Gazeteci yaşadı, gazeteci öldü: Işık içinde uyu Baki Özilhan...

Nahit Duru

Gazeteci Baki Özilhan’ın ani ölümü tüm dostlarını olduğu gibi beni de üzüntüye boğdu. Gazeteci doğup, gazeteci ölmek hiç de kolay değil ülkemizde. Büyük usta Şinasi Nahit Berker’in dediği gibi gazeteci doğanlardandı Özilhan. Berker’in dediğinin dışında gazeteci olarak ölmeyi de başaran ender gazetecilerdendi. Son zamanlarda göremediğimiz…

Bülent Ecevit’le Arayış Dergisini çıkarttığımız dönemde, Baki Özilhan TRT’de Anarşi ve Terör adlı bir program yapıyordu.

Hatta Bülent Ecevit, bana bir not yazarak, Ertuğrul Özkök’ün  bu programı öven bir yazı yazmasını istemişti. Ertuğrul da çok güzel bir yazı hazırlamıştı.

Baki bu program sürerken 1402’lik olmuş TRT ile ilişkileri kesilmişti.

Sevgili Özilhan’la birlikte çalışmaya başlamamı ARAYIŞ kitabımda özetle şöyle anlatmıştım:

“Bülent Ecevit'in yasaklandığı tarihten bir süre sonra Baki Özilhan Arayış’a geldi... TRT'den 1402'lik olmuş ve Yankı dergisine çalışmaya başlamıştı...  Yankı'nın çalışma ortamı da bizdeki kadar rahat olmasa gerek ki, ‘Müdürüm  -Baki yıllardır bana böyle hitabeder- burası rahat, burada çalışıp, yazılarımı burada yazabilir miyim? “ diye sordu. Ben de istediği gibi çalışabileceğini, her zaman gelebileceğini söyledim...

Aynı gün akşam saatlerinde Erdül, Baki'yi gördü ve kim olduğunu sordu...

Baki Özilhan kısa bir süre öncesine TRT'de çalışıyordu.. ‘ANARŞİ ve TERÖR’ dizisinin üçüncü bölümü yayınlandıktan sonra,  işten atılmış, programlardan sorumlu Televizyon Daire Başkanı Tarcan Gönenç de kızağa alınmıştı..

Bu anlatımımdan sonra, Erdül, "Ağabey, madem Yankı'da kadrosu yok biz alalım" dedi...

Ben olayı biraz ayrıntılarıyla düşünmeden karar vermezdim... Erdül'e ‘Kadro durumumuz ne.. Verebileceğimiz kadroı var mı?; Nasıl para vereceğiz, ne ücret ödeyebileceğiz?. Rahşan Hanımla, Bülent Beye ne diyeceğiz?.. Sonuçta, bu derginin büyük hissedarı Bülent Ecevit...’ diye kuşkularımı dile getirdim.

Erdül, gençliğin verdiği cesaretle daha ataktı ve

‘Nahit abi.. Dergi ikimizin üstüne kaldı..Yorgunluktan neredeyse öleceğiz... Bir üçüncü hamala ihtiyacımız yok mu? Baki’yi tanıyorsun, sağlam adam olduğunu söylüyorsun.. Başlatalım... İşsiz birine sahip çıktığımız için, kızacaklarsa kızsınlar...Oran'da oturup, ellerini taşın altına sokmadan, ahkam kesmek kolay.. Sen hangi işe koşacaksın, haber mi yapacaksın, yazıları mı okuyacaksın, Bülent beyden gelen notları okuyup, onları yerine getirmeğe mi çalışacaksın, düzeltmenlik mi, sayfa sekreterliği mi yapacaksın? Bir aynaya bak yahu ne hale geldin.. Günlerce uyumuyorsun, gözlerin kan çanağına dönmüş...’

O günlerde, Çağlayan Tunç'tan sonra gazeteci arkadaşlarım, Rahmi Özyazgan ile Naci Yatıkkaya da dergiden ayrılmışlardı...

Bunu Bülent Ecevit'e anlatabileceğimi düşündüm... O arada Erdül'le karşılıklı çay içiyorduk.. Çayımı bitirdim... Odada biraz dolaştıktan sonra, Erdül'ün yanına giderek, ‘ Gel ulan deli, seni öpeyim...’ dedim...

Baki'yi hemen hiç kullanmadığım odama  götürerek, ‘Baki, Erdül'ün bir teklifi var’  diye söze başladım ve Edrül’e attım topu.

 ‘Nahit ağabeyle birlikte donkişotluk yapıyoruz.. Bu savaşı kazanabilmek için de gece gündüz çabalıyoruz, çalışıyoruz.. Bu yükün altına girebilecek, elini taşın altına sokabilecek biri daha gerekiyor.. Uzun lafın kısası sana iş teklif ediyoruz.. Bizimle çalışır mısın?’

Baki Özilhan, bir an düşündü ve ağzından ‘olur’ sözleri çıktı...

Salondaki masalardan birini, benim masamın yanına çektirerek, ‘istediğin masa senin’ dedim.. Baki ile ARAYIŞ maceramız başlamıştı...

O gün akşam, herkesten habersiz, Bülent Ecevit'e giderek durumu anlattım... Konuşmamız sırasında her zaman olduğu gibi Rahşan Ecevit de vardı... Önce Baki Özilhan'ın TRT'den neden atıldığını ayrıntıları ile anlattım.. Baki Özilhan'a iş teklif ettiğimizi söyledim...

Üç arkadaşımızın ayrıldığını, takviyeye gereksinimimiz olduğunu o da biliyordu.. Rahşan Ecevit, Baki Özilhan ismine, ‘biraz soğuk’ duruyordu... Çünkü Baki, TRT'de yaptıklarıyla Sıkıyönetimin hışmını üzerine çekmişti.. Başımıza iş açabilirdi.. Rahşan Ecevit'e karşı çıktım ve Baki Özlihan'ın bize çok yararlı olacağına inandığımı anlattım. Bülent Ecevit, Baki Özilhan'ı Terör belgeselinden tanıyordu... Baki'ye sıcak baktığını hissettim. O, bir süre düşündükten sonra, ‘Bizi güç durumda bırakacak birşeyler yazmasın...O’nu uyar… Bu dergi giderek daha önem kazanıyor.’ dedi...

Ecevit, onay verdi... Ondan habersiz Baki'yi işe başlattığımız için biraz kırılmıştı, ancak belli etmemeye çalıştı...

Baki Özilhan'ı ne bu konuşmadan önce, ne de sonra, hiçbir şekilde uyarmaya gerek duymadım. O, işini iyi yapan bir neferdi

Baki Özilhan'ı o gün biraz zorlama ile kabul eden Ecevit sonraları, O'nunla çok iyi anlaşacaktı... Hatta Rahşan Ecevit bile Baki'yi kabullenecekti.”

THA Genel Müdür vekilliğim döneminde de Baki Özilhan’I Ankara Bürosuna davet ettim. Orada da birlikte çalıştık.

Baki ile ayrı yerlerde çelışırken de hiç bağımızı koparmadık.

Bir hafta kadar önce de aramıştı. Bayramdan sonra buluşacaktık.

Ne yazık ki, Baki Özilhan’la Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi ve Cem Evi’nde buluşabildik. O’nu son yolculuğuna  uğurlamak için.

Çok eski dostlarımdan gazeteci Cevher Kantarcı aradı. Son iki yılda yitirdiğimiz çok sayıda gazeteci dostumuzu anımsattı.  O’nun anımsattıkları ile birlikte benim hatırladığım yitirdiğimiz değerler:

“Kurtul Altuğ,  Metin Yalman, Mete Akyol, Çetin Öner, İstiklal Yaradılış, Kemal Karacehennem, Tayfun Talipoğlu, Mithat Sirmen, Turgut Yılmaz Güven, Hakkı Mumcu. Doğan Yurdakul,  Mesut Mertcan, Derya Kaya, Şeniz Yurtman, Okan Pelit, Ergun kaftancıoğlu, Hıdır Eraslan, Ali Abalı, Erdağ Çağatay, Okay Gönensin ve Nail Güreli”

Cevher Kantarcı, konuşmanın son bölümünde de şunları söyledi:

“ Ah Nahit abi.. Giderek artıyor yalnızlığımız ve bizi bekleyen kalabalıklar..”

Baki Özilhan ve yitirdiğimiz tüm gazeteci dostlarımız ışıklarda uyuyun.