Anımsayacağınız gibi, Tayyip Erdoğan önceki ay Rizede yaptığı bir konuşmada, mevcut anayasal düzeni ve Cumhuriyeti yıktığını itiraf etti.
"Siyasi sistem değişti" dedi ve "Fiili duruma uygun yeni bir anayasa" istedi.
Açık bir darbe itirafı olan bu konuşmanın can alıcı bölümü şöyle;
İster kabul edilsin ister edilmesin; Türkiyede yönetim sistemi değişmiştir. Artık bu ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var. Şimdi yapılması gereken; bu fiili durumun hukuksal çerçevesinin yeni bir anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir.
Erdoğanın bu sözleri rejimin sinsice değiştirildiğinin ilanıdır. Anlamı şudur; ülkede şu anda bir hukuk düzeni ve anayasa yok.
Ve topluma dönüp şunu söylemiş oldu; bu fiili durumu kabul edeceksiniz, başka çareniz yok; değilse ben kabul ettirmeyi bilirim.
İşte 10 Ekimde Ankarada tam 102 canımızı alan bombayı fiilen kim patlatmış olursa olsun, asıl amacı bu fiili duruma itiraz edenleri sindirmekti. İnsanları boyun eğmeye ve evlerine kapanmaya zorlamaktı.
Kısmen başarılı olduklarını kabul etmek gerekli.
Bu bomba, bir dinleri olduğu için ahlaka sahip olmaları gerekmediğini düşünen/sanan islamcıların ne kadar acımasız, vahşi ve insanlıktan uzaklaşabileceklerini gösterdi.
Siyasal islamcı terörün nasıl sınır tanımadığını, kutsal amaçları için hiçbir ahlaki bariyerinin olmadığını açıkça ortaya koydu.
Ancak, siyasal islamcılığın bu ülke ve toplum için bir felaket olacağını da kanıtladı. İslami kurtuluş hipotezi ve tarih tezi dramatik şekilde çöktü.
Deyim uygunsa palavra bitti.
***
Ortaya çıkan bu ülke tablosundan İslamcılar kadar, demokratik ve özgürlükçü gerekçelerle bu ortaçağ artığı gericilere destek veren, onlar için toplumdan siyasal rıza/onay üretmeye çalışan liberaller de sorumludur.
Özellikle mezhepçi faşizan AKP iktidarına yönelik toplumsal direniş refleksinin kırılmasında belirleyici rol oynayan sol liberallerin ihaneti Ankarada patlayan bombanın yarattığı tablonun en önemli sorumluları arasındadır.
Toparlarsak; Türkiye bir ara rejimden geçiyor. Erdoğan artık bir cunta lideri ve darbecidir.
Fiili durum dinci faşizmdir.
Erdoğanın işgal ettiği makamın artık hiçbir hukuki temeli yoktur. Böyle bir temelin olmadığını, var olan zeminin de kendisi ve partisi tarafından imha edildiğini yine kendisi açıklanmıştır. Erdoğan derhal görevden alınmalı ve yargılanmalıdır.
***
Tablo kötüdür. Ülke yeni bombaların patlamasına, toplumu şok edecek katliamlara açık hale gelmiştir. Cumhuriyetin sağladığı olanakları kullanarak ve parlamenter yollardan iktidara gelen AKP ve Erdoğanın sahip olduğu kudreti demokratik yollardan terk etmeyeceği anlaşılmıştır.
Son üç seçimdeki hile iddiaları da bu nedenle sıradan bir sahtekarlık olmanın ötesinde anlam taşımaktadır.
Ülke yeni bir fetret döneminden geçiyor. Sistem güçleri arasında uzlaşmaya dayalı, toplumsal sınıflar arasında belli dengelere oturan geleneksel iktidar bloku dağılmış ve fakat yerine yeni bir iktidar bileşimi oluşturulamamıştır. Bugün yaşadığımız bütün siyasal gerilimin ve toplumsal krizin temelinde bu gerçek yatmaktadır.
Fetret durumu kriz, kaos ve belirsizlik demektir.
Açık ki, Cumhuriyeti yıkanlar yerine kendi rejimlerini kuramadı. Böyle bir gücü kendilerinde bulamadıkları gibi, bu hedefe ulaşacak ne tarihsel meşruiyetleri, ne birikimleri ne donanımları ne bilgileri ve ne de görgüleri vardı. Rüküş bir siyasal hareketten kurucu bir iradenin çıkması beklenemezdi. Nitekim öyle de oldu. Başaramadılar..
Bugün Türkiyede tam anlamıyla korsan bir rejim var.
İhtiyacımız olan şey ise, yaratıcı yıkıcılık ve yeni bir kurucu iradedir. Tarihsel meşruiyetimiz de birikimimiz de ve yeni bir gelecek kurma irademiz de vardır.
Beşinci Boyut