Oturdukları koltuktan güç alarak sağa sola tehdit savuranlara hatırlatma!

Nahit Duru

Son günlerde, oturduğu koltuktan cesaret alıp, önüne geleni tehdit edenlerin sayısı giderek artıyor. Bu makamların geçici olduğunu anımsasalar, kendilerini tehdit ettikleri insanların yerine koysalar, belki de böyle davranmayacaklar.

Makamları kendilerinin malı sananlar, makamlardan güç almamalı o koltuklara, makamlara güç vermelidir. Oturdukları koltuktan güç alarak sağa sola tehdit savuranlar, daha önce nerelerde ne söylediklerini, ne yaptıklarını da unutmamalıdır..

Bilindiği gibi devlet, işlerini kamu gücünden yetki alan çalışanlarıyla yapar.

Kamu görevlileri, kamusal gücü kullanırken, hakkaniyet ölçüleri içinde davranmalı ve halka güven vermelidir.

Devleti de iktidarlar yönetir.

Eskiden İktidarları halk belirlerken günümüzde, partili Cumhurbaşkanı bakanları atıyor. Yani bakanlar artık seçilmişlerden değil atanmışlardan oluşuyor. Atanmışlar, kendilerini yalnız halkın değil, seçilmişlerin de üstünde görüyorlar.

Tıpkı, atadıkladı üst düzey bürokratlar gibi.

Hem bürokratlar, hem de atanmış bakanlar, sorumluluk taşımadıkları, koruma zırhına büründürüldükleri için; keyfi davranışlarının yanı sıra, önüne gelen herkesi tehdit edebiliyorlar.

Keyfi davrananlara bir olayı anımsatmak istiyorum.

Birlikte çalıştığım dönemde iç yüzünü gördüğüm Çetin Altan bir dönem Türkiye İşçi Partisi’nden Milletvekilliği de yapmıştı. Çetin Altan hayranı olduğum dönemde sözünü sürekli kesen TBMM Başkanvekiline dönerek, "Sizin benden yukarıda oturmanız bir marangoz hatasıdır" demişti. TBMM Başkanvekili Altan’ın kendisine hakaret ettiğini ileri sürmüş, sözlerini tavzih etmesini –düzeltmesini- istemişti. Çetin Altan konunun uzamaması, belki de saldırıya uğramamak için, sözlerini "Sizin benden yukarıda oturmanız bir marangoz hatası değildir" ifadesiyle cümlesini düzetmişti.

Aslında, Çetin Altan yıllar önce makamların çok da önemli olmadığına vurgu yapmıştı.

Eskiden iktidarlar yaptıklarını aslanlar gibi savunur, muhalefeti yalnız suçlama yaptığı için eleştirirdi. Günümüzde iktidar ağlama duvarı, kendisini eleştiren herkesi, kuruluşu da suçlama makamı haline dönüştürüldü.

İktidar tam 17 yıldır şikayet edip ağlıyor, tüm suçu muhalefete yüklüyor.

Bu böyle gitmez. İktidar, şapkasını önüne koyup, hatalarını saptayıp, doğru yolu bulmalı ve tehdit yerine anlaşma zemini aramalıdır.

CHP 96 YAŞINDA

CHP’ye nice yıllar diyor, parti kuruluşunda bugünlere gelmesinde emeği olanlardan ebediyete göç edenlere rahmet, hayatta olanlara sağlıklı ömür diliyorum. O’nlar, yalnız partinin değil, Laik Cumhuriyetin de savunucusu olmuşlar ve yaşamasını sağlamışlardır.

4 Eylül 1919’da fiilen faaliyete geçen Halk Fırkası –CHP- resmen 9 Eylül 1923 tarihinde kurulmuştur.

Halk Fırkasının amacı anlatılırken, “ Halk Fırkası’nın amacı, milli hakimiyetin halk tarafından, halk için icraasına rehberlik etmek ve asri bir devlet haline yükseltmek, Türkiye'de bütün kuvvetlerin üzerinde kanunun velayetini hakim kılmaya çalışmaktır” denilmiştir.

Amaç maddesinin devamında, “Halk Fırkası’nın gözünde halk kavramının, herhangi bir sınıfla sınırlı olmadığı” vurgulanırken, şu görüşlere yer verilmiştir:

“Hiçbir imtiyaz iddiasında bulunmayan ve genel olarak kanun karşısında mutlak bir eşitliği kabul eden bütün fertler halktandır. Halkçılar, hiçbir ailenin, hiçbir sınıfın, hiçbir cemaatin , hiçbir ferdin imtiyazlarını kabul etmeyen ve kanunları koymaktaki mutlak hürriyet ve bağımsızlığı tanıyan fertlerdir.

Halk Fırkası'na her Türk ve hariçten gelip Türk tabiiyet ve kültürünü kabul eden her fert dahil olabilir. Halk Fırkası'na dahil olan her fert, fırkanın nizamnamesi ile programına tabi olacağına imza verecektir.”

1924 yılının 10 Kasımında Halk Fırkası’nın başına Cumhuriyet sözcüğü eklenmiş, 1934 yılında yapılan Kongrede ise adı Cumhuriyet Halk Partisi olarak kabul edilmiştir.

Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti ile eşdeğer tuttuğu ve “"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi" diye tanımladığı CHP kuruluşunun 96’ncı yılını kutluyor.

CHP yöneticileri, Atatürk’ün en büyük iki eserinden birinin CHP olduğu gerçeğinden yola çıkarak, hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hem de CHP’nin kuruluş ilkelerine ve sahip çıkmalı bu bilinçle hareket etmelidir.