskı artarken din bezirganları, AKP'liler ve onlara yakın yeni iş adamları, milyarderler türüyor.
Bilim ve bilim insanları, aydınlar, gazeteciler, aktivistler ekranlarda itibarsızlaştırılıyor, aşağılanıyor. Hurafeler, Hacılar, Hocalar gündemi belirliyorlar.
İşte böyle bir süreçte ortaya çıkan seçim kazanan büyük umut aşılayan, cesur genç, dinamik Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul Belediye Başkanlığı ancak 19 gün sürdü.
Bu büyük bir haksızlıktır. Bu karara artık AKP içinden bile tepkiler var. Bunlara en güzel örnek vicdanının sesini dinleyen Almanya'dan giden AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu ve gazeteci Ömer Turan'dır.
Ülke Perişan durumda olabilir ama hala Türkiye'nin bunu tersine çevirebilecek eğitilmiş, yurtsever, demokrat, evrensel düşünen uygar dünyadan kopmak istemeyen insan gücü var.
Şimdi duyduk CHP de seçim kararı almış, boykot yok hadi bakalım..
Ben inanıyorum ki muhalif blok demokratik bir birliktelik ve ortak mücadeleyle kendi geleceğiyle Türkiye'nin geleceğini de kurtaracaktır.
Zaten adil seçimler olsa oylar düzgün sayılsa bu gerici blok asla Türkiye'de seçim kazanamaz. Türkiye'nin namuslu, dürüst insanları şuan da bunların giydirmek istediği deli gömleğini üzerinden atmak üzere.
Demokrat seküler kitlelerde büyük bir uyanış, ülkeyi sahiplenme var. Halk korkulardan ve tehditlerden bıkmış ve korku duvarını, dağlarını yıkmış durumda.
Bu seli kimse durduramaz ama muhalefet YSK'nın bu kararını kabul eder ve yeni seçimi %70'le de kazanırsa Erdoğan‘da İstanbul‘u vermezse ne olacak? Bu da var işin içinde.
Yenilenecek bir seçimde büyük mega bir manipülasyon planlanmamışsa seçimi tekrar demokrasi bloğunun adayı İmamoğlu kazanır diye düşünüyorum.
Bunun için ama 31 Mart'tan daha çok çalışmak lazım.
Oluşacak bu‘‘ vicdan ittifakının‘‘ zaferi sayesinde 23 Haziran'da Türkiye'de demokrasi, kardeşlik, barış, özgürlük, uygarlık güneşi ve ateşi İstanbul üzerinden tekrar, yeniden doğacak ve yanacaktır.
Her şey çok güzel olacak...