Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, diyor ki;
"Biz görevde iken dini konuların tamamen ayrı tutulmasını isterdik. Ben de inançlı bir insan olduğumu hiçbir zaman saklamadım; onun için de başıma çok sıkıntılar geldi."
Başına öyle işler geldi ki, Hilmi Özkökün sormayın gitsin. Başına gelenlere bakalım; hiçbir engelle karşılaşmadan süratle yükselerek TSKda sınıf atlamak demek olan albaylıktan generalliğe terfi etti. Önce tuğgeneral, sonra tümgeneral ardından da orgeneral oldu. TSKnın en üst komuta kademesine (orgenerallik sınıfına) geldikten sonra da önce ordu komutanı, ardından Kara Kuvvetleri Komutanı ve nihayet Genelkurmay Başkanı oldu. İşte Özkökün başına gelen işler böyle!
Özkök, TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonunda dinlendi.
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi paşa, Işıklar Askeri Lisesinde Nurcularla nasıl tanıştığını da anlatıyor önce...
Sonra, başına sıkıntılar geldiğini söylediği Kara Harp Okulunda, namaz kıldıklarını, mevlid okutabildiklerini, şerbet dağıtabildiklerini ifade ediyor.
Başına gelen sıkıntı, özgürce ibadet edebilmesi ise bir şey söylenmemeli. Şayet, özgür ibadet edemiyorsa, nasıl namaz kılabildiğini, mevlid okutabildiğini, şerbet dağıtıp, oruç tutabildiğini de açıklamalıydı.
Özkök, Nurcuların 1980li yıllarda yaygınlaştığını, zaman içinde TSKnın hedefe alındığını gördüklerini söyleyebiliyor. İstihbaratın yeterli olmadığından yakınıyor ve konuşmasını şöyle sürdürüyor:
"Tabii bunun kaynağına inmek gerekti. Bizim kendi istihbaratımız olmadığı için dışarıdan bekledik. 2000 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı oldum. Komutanlığım zamanında ilk defa Fethullah örgütünün ne amaçladığını, ne şekilde bu işlere hız verdiğini görmeye başladık. O meşhur konuşması vardı. Günü gelince çıkacağız diye. Emin olduk bu örgüt örgütleniyor ve iyi işler peşinde değil. Genelkurmay Başkanı olduktan sonra daha ciddiyetle eğildim."
Hilmi Paşa, Genelkurmay Başkanıyken, MGK toplantısındaki gelişmelerle ilgili şu bilgiyi veriyor:
" Bu örgüt çok büyük bir imkan kabiliyetine kavuştu. İmkan kabiliyeti yıllar içinde oluşur ama niyet bir gecede değişir. Aynen böyle söyledik. Dedik ki icra planı yapılsın bu iş takip edilsin o zaman kadar tehlikeli bir örgüt olarak görülmüyor tabi iyi niyetli görülüyor. Ama biz MGKda bunu açıkça söyledik. Hükümeti kesin olarak bilgilendirdik ve durum iyi değil dedik. Orada bir karar alındı. Ona icra planı denildi. Hükümete tavsiye ediyor MGK bunu... Ne yapılıyor diye izledik, açıkça söyleyim pek fazla bir şey yapıldığını görmedik. Biz gene her toplantıda irticadan ve bu örgütlerin tehlikesine dikkat çeken konuşmaları MGKda kuvvet komutanları da var biliyorsunuz her zaman dile getirdik. Duyduklarımızı her zaman elimizden geldiği kadar yaptık. Ama kaynağa nüfuz etmemiz mümkün olmadı."
Görülüyor ki, Hilmi Özkök Nurcuların, Fetöcülerin kimler olduğunu biliyor. Yani terör örgütü üyeleri ile ilgili olarak, Işıklar Askeri Lisesinden başlayarak, emekli olana kadar net ve açık bilgisi var.
Hilmi paşa, Fetöcülerin tuzağına düşürülen silah arkadaşlarının - balyoz, casusluk, Ergenekon gibi davalarda yargılanan subayların - karşısında yer alırken, "Kasaptaki ete soğan doğramam" demişti anımsarsınız. Görülüyor ki, "Hilmi hoca, evdeki ete de soğan doğrayamamış "... Fetöcülerin yuvalanmasına sessiz kalmış. Hem de TSKnın yok edilmesi, zayıflatılması, itibarının zedelenmesi bahasına...
Yalnız Özkök değil tabii, Fetönün büyümesine, kök salmasına bile bile göz yuman...
Özellikle Türkiyenin bu hale gelmesinde sorumlu olanlar, iktidarda bulunanlar, örgüte üye olanlar, Fetö konusunda konuşup duruyorlar. Anlayacağımız, ülkemiz Fetö ile ilgili aklanma, ağlama duvarına döndürüldü.