Eskiden siyasi parti önderleri, parti yöneticileri “günü kurtarmak” yerine ileriye yönelik projeler yapardı.
Şimdi ise günü hatta anı kurtarmak için uğraşıyorlar.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurmak için günlerce çalıştığını bilmeyen var mı? Ayrıca çok partili sisteme geçilmesi konusunda günlerce kafa yorduğunun da yakın tarihimizi okuyan herkes tarafından bilindiğini umuyorum.
İnönü’nün 1939’dan başlayarak planladığı çok partili sisteme, 1945 yılında geçiş uzun bir çalışmanın ürünüydü.
CHP’nin 14 Ocak 1959’da 14. Kurultay’da kabul ettiği “İlk Hedefler Beyannamesi” iki günde hazırlanmış değildi kuşkusuz. Aylarca çalışılmış, partinin yetkili kurullarında ele alınmış, sonra Kurultay’a sunulmuş ve oy birliği ile kabul edilmişti.
Çok titiz bir çalışma olduğu için de, özgürlükçü 1961 Anayasası hazırlanırken, “İlk hedefler Beyannamesi” esas alınmıştı.
1965 yılında İsmet İnönü’nün Ankara Cebeci Çayırı’ndaki mitinginde, CHP’nin “ Ortanın solu”nda olduğunu açıklaması da bir anda aklına gelmiş değildi. Paşa, konuyu dar bir kadro ile ele almış, gelecek saldırılara karşı önlemler bile düşünülmüştü.
1976 Kurultayı’nda kabul edilen “sosyal demokrat” program ve özgürlükçü parti tüzüğü de aylarca süren bir çalışmanın, bölge toplantılarında tartışılması sonucu Kurultay’a götürülmüştü.
Ya şimdi...
CHP de dahil, tüm partiler günü kurtarmak için çaba sarfediyor, bunların çoğu partilerin yetkili organlarında ya hiç görüşülmüyor, ya da göstermelik biçimde gündeme alınıyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “tuzağa düşmeyeceğim” diyor, ancak partilileri AKP’nin “ anı kurtarmak “ için ortaya attığı gündem tuzağına düşüyor.
Veya, “ bayram değil, seyran değil…” örneği, bir CHP’li çıkıyor ve gereksiz bir tartışma başlatıyor.
CHP Grup Yönetimi de “yeni aklı başına gelmiş“ gibi, bugüne kadar hiç uygulamadığı tüzük maddesine sarılıyor.
Televizyona çıkacak milletvekillerinin CHP Grup Başkenvekillerinden izin almaları gerekiyormuş.
Bu madde CHP Millet Meclisi Grup Tüzüğü’nde var ama bugüne değin uygulanmış mı? Uygulandı ise kimler disipline verilmiş?
Sanmıyorum.
Keşke, bunu bahane edeceklerine, Öztürk Yılmaz’ı CHP’nin politikasına aykırı davranmaktan verselerdi disipline… Hem de basın toplantısı yapmadan.
Ve de günü kurtarmak için değil, aylarca çalışıp, Türkiye’yi bugünkü durumdan çıkarmak için yapsalardı veya iktidar olmak için proje üretip, bunu halkla paylaşsalardı...
Önemli bir konu da; CHP için belediye başkan adaylarını saptarken, bu partiye emek vermiş, ülkenin geleceği dışında hiç bir düşüncesi olmayan insanlardan görüş almak çok mu zordu? Gerek belediye başkan adayı saptarken, gerek Milletvekillerini belirlerken daha önce yaptıkları hatalardan hala ders almamışlarsa bu halkın umutlarını kırmaz mı?
Ayrıca, belediye başkan adaylarını bile açıklamakta geç kalan, adayları parça parça açıklama yolunu seçen, tüm bunlara rağmen CHP’den umudunu kesmeyen yurttaşların, bu partiden daha iyi şeyler beklemek hakkıdır diye düşünüyorum.