Maskaralar İnönüyü tanımaz

Nahit Duru

Bugün de Kurtuluş - İstiklal - savaşı kahramanlarından Türkiye Cumhuriyetinin kurucularından, İsmet İnönüden söz edeceğim. Kızdığı zaman karşısındakine "maskara"  arada bir de "kerata" diyen İsmet Paşadan.

Onu dinsizlikle, camileri yok etmekle, demokrat olmamakla, darbecilerle işbirliği yapmakla suçlayanlar belki gerçekleri öğrenir diye.

Önce, şunu söyleyeyim.

Kaç kişi İsmet Paşanın cami yaptırdığını bilir?

Şaşırmayın. İsmet Paşa, Çankaya Merkez Camiini yaptırmıştır. Abdullah Gülün Cumhurbaşkanı olmasına kadar, Cumhurbaşkanlarının namaz kıldığı Merkez Camii İsmet İnönünün yaptırdığı,  bölge halkının ibadetine sunduğu bir camdir. Halıları dahil, tüm gereksinimleri de Mevhibe hanım tarafından karşılanmıştır, caminin.

Camileri kapattığı iddia edilen paşa, o çevrede eksikliği duyulan bir cami yaptırıyor.

Ve ne yazık ki; bugün cami yaptırmak bir yana, dini siyasete alet etmek için göstermelik ibadet edenler tarafından dinsizlikle suçlanıyor.

Şurası da bir gerçektir ki, paşa ve eşi Mevhibe İnönü, tam anlamı ile dindarlığa örnek gösterilecek bir aileydi. Ancak, bunu asla siyasete alet etmediler. İnönüler için ibadet gizli olmalı ve Allahla kul arasında kalmalıydı.

Öte yandan,  inandırıcı olmasa da temcit pilavı gibi yinelenen, darbecilerle işbirliği yaptığı iddiaları var, Paşa için.

27 Mayıstan sonra idamların infaz edilmemesi, durdurulması için ihtilalin başı Cemal Gürsele yazdığı mektupları, 22 Şubat ve 21 Mayıs Talat Aydemir ihtilal girişimlerini sabaha kadar Genelkurmayda plan yapıp uygulatarak kan dökülmeden önlemesini dikkate almayanlar,  12 Mart muhtırası sonrasında İsmet İnönüyü Nihat Erim hükumetine bakan verdiği için suçlayabiliyorlar.

Cehalette sınır yok ne yazık ki.

12 Mart Muhtırasının 3üncü maddesine baksalar, Paşanın neden bakan verdiğini anlayacaklar. Ne diyor bir göz atalım muhtıranın 3. maddesine:

Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyetini korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır. (1)

Aşağıda sunduğum ilk iki madde gereği; Paşa, ordu yönetime el koymasın, parlamenter sistem devam etsin, TBMM feshedilmesin diye 12 Mart hükümetine CHPden bakan vermeyi kabul ediyor.

Dedim ya, cehalet kolay zanaat.

O dönemde İsmet İnönünün Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslanın idamlarının yapılmaması, yargı teminatının askıya alınmaması, hak ve özgürlüklerin sınırlanmaması için Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Başbakan Nihat Erim ve Genelkurmay Başkanı arasında mekik dokuduğunu da unutarak suçluyorlar.

Bu iddiaları ortaya atanlar, İsmet Paşanın Ulus Gazetesini 12 Mart günü yaptığı, muhtırayı destekler hava yaratan başlıkları nedeniyle kapatmaya karar verdiğini, aynı gün  Ulus Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Cemal Saltık ile haber müdürü Sertaç  Tözüne "en iyi askeri rejim, en kötü demokrasi yönetiminden daha kötüdür" dediğini bilmeden.

Paşanın, Parlamenter sistem sürsün, anti demokratik yasalar getirilmesin diye gösterdiği çabaları, o dönemde kimsenin haberi olmadan bir pazar günü Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaçla buluştuğunu, onu kimi konularda ikna etmek için uğraştığını, gerek Başbakan Erimle gerekse Cumhurbaşkanı Sunayla toplantılar yaptığını,  araştırmadan, Onu ihtilalcilerle işbirliği yapmakla suçlamak.

Ya Türkiyeye çok partili sistemi getiren siyasetçiye "diktatör" deyip, onu demokrat olmamakla itham etmek.

İnsafsızlıktır kuşkusuz.

Ancak, bu iddiaların sahibi "maskara"lara, Onun meşhur sözü ile yanıt verelim:

" Hadi Canım sende "

(1) muhtıranın ilk iki maddesi:

"1.- Meclis ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatlarıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürkün bize hedef verdiği uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyetinin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.

2.- Türk milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetlerinin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliğini giderecek çarelerin, partiler üstü bir anlayışla meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir."