28 Şubat günkü yazımda, Anayasa değişikliği referandumu propaganda döneminde Hayır propagandası yapmak isteyenlere 1982 Anayasası değişikliği döneminde olduğu gibi yasak getirilip getirilmeyeceğni sormuş şunları yazmıştım.
Başkanlık sistemini getiren Anayasa görüşmeleri TBMMde sürerken, Tele1 Tvye bağlanmış, bu uygulamayı anımsatarak, yapılması olası bir referandumda, Hayır demenin, bu konuda toplantı düzenlemenin OHAL bahanesi ile valilerce yasaklanabileceğini söylemiştim.
Bunları söyleyip, yazdığım için kimi dostlarımızdan eleştiri almıştım.
Zaman ne yazık ki, beni haklı çıkarttı ve HAYIRı savunanlara Valilikler OHALi bahane edip yasak üstüne yasak getiriyorlar.
Bir çok ilde valiler hayır kampanyası için toplantı yapmak isteyenlere, OHAL bahanesi ile yasak getiriyor, evet diyeceklerinden emin olduğu siyasi gruplara izin vermekle kalmayıp, destek de sağlıyor…
Son olarak MHP Genel Başkanlığına adaylığını koyan Meral Akşenerin Niğdede yapacağı anaysaya hayır toplantısını Valilik OHALi ileri sürerek yasaklayıverdi.
İstanbul Bilgi Üniversitesinde yapılan 8 Mart etkinliğine gerçekleşen bıçaklı-tekbirli saldırıyla ilgili, okulda bir toplantı yapmak isteyen Milletvekili Aylin Nazlıaka, okul yönetimi tarafından engellendi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, Boğaziçi Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübünün bu yıl 18-19 Mart tarihlerinde düzenlediği Boğaziçi Yönetim ve Liderlik Zirvesinde 19 Mart 2017 Pazar günü yapacağı Yeni Ekonomide Liderlik başlıklı konuşması Rektörlük tarafından, programdan çıkartıldı.
AKP Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günayın kardeşi olan ve aday olmamasına rağmen Boğaziçi Üniversitesi Rektörülüğüne atanan Prof.Dr. Mehmed Özkanın, referandum sürecinde hayır tezinin dile getirilmesinden dolayı duyduğu çekince nedeniyle Bökenin konuşmasını engellediği, gerekçe olarak da, OHAL nedeniyle siyasi kimliklere izin veremem dediği ifade edildi..
Öte yandan, Antalyada Akdeniz Üniversitesi; Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunu hem de Anayasaya evet prppagandası için ağırladı.
Belli ki, Hayırcıların toplantılarının yasaklanması için gerekçe gösterilen OHAL uygulaması, Evetciler için geçerli değil.
Korkarım, bu uygulama yaygınlaşacak ve HAYIRcılar üzerindeki baskı daha da artacak.
Ülkemizde bunlar yaşanırken, İktidar yetkilileri ortamı iyiden iyiye germeyi başardılar.
HAYIRcıları terörist ilan eden Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar, 16 Nisan yaklaştıkça Anayasa değişikliğine karşı çıkanlara hangi suçlamaları getirecekler.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlundan sonara hedefi Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu oldu. Neymiş, Feyzioğlu yurdu dolaşıp, Anayasa değişikliklerinin neler getirdiğini bir hukukçu olarak anlatıyormuş…
Cumhurbaşkanı, Feyzioğlu ile ilgili neler söylemişti anımsayalım:
Sen bir defa benim kapımı çalamazsın. Kapattım kapıyı. Niye, çünkü sen Barolar Birliğinin Başkanısın. Yani hukuk nedir bunu bildiğini iddia eden bir kurumun başkanısın. Böyle bir şey yapamazsın. Siyasetçi değilsin. Böyle bir şeyi yaptığı anda karşına yarın bunun faturası çıkar… Ve gittiği yerlerde de, bazı yerlerde terör örgütleriyle iltisaklı olanlarla da birlikte oluyor. Tabi burada HDPli, CHPli bütün vekillerle beraber buraları dolaşıyorlar. Dolayısıyla hayır diyenlerin oturduğu nokta bu
Önce şu iki soruya yanıt aramak gerekiyor sanıyorum.
Birincisi; Anayasa değişikliği hukuki bir konu mudur?
Yanıtına HAYIR diyebilecek kimse var mı?
İkincisi; TBB Başkanı bu konuda konuşmayacak da hangi konuda fikir beyan edecek?
Bunun yanıtı da belli sanıyorum.
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu da Cumhurbaşkanına şu yanıtı verdi:
"Vazifemiz olan anayasa değişikliğinin nasıl olacağını en yüksek makama, Türk milletine anlatırız dedik, yollara düştük. Hiçbir yere aday değiliz… O yüzden biz burada her siyasi kimliği, ideolojiyi, günlük çekişmeyi rafa attık ve huzurunuza sahip olduğumuz en yüce sıfata dayanarak geldik. O yüce sıfat, sizinle ortak sahip olmaktan gurur duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı sıfatıdır."
Kaldı ki, Feyzioğlu konuşmalarının tümünde anayasa değişikliğinin ne getirdiğini ve olası sonuçlarını anlatıyor. Ne yazık ki, buna bile tahammül edilemiyor.
Son olarak; 28 Şubat tarihindeki yazımda öne sürdüğüm YASAKların artmamasını umduğumu inanmasam da paylaşmak istiyorum.
Ancak, baskıların azalmayacağını, hatta artacağını söylemenin kehanet olmayacağının da bilincindeyim.
İktidardakilerin sinirleri bozulsa da, baskılar artsa da, mağdurum feryatları yükselse de, referandumdan HAYIR çıkacak gibi.
HAYIRLI günler olsun.