Türkiye’nin artık yeni bir sorunu var. Çok da ciddi bir sorun. AKP’nin kirli ve uluslararası hukuka aykırı Suriye politikasının bir sonucu olarak 3 milyonu aşkın Suriyeli Türkiye’ye geldi ya da getirildi. Türkiye’nin hemen her iline dağılan bu Suriyeli nüfus yerleştikleri alanların kültürel yapısıyla çelişmeye, bunun sorunu olarak da çatışmaya başladı. Yerleştikleri kentlerin alışılagelmiş dokusunu zedeleyen bu yoğunluk şimdilerde ciddi huzursuzların kaynağı haline gelmiştir.
Suriyeliler sorunu genellikle iki boyutuyla ele alınmaktadır. Birincisi milliyetçi refleksle, vatanlarına dönsünler tepkisi verilmektedir. İkinci olarak da mülteci statüsünde görülüp yabancı düşmanlığı yapılmaması ekseninde ucuz iş gücü olarak algılanıp kullanılması gerektiği şeklinde tartışılmaktadır. Her iki yaklaşımda sorunu kavrayıp, çözümlemekten uzak yaklaşımlardır.
Öncelikle Türkiye’ye gelen ya da getirilen bu Suriyeli kitle kimlerden oluşmaktadır, bu sorunun yanıtı verilerek konu ele alınmalıdır. Yaşları 20 civarında olan ve Suriye’ye gerici ve emperyalist saldırılar başladığında 10-12 yaşında olan genç kesimin ve Türkiye de doğan çocukları bu tartışmanın dışında tutmak gerek. Bu kesimin yaşanılanlarda doğrudan sorumluluğu yoktur. Çocuk ve genç olan bu kesim toplam Suriyeli nüfusun üçte birinden fazlasını oluşturmaktadır.
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 11 Temmuz 2019 tarihi itibarıyla Türkiye’deki biyometrik verileriyle kayıt altına alınan geçici koruma altındaki Suriyeli sayısını açıkladı. Açıklamaya göre Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli sayısı bir önceki aya göre 16 bin 931 kişi artarak toplam 3 milyon 630 bin 575 kişi oldu. Bu kişilerin 1 milyon 965 bin 595’u erkeklerden, 1 milyon 664 bin 980’i ise kadınlardan oluşuyor.
Türkiye’de ki Suriyelilerin % 46.38 0 ile 18 yaş aralığında. Yani Suriye de yaşanan savaşta hiç bir sorumluluğu olmayan kesim oluşturmakta. 0-18 yaş aralığında ki kadınların sayısı ise 2 milyon 544 bin 184 kişi. Bu sayı Türkiye de bulunan Suriyeli nüfusun %70.07’sine denk geliyor. Genç nüfus olarak tanımlanan yaşları 15-24 yaş aralığında olan kişi sayısı ise 819 bin 60 kişi olarak veriliyor. Yani Suriye de çatışmalar başladığında 15 yaşında olan çocukların büyüyerek bu nüfusu oluşturdukları görülüyor.
Bu bilgilerden hareketle şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye de yaşayan Suriyeli nüfusun dörtte üçünün Suriye de yaşanan savaş ile doğrudan ilişkileri olmayan kesimlerden oluşuyor. Bir kısmı Suriye de yalnızca çocuk olarak bulunmuş, bir kısmı Suriye’yi hiç görmemiş bir kısmı ise daha gençliğe yeni adım atmış iken Türkiye’ye gelmiş.
En fazla Suriyeli nüfusun bulunduğu il 547 bin 479 kişi ile İstanbul olurken en fazla Suriyeli ise 1 milyon 861 bin 318 kişi ile güney bölgesinde yaşamaktadır. Yani Türkiye de bulunan Suriyeli nüfusun yarısı Suriye sınırına yakın Güney bölgesinde yaşamaktadır. İl nüfusuna gör en fazla Suriyelinin yaşadığı il ise %26.67 ile Hatay olmaktadır. Diğer bir ifade ile Hatay da yaşayan her dört kişiden birisini Suriyeliler oluşturmakta.
Bu bilgiler ışığında soruna yaklaştığımızda Türkiye açısında devamlılığı kabul edilebilir bir durum olmadığı ortaya çıkıyor. Kültürleri tamamen farklı olan ve gruplar halinde yaşayan tamamına yakını radikal İslam’ı tanıyan ve bir kısmının ise radikal İslam’ı savunduğu açık iken bu nüfusun sorunsuz olarak Türkiye de yaşaması mümkün değildir. Kültürel doku çatışmaları kaçınılmazdır.
Bu gün yeni yeni başlayan çatışmaların çok yakın bir zamanda ciddi boyutlara ulaşacağı kesindir.
Ülke, vatan bilinci taşımayan, kendi ülkesinin de ki gerici ve emperyalist savaşa karşı duyarsız olan, İslami kültürü benimsemiş, eğitim olarak yetersiz olan böylesi büyük bir nüfusun mülteci olarak kalıcılaştırılması mümkün değildir.
Suriye de İdlib dışında çatışmalar neredeyse bitme noktasına gelmiştir. Özellikle Türkiye’de bulunan Suriyeli nüfusun ağırlıklı olarak geldiği Halep ve Şam kentlerinde çatışmalar tamamen sonlanmış YPG’nin bulunduğu bölgelerde ise bir denge durumu sağlanmış görünmektedir.
Suriye devleti savaş nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan vatandaşları için defalarca geri dönün çağrısı yapmış ve geri dönenlerin yargılanmayacağı garantisini vererek, gelmeleri konusunda çağrılar yapmıştır. Türkiye dışında başka ülkelerde olan Suriyelilerin önemli bir kısmı ülkelerine dönerken Türkiye’den dönüşler çok az sayıda olmuştur. Bunun nedeni ise AKP iktidarının Suriye politikasıdır.
Suriye’de iktidara karşı olan siyasal ve mezhepsel tutumu nedeniyle Suriye devletinin bu çağrısını boşa çıkartmaya çalışmıştır. Türkiye de bulunan Suriyeliler kaldıkça, TSK’nın Suriye de kalışı da meşru zemin kazanacağı hesabıyla geri dönüşlere çok sıcak bakmamıştır. Teşvik edici hiçbir adım atmamıştır. Bırakınız teşvik etmeyi altına imza attığı Astana anlaşmasın da tanıdığı ve egemenliğini kabul ettiği Suriye devletine karşı düşmanca tutumunu sürdürmeye devam etmiştir.
AKP, İdlib de ve TSK’nın kontrolünde bulunan bölgelerde ancak barınabilen cihatçı çetelere desteğini sürdürerek hala bir umutla Suriye devletini yıkmayı hayalinde canlı tutmaktadır. Suriye ulusal ordusu gibi pek çok silahlı gurubu besleyen finanse eden ve silahlandıran AKP iktidarı bu terörist yapıların Suriye halkına dönük eylemlerine olanak sağlamakta ve fırsat yaratmaktadır.
TSK’nın kontrolünde bulunan bölgelerden atılan havan topları ve füzelerle her gün onlarca sivil yaşamını kaybetmekte ve savaşın devam ettiği iddiası sürdürülmektedir.
Gelinen noktada AKP iktidarı dışında Suriye’de ki rejimi değiştirme iddiası taşıyan ülke kalmamıştır. AKP bir inatla bu yanlış ve kirli Suriye politikasını sürdürmeye devam ediyor. Türkiye de yaşayan Suriyeliler sorununun çözümü AKP’nin kirli Suriye politikasının ürünüdür ve çözümü de bu politikadan vazgeçişle ancak mümkündür.
Türkiye bir an önce Suriye devleti ile resmi ve meşru, normal ilişki kurarak, askerlerini Suriye topraklarından çekmeli ve iddia ettiği güvenlik sorununu kendi sınırları içerisinde sağlamalıdır. Suriye devletini yok sayarak Türkiye’de ki Suriyeliler sorunu asla çözülemez.
Ülkelerinde savaş olduğu iddiası ile Türkiye de bulunun Suriyelilerin güvenli ortamlarda ülkelerine dönmeleri teşvik edilmeli ve geçici misafirliklerine son verilmelidir. Suriye de savaş bitmiştir. Bu gerçek kabul edilmelidir.
İdlib özelinde sürdürülen ve bu kentte barınmaları sağlanan cihatçı terör gruplarının temizlenmesinde Suriye devletinin önü kesilmemeli ve bu kente yığılan cihatçı terör gurupları üzerinden yapılan hesaplardan vazgeçilmelidir. İnsanlık düşmanı cihatçı katillerin bir biçimde korunmasından vazgeçilerek, Suriye ordusunun bu kentte dönük operasyonlarına engelleyici olunmamalıdır.
ÖSO adı altında silahlandırılan terör yapılanması hemen dağıtılmalı ve komşu ülke Suriye ile ilişkiler normalleştirilmelidir. Uluslararası hukuka aykırı olarak örgütlendirilen ve adına özgürlük ordusu denilen bu çeteler hemen dağıtılmalı ve Suriye de var olan sorunun çözümü Suriyelilere bırakılmalıdır.
Suriye halkı kimi seçeceğine, kimin kendisini yöneteceğine bundan önce olduğu gibi bundan sonra da kendileri karar verecektir. Demokrasi teranesinden vazgeçilerek Suriye’den el etek çekilmelidir.