Geçen hafta Almanyanın Kuzey Ren Vesfalya Eyaletindeki Wuppertal şehri büyük bir kültürel Etkinliğe ev sahipliği yaptı.Wuppertal Üniversite binasının kapalı salonunda Nebil Özgentürkün Göç Belgeselinin galası ve büyük vatan şairi, Moskovada sürgünde vefat eden Nazım Hikmetin 116. doğum günü kutlandı. Ayrıca bu Etkinlikte davet edilen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluda bir konuşma yapmıştı.
CHP Köln Başkanı İşadamı Günay Çapanın organizesiyle gerçekleştirilen Kültür akşamına Türkiyeden Nazım Hikmet Vakfının başkanı usta sanatçı Rutkay Aziz, yöneticileri , Zülfü Livaneli, Leman Sam, Melike Demirağ ile birlikte Tilbe Saran gibi sanatçıların yanısıra burdan ve Türkiyeden Türk -Alman Parlamenterler katıldı.
O gün Salon hınca hınç doluydu. Park yeri sorunu ve Yemek standlarındakı sıkışıklığın dışında tarihe geçecek güzel bir Etkinlik oldu. Bu nedenle CHP Köln Derneğini Başkanı Günay Çapanı, ekibini, CHP Köln derneği üyelerini, Köln Nazım Hikmet Kültür Sanat ve Yardımlaşma Vakfını yürekten kutluyorum. Böylesi dev etkinlikleri inanın burda bir çok yerel idare, daire, siyasi parti yada bir sosyal kurum bile hayata geçiremez.
Moderatörlüğünü Sinema ve Tüyatro sanatçısı Selçuk Yöntemin ustalıkla yaptığı bu zengin programlı Etkinliğin Hoş geldin konuşmasını Günay Çapan yaptı. Daha sonra yedi parçalık Göç belgeselini çeken gazeteci-yazar Nebil Özgentürk hem salondaki izleyiciye hemde Almanyaya gelen ilk kuşaklara teşekkür etti. Gecede Almanyaya Göçün Hatıra Defteri belgeselinde ve Nazım Hikmet filmininde gördüğümüz üzere Tema Göçtü ama sanki Sürgün olgusu ön plana çıktı.
Bu nedenle şimdi bu konuda bir şeyler yazmak istiyorum yine.
İşgücü anlaşmasıyla toplu biçimde ilk Türkler Anadoludan Altmışlı yılların başında gelmişler.
Ama daha sonraki yıllarda özelliklede Türkiyedeki 1980 faşist askeri darbeden dolayı buraya yani Almanyaya, Fransaya, Hollandaya, İsveçe, Danimarkaya hatta İsviçreye bile onbinlerce politik sığınmacı insanın geldiğine şahitim.
Çünkü bende 1980 nin yazında bir Haziran ayında birazda mecburiyetten yüksek okul okumak için Berline gelmiştim.
Türkiyeden yani buralara, avrupanın farklı ülkelerine sadece resmi işgücü gelmedi. Muhalif duruşu nedeniyle Sürgüne çıkmış Nazım Hikmet, Yılmaz Güney, Namık Kemal, Server Tanillinin, Ahmet Kayanın yanısıra birçok başka sanatçı, yazar, çizer geldi.
Hemde arkalarında gözleri yaşlı insanları annelerini, babalarını, kardeşlerini, eşlerini, dostlarını geride bırakarak.
Sürgün berbat bir şey olsa gerek.
Özlem, isyan ve öfke var sürgünde. Gerçi şu an bu duyguları Türkiye de sistem yanlısı olmayan siyasetle uğraşan, toplumsal çalışma yapan, demokrasi mücadelesi veren bir çok insanın hissettiğini tahmin ediyorum.
Türkler, Kürtler, Çerkezler, Rumlar, Ermeniler, Museviler, Araplar diğer halklar kadar sürgün politikalarına maruz kalmış halklardır.
Örneğin1817-1864 yılları arasında süren Kafkasya savaşları ve daha sonrasında Rusların yürüttüğü ağır kolonyalist politikalar sonucunda Abhaz halkı ağır yara almıştır. Özgürlük ve bağımsızlık için savaşan halkın çoğunun öldürüldüğünü yüzde sekseninin ise Osmanlı İmparatorluğuna sürüldüğünü tarih kitaplarından biliyoruz..
Dünya tarihi göçler, sürgünler ve onun birlikte getirdiği acılarla dolu.
Hepimiz biliyoruzki toplu göçlerde yurtlarından sürülen yüzbinlerce insanın onbinlercesi sürgün yollarında açlık, hastalık ve kötü yaşam koşulları nedeniyle can veriyor.
Yakın zamandada Akdeniz üzerinden Yunanistana, İtalyaya ulaşmak için tekneleri batıp boğulan, suya düşüp denizlerde kaybolan Arap ve Afrikalı mültecilerin göç, kaçış serüveni yüreklerimizi yakıyor.
Bu Sürgüne maruz bırakılan insanlara birde hain suçlaması yapmak büyük bir haksızlıktır.
Tarihte ve hala farklı coğrafyalarda Göçe zorlanan halkların en masum toplumsal istekleri isyan olarak kabul edilip toplu sürgünler yapılmıştır.
Aynı Iraktaki Ezidiler gibi, İşid bu halkı mahvetmiş, toplu katletmiş, karılarını, kızlarını köle pazarlarında satmıştır.
Şu anda ise göç tersine dönmüştür. 1938 lerde Almanyadaki Hitler rejiminin zulmünden kaçan Alman.Musevi Akademisyenlere, Sanatçılara, Aydınlara kucak açan Türkiyeden artık insanlar kaçmaktadırlar.
Türkiyeden darbe teşebbüsü sonrası kaçanlar sadece AKP nin eski Ortağı onların diliyle, tabiriyle Fetöcüler, Gülenciler değil . Gelenlerin arasında Solcu, Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Akademisyen, Gazeteci, Askeri Personel İş insanı, Hekim, Öğretmen yani her sosyal sınıftan insan, herkes var.
Bu son kaçışlar, terkedişler, sürgüne çıkmalar çok acı bir tablo oluşturuyor.
Türkiyede muhalifler, demokratlar, ilerici insanlar için şu an oldukça zor bir dönem yaşanıyor.
Keşke hiç kimse herhangi bir nedenle ama özelliklede şiddet içermeyen fikirlerinden dolayı toprağını yurdunu terk etmese.
Çünkü gurbet acı bir vatan. Her şeye rağmen, çiçek dalında güzel, insan kendi topraklarında , coğrafyasında mutludur.
Sürgün , kendisi gibi düşünmeyen, yaşamayan insanları sürgüne zorlama aynı zamanda ağır bir insan hakları ihlalidir.
Umarız bu süreç uzun sürmez ve herkes bir gün ülkesine, toprağına geri döner, orda yaşar.
Dilini, dişini, kültürünü bilmediğin bambaşka coğrafyalara Göç – sürgün zulümdür, zahmettir, yeni ve çok zorlu bir yeni başlangıçtır, yeni hayatın zahmetlerle dolu inşaasıdır.
Göç dramdır, özlemdir, hasrettir.
Vatan ise ortak coğrafyadır, ortaklıktır, kader birliğidir. Ciğerlerine ilk çektiğin nefes, kendini en iyi ifade edebildiğin yerdir.
Vatan asla terkederken geride bıraktığın bir toprak, kara parçası değildir. O her zaman seninle gelen, seninle yaşayan bir olgu, kültür, gelenek anadil ve bazende yaşam iksirindir.
Sol görüşlü yurtsever birisi olarak iddia ediyorum Vatan sevgisi sevgilerin en temizi, berrakı karşılıksız olanıdır.
Sağcı iktidarların iddia ettiği gibi solcular asla vatan haini değiller ve olamazlarda. O koca bir yalan, kara propagandadır.
Bu nedenle kimsenin başkalarını dışlama, aşağılama, ayrıma tabii tutmaya hakkı yoktur. İnsanları koparmayın vatanlarından yazıktır, günahtır.
O ortak vatanda herkesin hakkı var. Gidin bunu Çanakkaledeki şehitliklerde mezar taşlarındaki isimlere bakınca göreceksiniz.
Göçsüz, sürgünsüz, barış, demokrasi ve kardeşlik dolu günlere olan özlemle...
Aşk ile ...