Menbiç kasabasında ABD ve SDG güçlerine karşı yapılan intihar saldırısında 14 kişi yaşamını yitirirken 20 kişi de yaralandı. Saldırıyı IŞİD üstlendi. 10 Gün kadar önce de Deyrezor kenti kırsalında SDG mevziisine karşı gerçekleşen bir başka saldırıda ise 20 kişi yaşamını yitirmiş onlarca kişi ise yaralanmıştı.
Her iki saldırı da Trump’ın IŞID yenildi gerekçesi ile ABD askerlerinin bulundukları bölgelerden çekileceğini açıklamasından sonra gerçekleşti. Bir yılı aşkın bir süredir Suriye’nin hiçbir bölgesinden geniş çaplı eylem yapamayan ve hareket alanı neredeyse tükenmiş olan IŞID terör örgütü birden canlanıp geniş kapsamlı eylemlere yöneldi.
Ne tesadüftür ki bu canlanma ABD Başkanının IŞID terör örgütünü yendik, artık askerlerimizin Suriye topraklarında kalmasına gerek kalmadı, çekiliyoruz açıklamasından sonra gerçekleşti. Ya bu açıklama IŞID terör örgütünde şok etkisi yaparak bir canlanma sağladı ya da ABD’nin Suriye topraklarından çekilmesini istemeyen güçler bu saldırıları organize etti. Bu iki seçenek dışında bir seçenek görünmüyor.
Birinci seçeneği geçer isek, ABD askerlerinin bölgeden ayrılmasını kimler istemiyor olabilir? Kim yada kimler ABD askerinin bölgeden ayrılmasını engellemek için böylesi bir hareketlenmeye kalkışmış olabilir?
İlk olarak ABD içerisindeki Trump karşıtı bazı güçler Suriye de görevin tamamlanmadığını düşünerek askerlerin çekilmesinin doğru olmadığını, bu nedenle Suriye de bir süre daha kalınmasını istiyorlar. Suriye sahasının terk edilmesiyle istenmeyen pek çok gücün bölgede egemen olacağını, bu durumun ABD devlet politikasının bölgedeki kaybı olacağını iddia eden bu kesimler askerlerin çekilmesine karşılar.
İkinci olarak SDG ve PYD ekseninde ki güç kesinlikle ABD askerlerinin bölgeden çekilmesini istemiyorlar. HattaTrump’ın açıklamasının kendilerinin arkadan hançerlenmesi olduğunu açıkça ifade ediyorlar. ABD’nin bölgeden çekilmesi sonrasında Türkiye karşısında açık hedef haline getirildiklerini düşünerek bu çekilme durumuna şiddetle karşı çıkıyorlar. Ancak Menbiç’de yaşanan gerginlik sonrasında Suriye devleti ile yaptıkları görüşmelerde olumlu mesafeler kat etmeleri üzerine kendilerine yeni bir yol çizme olanağı elde ettiler.
Türkiye ise ABD’nin Kürt silahlı grupları desteklemesinden ciddi rahatsızlık duysa bile, Amerikan askerlerinin boşaltacağı bölgelerde Suriye devletinin PYD işbirliği ile etkinlik sağlayacağını, aynı zamanda sahada ki etkinliğinin azalacağını düşünerek çekilmeye çok olumlu bakmamakta. Böyle bir çekilmenin kendisi ile birlikte koordineli bir şekilde yapılması gerektiğinde ısrar ederek, Amerikan askerlerin boşaltacağı alanlarda kendisinin olmasını istiyor.
Tüm karmaşık süreç yaşanırken Trump’ın Türkiye Suriye’de ki Kürtlere saldırır ise onları ekonomik olarak mahfederiz açıklaması geliyor. Bu açıklama sonrasında Erdoğan Trump’ı telefonla arayarak konuyu görüşüyor. Ve ortaya güvenli bölge oluşturulması çıkıyor. Yani Türkiye’nin Suriye’de ki savaşın başladığı ilk günlerden beri istediği ancak bir türlü kabul görmeyen güvenli bölge önerisi birden bire yeniden gündeme geliyor. Rusya hemen karşı çıkıyor. Ardından Suriye devleti bir açıklama yaparak sert tonda karşı çıkıyor. Kürt silahlı gurupları böylesi bir güvenli bölgeyi destekleyeceklerini açıklıyorlar. Ancak bu bölge de Türkiye’nin olamayacağını belirtiyorlar. ABD’nin ise Erdoğan’ın bu önerisine ne karşılık verdiği net olarak bilinmiyor.
Erdoğan kime karşı güvenli bölge istiyor, SDG kime karşı istiyor, ABD nasıl güvenli bölge istiyor? Hemen herkesin güvenli bölgeden anladığı şey çok çok farklı görünüyor. Herkes birbirinde güvenli bölge içeriğini saklıyor. Asıl karmaşada burada ortaya çıkıyor.
Rusya, İran ve Suriye ise güvenli bölge talepleriyle çok alakadar olmayı, İdlib ve Menbiç sahasına odaklanmışlar gibi görünüyor. İdlib kentinin cihatçı teröristlerden temizlenerek yeniden devlet kontrolüne girmesi noktasında hazırlıklarını sürdürüyorlar. Türkiye’yi ise Astana görüşmelerinde garantörlüğünü üstlendiği cihatçı güçlerin İdlib kentini ele geçirmelerinden sorumlu tutuyorlar. Ve Türkiye’nin taahhütlerini yerine getirerek İdlib kentini silahsızlandırmasını yani HTŞ- Nusra cephesine karşı harekete geçmesini istiyorlar.
Bölge Arapsaçı gibi.
At izi it izine karışmış gibi.
Karmaşa her gün biraz daha artıyor.