Bu köşe yazımda sizlere doğup 17 yaşına kadar yaşadığım Yaşar ve Orhan Kemal'lerin, Yılmaz Güney, İnce Cumali, Asfalt Rıza, Kasım Gülek, Sabancıların, Ruhi Su, Muzaffer İzgü, Şener Şen, Menderes Samancılar, Aytaç Arman, Atilla Taş, Yaşar, Mustafa Sağyaşar, Ali Şenozan, Ömer Faruk Tekbilek, Nebil Özgentürk, Ali Özgentürk, Ahmet Şık, Ömer Çelik, Hasan Şaş, Necip Memili, Ahmet Selçuk İlkan, Feridun Düzağaç, Erol Büyükburç, Fatih Terim, Füze Selami, Kartal Yaşar, Kasap Burhan Sürer, Muharrem Gülergin, Kıvanç Tatlıtuğ ve ismini yazamadığım bir çok ünlününde hemşerisi, doğum yeri olan ya da yetiştiği bir coğrafyadan, Dadaloğlu'nun, Karacaoğla'nın da memleketi olan Adana'yı yazacağım.
5 Ocak Adananın kurtuluş günü. 1922 de kentin Fransız İşgalci güçlerden kurtulduğu gün.
Adananın kurtuluşunda toprağa düşen yada o zaman gazi olan tüm büyüklerimizi saygı, sevgi ve hürmetle anıyorum.
Adana üzerine yazmama bu 5 Ocak kurtuluş günü ve Adanaya, Adanalılara karşı zaman zaman belirli çevrelerce var olan ön yargıları ,genellemeleri çürütme duygusu bana vesile olmuştur diyebilirim.
Bu yazımda elbette biraz Adana'nın sosyolojik, kültürel, etnik yapısına ve tarihine değineceğim .
Adana Seyhan nehri kıyısına kurulan, Türkiye'nin tam güneyinde bulunan Doğu Akdeniz'in en büyük ili ve 2,5 Milyon nüfusa sahip çok kültürlü bir metropol.
Adana sadece enteresan yaşam biçimi, iklimi, kültür mozaiği, ünlüleriyle değil her biri birbirinden güzel yemekleriyle, zengin mutfağıyla da çok meşhur bir gurme kent.
Adana zaman zaman her ne kadar sarı basının üçüncü sayfalarındaki cinayet haberleri ve bazende ulusal televizyon kanallarında, adliyesindeki olaylar ya da sosyal medyadaki kötü paylaşımlar nedeniyle gündeme negatif gelsede gerçekler çok farklıdır.
Adana-Çukurova bölgesi tarihi 3000 yıl öncesine giden, tarihteki adı Kilikya olan bir kültür, festivaller şehridir.
Adana çok zengin tarihinde 10 Medeniyet, 18 devlet, beylik ve krallıklar olan müstesna bir coğrafya.
Hititlerin etkisinde kalan Fenikeliler tarım ve bitki tanrılarının ismi olan Adonis' i çok verimli topraklarından dolayı Adana'ya isim olarak vermişlerdir. İsim ordan geliyor yani.
Biz küçükken Adanada ''Toprağa baston eksen yetişir, yeşerir...'' derlerdi.
Adana özellikle 60'lı ve 70'li yıllarda çok zengin ile çok yoksulun yan yana yaşadığı bir kentti.
Öyleki bir yanda yüzlerce, binlerce dönümlük uçsuz, bucaksız sulu aluvyonlu verimli arazisinde tarım yapan, eski yeşilçam filmlerine konu olan zengin(şalvarlı) ağalar, diğer yandan Güneydoğu'daki Kürt iİllerinden, Orta Anadolu'dan gelip yazın o çatır sıcağında 50 derecenin üzerinde bir sıcakta pamuk toplayan genci, yaşlısıyla mevsimlik Kürt ve Kürt olmayan ırgatlar...
Adana tam bir Proleter şehridir. 7'li yıllarda çoğu Sabancı ailesine ait bünyesinde binlerce işci çalıştıran dev fabrikaların yanısıra, Sümerbank; Milli Mensucat; Çukurova; Çukobirlik; Çırçır ve tekstil fabrikaları bulunan bir tarım ve sanayii şehridir.
Adanada dev narenciye bahçeleri, plantajlar bulunur. Portakal ağaçları çiçek açtığında yanından geçerken kendinizi bir Parfümeride sanarsınız. Dehşet güzel kokar.
Adana 1980 de 12 Eylül faşit darbe öncesi çok büyük çatışmaların yaşandığı, insanların öldüğü ama solun da en güçlü olduğu illerimizden biriydi.
Adana-Çukurova hemen hemen tüm tarım ürünlerinin yetiştiği çok verimli toprakları, coğrafi ve iklimsel konumu nedeniyle çok eskilerde başlayan bir göçe kapılarını açmıştır.
Farklı uluslar ve kültürler her dönemde Adana'yı yurt edinmiş ve şu an varolan Çukurova kültür mozaiğini oluşturmuşlardır.
Adana farklı kültürlerin bir sentezi, toplamıdır. Farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış toprağımızda Hitit kültürünün ağırlıklı olarak damgasını vurduğu söylenir.
Elbette diğer kültürlerde Adana'nın tarih içerindeki gelişen kültürünü zenginleştirmişlerdir.
Adana'da geçmişte 10 farklı uygarlığın yaşadığı yazılı kaynaklardan, tarihi kalıntılardan, eserlerden ispatlanmıştır.
Adana halkı eskilerde ağırlıklı olarak göçebe, Türkmen ve Yörük aşiretlerinden, şimdi bu etnisitelere ek olarak Arap (Nusayri) kökenliler ile Kürtler-Zazalardan oluşur.
Bu insanların çoğu geçmişte düz ovadan yani şehirden çok şehrin kuzeyinde bir duvar gibi duran bölgeyi soğuklardan koruyan Toroslar'da yaşamıştır.
Ama Adana'da Balkanlar'dan gelen muhacirler, Giritliler, Çerkez'ler de yaşar. Az da olsa Ermeni, Süryani, Hristiyan, Musevi Adanalılar da yaşardı eskiden. Şimdi onlardan ne kadarı kaldı hiç bilmiyorum.
Biz çocukken mahallemiz Tepebağ'da Yaşar Kemal'in, Sakıp Sabancı'nın da okuduğu tarihi Tepebağ Ortaokulu'nun tam arkasında Marie'nin Konağı vardı. Bayramda el öpmeye gidenlere en çok bayram harçlığı veren Ermeni komşularımızdı onlar.
Onlarında birden sessiz sedasız Fransa'ya, Amerika'ya, Kanada'ya göç ettiklerini, taşındıklarını çok iyi hatırlıyorum. Mahalleli çok üzülmüştü bu ani göçe o zaman. Adana tarihte önemli eski bir Ermeni kentiymiş, Onların bu şekilde gitmesi, topraklarından kopması çok üzücü bir olaydır.
Az önce yukarda belirttiğim gibi 19.yüzyılda tarımda ve sanayileşmedeki ilerlemeler nedeniyle insanlar kırsaldan şehre inmişlerdir bu da kültürel yaşamda önemli değişikliklere neden olmuştur.
Yörede var olan yayla, deniz ve ova kültürünün karışımı ile yeni bir Adana kent kültürü ortaya çıkmıştır.
Adanada bunca farklı dilleri konuşan inancı yaşayan insanlar kışkırtılmadıkları zaman, günümüze kadar barış içinde birlikte yaşamışlardır.
Başlangıçta her ne kadar yeni göç edenler ağırlıklı olarak şu an daha az hizmet götürülen E-5 yolunun güneyindeki eski Adana'daki varoşlarda, gecekondularda yaşasalarda öyle kitlesel bir çatışma, nefret, kin, husumet girmemiştir insanların aralarına.
Bunda Adanalıların hoşgörülü kültürü, karma evilikler ve ortak kader önemli rol oynamıştır diye düşünüyorum.
Adana güneşi, havası, suyu, denizi, gölü, ırmağı, kanalları Toroslar'daki yaylaları ile müthiş bir turizm potansiyeline sahip. Ama bundan fazla faydalanamayan bir şehir...
Bunu anlamak mümkün değil.
Günümüzde Adana kültüründe geçmişte farklı Kültürlerin Yöremizdeki bıraktığı İzleri görmemek mümkün değil.
Adanada bugün aralarında Etnoğrafya , Arkeoloji müzeleri, Atatürk Bilim Kültür Merkezi, Anıtlar Müdürlüğü, Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Müdürlüğü, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, Halk Kütüphaneleri gibi bir çok kültür kuruluşu bulunmaktadır.
Çok gezilecek, görülecek yer var. Seyhan Nehri üzerinde bundan bin yıl önce yapılan tarihi taş köprüyü, İl merkezinde özelliklede mahallemiz Tepebağ'da, Kayalıbağ'daki Adana evlerini, Büyük Saat'i, Bebekli Kilise'yi, Seyhan Baraj Gölü'nü görmenizi tavsiye ederim.
Yine Ceyhan yolu üzerindeki Misis'te bir mozaik müzesi bulunmaktadır. Bu mozaiklerin ortaya çıkartılmasında Alman arkeologları Prof. Bossert ve Dr. Sudwing Budde yardımcı olmuşlardır.
Yakın geçmişimizde Türkiye'nin sanat, yazım ve kültür hayatına önemli eserler kazandıran iki efsane isim, kültür adamı Yaşar Kemal ve Yılmaz Güneyde aileleri Van'dan, Urfa'dan göç eden iki Kürt ve Zaza kökenli Adana evladı, insanıdır.
Türk Sinemasının yüz akı, onuru Yılmaz Güney'i Adana'da sağcısı, solcusu sevmeyen yoktur...
Yaşar Kemal' e dünyaca ünlü ' 'İnce Memed '' romanını yazdıran coğrafya Adana'dır. Yılmaz Güney sinemacılığa Adana'da başlamıştır. Onlara bu kültürel kimliklerini veren, ilham kaynakları Adana kültürü, bilinci, kimliğidir.
Adanayı özel kılan çok şey var aslında onlardan bir kaçı ise Adana'ya has özel cisim, nesne terimleri, Portakal Çiçeği Karnavalı; Rakı Günü; Adana Film Festivali; Adana Lezzet Festivali; 1,5 acılı kebabı; şırdanı; sıkması; içli köftesi; bicisi; şalgamı; karakuşu; taş kadayıfı; halka tatlısıdır.
Adana insanı harbidir, merttir, delikanlıdır, haksızlığa anında tepki gösterir, yeri gelince son derece romantik, yeri gelincede manyaktır, psikopattır ama candandır, hayat doludur, zevkine düşkündür ve paylaşmayı sever.
Adanadan bahsederken Adanademirspor ve Adanasporu unutmamamız gerekiyor.
Özellikle taraftarı olduğum Adanademirsporun ''Mavişimşekler '' adlı Chenin resmini, Nazım'ın şiirlerini pankartlarına asan, yazan, Çav Bella'yı şimdide Müslüm Babanın parçalarını koro halinde seslendiren müthiş taraftar grubunu Demirspor'un maçlarına gidip görmeniz gerekiyor.
90 dakika durmaksızın tezahürat ,kar kış demeden gidilen deplasman maçları... 25 yıllık Süper Lig özleminden olsa gerek bu sevda. Adanademirspor Türkiye'nin Schalke 04'ü, Borussia Dortmund' udur.
Adana'nın belkide tek sıkıntılı yanı özellikle dışardan şehre ziyarete gelenler için nemli ve bunaltıcı sıcağıdır. Her güzelin bir kusuru olurmuş ama...
Bu nedenle bu kadar övgüden sonra sıcağa dayanamayan ama Adana'yı merak edip gezip, görmeye, ziyarete gideceklere küçük bir tavsiyem olacak: Mümkünse Temmuz, Ağustos, Eylül'de değilde Mart, Nisan, Mayıs ya da Ekim, Kasım aylarında şehri ziyaret etmeleridir. Adana'nın tadını çıkarmak için Bahar aylarında gidilmesi daha isabetli olacaktır.
Çünkü yazın Adana çok sıcaktır. Biz Adanalılar bazen ''Adana Güneşten kopan bir gezegendir'' diye boşuna dövünmeyiz.
Kar yağmayan, insanları gibi sıcak bir kent olan Adana'ya pek nadir de olsa kar yağdığında yakılan türkünün ''Adanaya kar yağmış, kar altında gül kalmış'' olan güzel ilk dizesiyle yazımı noktalıyorum.