Yargıç Atatürk heykeline balta ile saldıranı 'meczup' diye nitelemiş ve sebest bırakmış.
10 Kasım 1994’de Anıtkabir’deki törenler sırasında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in önüne elinde Kuran-Kerim ile çıkarak, Atatürk’e hakaret yağdıran Mahmut Kaçar 'densiz' de o günlerde 'meczup' olarak nitelendirilmişti.
Ancak, 1994’lü yıllarda Türkiye’de hakimler vardı ve Mahmut Kaçar 4 yı 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Hapishaneden çıktıktan sonra bu kez yine bir 10 Kasım’da Ankara, İzmir, Şanlıurfa ve Hatay’da Mahmut Kaçar’ın emri ile biri öğretmen 3 kişi ellerindeki Kuran-ı Kerim’le 'puta tapmayın' diye eylem yapmışlardı.
Saldırganlar DGM’de yargılanıp, çeşitli cezalara çarptırılmışlardı.
Bu olaydan yıllar önce de, bir 'meczup' olayı da Bursa Ulu Camii’nde yaşanmıştı.
Yıl 1957 Bursa Ulu Camii’ne birkaç gerici densiz ellerinde kılıçla girerek 'Biz Mehdiyiz' diye bağırarak cemaati rehin almaya kalkışmıştı. Gericiler Ulu Camii’nin minberine çıkmışlar ve cemaate eziyet etmeye başlamışlar.
Dönemin Bursa Valisi İhsan Sabri Çağlayangil’dir. Cemaat arasında bulunan bir polis, halkın da yardımıyla yobazları kıs kıvrak yakalayıp valiliğe götürür. Bursa Cumhuriyet Savcısı Turhan Kapanlı’dır.
Ankara Radyosu Valilikten aldıkları bilgiye dayanarak, baskını yapanları 'iki meczup' diye niteler.
Bursa Cumhuriyet Savcısı olan Turhan Kapanlı henüz soruşturmaya başlayacakken, olayı haber alan Cumhurbaşkanı Celal Bayar Vali Çağlayangili arayarak, olayın 'laiklik karşıtı' bir hareket olduğunu, bunun 'İki meczup' denilerek geçiştirilemeyeceğini vurgulayarak, şunları söyler:
"Vakayı şimdi öğrendim, dedi. Ne hareketin çabuk bastırılmış olması, ne de yapanların aczi, hadiseyi küçümsemeye sebep teşkil etmemelidir. Vakanın din ve dindarlıkla bir ilgisi yoktur. Bunlar, Müslümanlığın ticaretini ve simsarlığını yapanlardır. Yalnız olamazlar. Mutlaka akıl hocaları, taraftarları, teşvikçileri vardır. Hadisenin mihrakına inmeli ve bütün şebekeyi süratle meydana çıkarmalısınız...
...Atatürkün irtica karşısındaki hassasiyetini hatırlayınız. O sağ olsaydı bu olay karşısında ne yapacak idiyse, biz de bugün onları yapmalıyız. Böyle hareket etmenizi, neticeye süratle ulaşmanızı yaşınızdan bekliyor ve sizden istiyorum."
Dikkat ediniz, Bayar bu yobazları, 'laiklik karşıtı' olarak niteliyor ve gereğinin yapılmasını emrediyor. Ne de olsa Bayar Atatürk’ün yanında bulunmuş bir siyasetçi olarak, laiklik konusunda hassasiyet gösteriyor.
Günümüzde, laiklik karşıtı olanları, Atatürk’e hakaret edenleri koruyanların, hatta ziyaret edip yere göğe koyamayanların sürekli adını andıkları Celal Bayar, her şeyi bir tarafa bırakıp, yobazların cezalandırılmasını istiyor.
Ve o günlerde de Bursa’da yargıçlar vardır… Saldırgan yobazlara 'meczup' demez yargılar ve cezalandırırlar.
'Türkiye’de yargıçlar var' diyebileceğimiz günleri göreceğimizi en azından ummak istiyorum.
Not:Bu olayı gazeteci Tanju Cılızoğlu’nun kaleme aldığı , İhsan Sabri Çağlayangil’in “Anılarım” kitabından aktardım.