Ya AKP bizi kandırıyor, ya da birileri yine AKPyi fena kandırıyor!

Nahit Duru

Bugün çok kişinin, yazarın, programcının dile getirmeye başladığı iki konuya herkesten önce değinmiş ve ciddi  tehlikelerden söz etmiştim.

Birincisi, ülkemizde 30a yakın cemaat bulunduğu, FETÖden boşalan yerlere bu gurupların yerleştirilmeye başlandığı, bunun sonuçlarının vahim olacağı konusuydu.

Haksız da çıkmadığımı görüyorum. Hemen her gün televizyon programlarında işlenir, kimi köşe yazarları yazar oldu devlette cemaat yerleşmesini... Kimi doğal karşılıyor, kimi karşı çıkıyor...

Cemaatlerin devlette kök salmaya yeni başlamadığını, uzun süredir, bakanların sempati duyduğu, yandaşı olduğu cemaatlere göre kadrolaşma yaptığını 11 Ağustos 2016 tarihli yazımda "ya öteki cemaatlerde baş kaldırırsa" başlığı ile gündeme getirmiştim.

Bu tehlike, bugün daha da önem kazandı. Neden mi?

Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Mücahit Küçkyılmazın sosyal medya hesabından yaptığı açıklama durumun vehametini ortaya koyuyor.

Küçükyılmaz, Fetö operasyonunun kendilerine döndüğünü iddia ederek neler yazmış:

"Namaz kılanı Fetullahçılar sanan, Meşveretçi, Yazıcı, Okuyucu, Nakşi, Kadiri arasındaki farkı bilmeyen. 28 Şubatçılarla FETÖ temizliği yapılamaz."

Küçükyılmaz, bir arkadaşını korurken, devletin diğer cemaatler tarafından işgal edildiğini de itiraf ediyor.

Zaten Cumhurbaşkanı da "diğer cemaatleri" Fetöcülerden ayrı tutmuş, Yalçın Akdoğan da, "diğer cemaatler müsterih olsun" demişti.

Demek istedikleri şu:
" Diğer cemaatler devlet içinde yapılanabilir..."

Dilerim, yarın başlarına bunlar da iş açmaz...

Küçükyılmaz, 28 Şubatçılardan söz ederken kimleri kastetmiştir. Hangi 28 Şubatçı şu anda aktif görevdedir.
Ve, bir ateisti, kardeşinin şehit olması nedeniyle isyan eden bir yarbayı, bir çok Atatürkçüyü hangi 28 Şubatçı memuriyetten men edip, göz altına almıştır.

Küçükyılmaz bunları açıklamak, hangi cemaatlerin nerelerde örgütlendiğini de kamuoyu ile paylaşmak zorundadır.

Cumhurbaşkanlığı iletişim başdanışmanı FETÖ operasyonunun hedefinden saptığını belirtmiş, ancak olayın yalnızca bir bölümünü dile getirmiş, buzdağının su altında kalan kısmını gizlemeye çalışmıştır.

İkinci tehlikeye ise, 15 Ağustosta dikkatinize sunduğum "her yere giren FETÖ paranın kaynağını pas mı geçti" başlıklı yazımda yer vermiştim. Sevgili Can Ataklı da son yazısında bu konuya değinmiş.

Şimdi, Fetöcülere ait olup, devletin el koyduğu tüm şirketler, TMSFye devredilmeye başlanmıştır.
Ve basına yansıyan kadarı ile bu kurumdan Fetö bağlantısı nedeniyle yalnızca 12 kişinin ilişiği kesilmiştir.

Paranın kaynağında yalnızca 12 şüpheli!

El koyduğu banka ve şirket patronlarının yurt dışına kaçmasına ses çıkarmayan TMSFnin bu şirketleri ne hale getireceği kuşkusu yaygındır.

Defalarca yazdığım gibi, bu patronlardan biri de ABDye kaçmış, İnterpol tarafından aranmasına rağmen oturma izni alıp iş kurmuş, Pensilvanyaya 40 kilometre mesafede bir bölgeye yerleşmişti.

Manzara aşağı yukarı bu...

Kaldı ki, TMSFnin eski Başkanının, görevinden alındıktan sonra Abdullah Gülün başdanışmanlığına getirildiği hala belleklerdedir.

Ve, hem bu kişiyle,hem de görev yaptığı dönemde TMSFye alınanlarla ilgili çeşitli iddialar bulunmaktadır. Bunların araştırılıp araştırılmadığı da bilinmemektedir.

Şu anda, Yenikapı ruhu diye ortada dolaşan, Fetöcülerin arasına Atatürkçüleri de katan yönetim, hem cemaatlerin kurumlara yerleşmesi, hem de, büyük şirketleri teslim ettiği TMSF konusunda dikkatli olmalıdır.

Aksi takdirde, yine "kandırıldık" masalı ile ortaya çıkmak inandırıcı olmayacaktır.