ABD’nin Suriye topraklarından çekilmesi sonrasında, boşalan alanların PYD’nin kontrolüne geçeceği ve bu durumun Türkiye için tehdit oluşturacağı öngörülüyor. Güvenli bölge oluşturulması talebi ile Moskova’ya giden Erdoğan ise istediğini alamadı.
Dün gerçekleşen Erdoğan-Putin görüşmesi sonrasında açıklama yapan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 1998 Adana mutabakatını işaret ederek, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını bu protokolün ortadan kaldıracağını belirtti.
Vladimir Putin, Suriye Arap Cumhuriyeti devleti ile yeniden ilişki kurularak mutabakatın tekrar yaşama geçirilmesi gerektiğini de vurguladı.
Putin, ayrıca İdlib konusunu öne çıkartarak, orada kümelenen terör gurupların bölge halkına karşı ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirterek bir an önce bu durumun ortadan kaldırılması için harekete geçilmesi gerektiği konusunda Türkiye ile ortak noktaya geldiklerini vurguladı.
Astana mutabakatı çerçevesinde İdlib’te ki cihatçı terör gruplarının silahsızlandırılması sorumluluğunu Türkiye üstlenmiş ve bu amaçla Rusya ve Suriye ordusunun kente yapmayı kararlaştırdıkları operasyonun durdurulmasını istemişti.
İdlib operasyonu durdurulmuş ancak İdlib kentinde ki cihatçı gruplar silah bırakmayı reddederek Türkiye’nin desteklediği gruplara karşı savaş açarak tüm kenti ele geçirdiler.
Moskova da dün gerçekleştirilen görüşmede öne çıkan sonuç Türkiye’nin Suriye meşru devleti ile ilişkiye geçerek geçmişte varılan Adana mutabakatının yeniden hayata geçirilmesini ve İdlib kentini ele geçiren cihatçı terör örgütlerine karşı harekete geçirilmesi konusu olmuştur.
Peki, 19 Ekim 1998 yılında imzalanan Adana mutabakatında hangi konularda anlaşılmıştı?
Adana Protokolü olarak adlandırılan metne göre:
“1) Öcalan şu andan itibaren Suriye’de değildir ve kesinlikle Suriye’ye girmesine izin verilmeyecektir.
2) PKK unsurlarının da Suriye’ye girmesine izin verilmeyecektir.
3) PKK kampları şu andan itibaren faaliyette değildir ve faaliyete geçmelerine izin verilmeyecektir.
4) Birçok PKK’lı tutuklanmış ve adalete sevk edilmiştir. Listeleri vardır ve Suriye bu listeleri Türk tarafına iletmiştir.
Suriye, yukarıda dile getirilen noktaları teyit eder. Ayrıca taraflar aşağıdaki noktaları kararlaştırmışlardır:
1) Suriye, topraklarından kaynaklanan ve Türkiye’nin güvenlik ve istikrarını bozmaya yönelik hiçbir faaliyete karşılıklılık ilkesi çerçevesinde izin vermeyecektir. Suriye, toprakları üzerinde, PKK’nın silah, lojistik malzeme ve parasal destek teminine ve propaganda yapmasına müsaade etmeyecektir.
2) Suriye, PKK’nın terörist bir örgüt olduğunu kabul etmiştir. Ülkesinde, diğer terör örgütleri yanı sıra, PKK ve tüm yan kuruluşlarının bütün faaliyetlerini yasaklamıştır.
3) Suriye, ülkesinde PKK’nın eğitim ve barınma amaçlı kamp ve diğer tesisler oluşturmasına ve ticari faaliyetlerine izin vermeyecektir.
4) PKK mensuplarının üçüncü bir ülkeye geçişleri için ülkesini kullanmalarına müsaade etmeyecektir.
5) Suriye, PKK terör örgütünün elebaşının Suriye topraklarına girmemesi için bütün tedbirleri alacak, sınır kapılarını bu yolda talimat verecektir.
Taraflar, yukarıda değinilen bu tedbirlerin etkili ve şeffaf bir biçimde uygulanmaları yönünde bazı mekanizmalar oluşturmayı kararlaştırmıştır.
Bu bağlamda;
a) İki ülke üst düzey güvenlik yetkilileri arasında derhal ve doğrudan telefon hattı tesis edilecek ve kullanılmaya başlanacaktır.
b) Taraflar, bir diğerinin diplomatik temsilciliklerine ikişer özel görevli atayacaklar ve bu görevliler misyon şefleri tarafından bulunulan ülke makamlarına takdim edileceklerdir.
c) Türk tarafının, terörle mücadele bağlamında, güvenliği arttırıcı tedbirlerin ve bunların etkinliğini denetlemek üzere bir sistemin kurulması önerisini Suriye, kendi makamlarının onayına sunacağını ve sonucu hakkında en kısa zamanda bilgi vereceğini belirtmiştir.
d) Taraflar, Lübnan’ın da rızasının alınması kaydıyla, PKK terörüyle mücadele konusunu üçlü çerçevede ele almayı kararlaştırmışlardır.
e) Suriye tarafı, bu “Tutanakta” sözü edilen hususların uygulanması ve somut sonuçların sağlanması için gerekli tedbirleri alacağını taahhüt etmiştir.”
Türkiye Adana anlaşmasını yeniden hayata geçirecekse öncelikle Suriye devleti ile yeniden ilişki kurmalı ve anlaşmanın gereğini de yerine getirmelidir. Yanı Türkiye’de kendi sınırlarından Suriye topraklarına terörist girişine aynı çerçevede engellemesi gerekmektedir.
Eğer gerçekten Türkiye, Moskova'da varılan anlaşmaya uyar ise Suriye'de yaşanan süreç artık başka bir noktaya taşınmış olur. Suriye'de yaşanan kaotik sürecin sonlanmasına dönük olumlu bir gelişme olarak değerlendirilen bu adımın atılması önemli bir gelişmedir. Ancak Erdoğan, Astana sürecinde altına imza attığı pek çok anlaşmaya bu güne kadar uymayarak, süreci kotarma yoluna gitmiştir.
Gelinen noktada artık kaçarı kalmamıştır. Gerçekten bölgede barış ve istikrar isteniyorsa bir an önce Suriye meşru devleti ile ilişki kurulmalı ve bölge tüm terör unsurlarından arındırılmalıdır.