Ben yıllardır Başkanlık sistemini savunan biri olarak elbette evet diyorum.
Mahmut Övür sormuş, referandumda nasıl oy vereceğini, Fatih Çekirge efendi de bu soruya Hürriyet gazetesindeki köşesinde yanıt vermiş. Tabii, danışıklı bir soru-cevap değilse.
Ve Hürriyet gazetesinde yazmayı hala sürdürüyor.
Çünkü sözde amiral gemisi Hürriyet, iddia ettiği gibi yayın ilkeleri olan bir gazete mi. Tabii ilkesi vardır, iktidarların dümen suyuna gidip, kesesini doldurmak.
Fatih Çekirge tekrar ediyorum, Hürriyet Gazetesindeki köşesinden referanduma "evet" oyu vereceğini açıklayınca Doğan Yayın Grubunun yayın ilkelerine aykırı davranmış olmuyor, ancak, İrfan Değirmenci Twitter hesabından anayasa değişikliğine hayır diyeceğini söyleyince işine son veriliyor.
İrfan Değirmenci HAYIR oyu vereceğini televizyon programında açıklamıyor, özel Twitter hesabında yazıyor, takipçileri ile görüş paylaşımı yapıyor. Yani Doğan Yayın grubunun görsel, işitsel veya yazılı bir yayın organı değil İrfanın düşüncesini açıkladığı.
Ancak, iktidarın, muktedirin istediği yönde Doğan Yayın Grubunun Hürriyetinde yazı yazan Fatih göreve devam ediyor. Yalnız Fatih mi devam ediyor yazılarına. Hayır, Akif Beki, Abdülkadir Selvi, Ahmet Hakan gibi yanlı isimler de...
Amacım, gazetecilerin düşüncelerini açıkladıkları için atılmalarına neden olmak değil. Tam aksine, düşüncesini açıklayan yazarların, programcıların işlerine devam etmeleri gerektiğine dikkat çekmek.
Aydın Doğanın Milliyetinde büyük usta Metin Toker her seçim öncesi oyunu hangi partiye vereceğini açıklamıştı. Aydın Doğan o zaman üzerinde baskı hissetmediği için mi Metin ustaya ses çıkarmamıştı.
İrfan Değirmencinin ve ekibinin işine son verilmesi Doğan Grubunun ilk vukuatı değil kuşkusuz.
AKP döneminde baskıyı yiyince, Bekir Coşkunu, Emin Çölaşanı, Uğur Dündarı, Şükrü Küçükşahini, Özdemir İnceyi daha nice arkadaşımızı Doğan Yayın Grubu Şirketlerinin kapısının önüne koyan, Tufan Türençin yazı yazmasını yasaklayan zihniyetin sahibini biraz daha iyi tanımak, tanıtmak gerekiyor.
12 Eylül döneminde; 1981 yılı Şubat ayında Arayış dergisi Aydın Doğanın sahibi bulunduğu Milliyet tesislerinde basılarak yayın yaşamına başlamıştı. 7. Sayıda şirketin büyük ortağı ve Yayın Danışmanı Bülent Ecevitin İşkence başlıklı yazısı yayınlanınca, Aydın Doğan 4. Kolordu ve Ankara Sıkıyönetim Komutanı Recep Ergun tarafından çağırılıp uyarıyı alınca, Arayışı tesislerde basmaktan vazgeçtiğini Ecevite söylemişti.
Biz de başka bir matbaa bularak, Arayışı Sıkıyönetim Komutanlığı kapatıncaya kadar yayınlamayı başardık. Tam 54 sayı.
Yani baskıyı görünce Arayış dergisini basmaktan anında vaz geçmişti Aydın Doğan.
Daha sonra, Tarabya Otelde buluşmuştuk. Bülent Ecevit, Rahşan Ecevit, Murtaza Çelikel, Şahin Mengü ve Yazı İşleri Müdürü olarak ben Arayış adına, Milliyet tarafından da, Aydın Doğan, Genel Yayın Yönetmeni Turhan Aytül, Genel Müdür Yekta Okur tam bir gün hesapları inceledik. Ve satış gelirlerinin önemli bir bölümünü temlik ettik. Kalan borçlar da, Arayış A.Ş.nin tasfiyesi sırasında kapatıldı.
Yani Ertuğrul Özkökün bir zamanlar yazdığı gibi Aydın Doğan Arayışı finanse etmedi. Yalnızca başlangıçta gazeteyi bastı ve parasını da aldı o kadar.
Bu böyle bilinsin…
İrfan Değirmencinin işine son verilmesi ve Fatih Çekirgenin iktidara, muktedire methiyeler düzen diğer yazarların yazılarına devam etmesi beni şaşırtmadı.
Tekrar edeyim, korku dağları bekliyor. Doğan grubu ve kendisine merkez medya adını veren medya grupları hayırcıları kovarlar, evetcileri baş tacı ederler.
Korku ve çıkar insana neler yaptırıyor.